Öncelikle bir önemli konuyu paylaşmak isterim.

İnsana saygıdan, emekten, barıştan, eşitlik ve özgürlükten yana olan, on binlerce solcunun müthiş bir dayanışma örneği göstererek var ettiği BirGün gazetesi, bugün, yani 11 yıl sonra, onur duyulacak bir ödüle layık görüldü.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti “2015 Basın Özgürlüğü Ödülü’nü” kurum dalında BirGün’e verdi. TGC bu ödülü; “Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü konusundaki hak ihlallerini uğradığı baskılara rağmen, düzenli olarak gündeme taşıdığı için BirGün gazetesinin” aldığını açıkladı.

BirGün, yayına başladığı ilk günden itibaren hayatın her alanında halktan yana, halk için mücadele etti. Mağdurun, dışlananın, ezilenin ve sömürülenin yanında durdu. Haksızlıkların, yolsuzlukların, baskının, faili meçhullerin karşına geçti. Demokrasi, hak, hukuk, adalet, özgürlük ve eşitlikten taviz vermedi.

Şimdi ülkenin saygın ve etkin bir gazetesi haline geldi!..

BirGün’ün varlığı halkımızın güvencesi oldu!..

Hak edilen TGC ödülünü kutluyorum...

Ayrıca, BirGün’ü kuranlara, yaşatanlara, çalışanlarına ve okuyucularına sonsuz teşekkür etmek isterim.

• • •

Gelelim siyasete.

Muhtemelen TBMM Başkanlık Divanı üyeleri bugün oylandıktan sonra RTE, hükümeti kurmak üzere, AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu görevlendirecek.

Böylece “hükümet konulu” ara dönem bitecek. Yerine, hepimizi doğrudan ilgilendiren hassas bir süreç başlayacak.

• • •

Bu süreç iki yönden önemli:

1- Davutoğlu’nun ilk (belki de son) sınavı olacak!.. Liderliği, samimiyeti, topluma kulak verişi, sorunları çözme becerisi ortaya çıkacak!..

Ya AKP’nin genel başkanı gibi davranacak, ülkenin ihtiyaç duyduğu ve halkın beklediği yeni anlayışla kurulan bir koalisyona imza atacak.

Ya da RTE’nin vesayeti altında kalan, kişiliksiz, bilgisiz, kararsız ve cesaretsiz bir tavır içinde partisini garip bir maceraya sürükleyecek...

2- Türkiye’nin geleceğinin belirlendiği bir döneme girilecek!.. Suriye ve Ortadoğu konusu, İŞİD, mezhep savaşlarındaki taraflılık, AB’ye karşıtlık gibi konularla birlikte Kürt sorunun çözümsüzlüğü ve barış sürecinin durması gibi hayati sorunlar ele alınacak.

Ya halkın beklediği yapısal reformlar yapılacak, böylece çağdaş laik demokratik bir Türkiye kurulacak, ülke normalleşecek.

Ya da bu süreçte Türkiye, dünyada yalnız kalacak ve içeride ise onarılamaz çatışmaları yaşayan bir doğu ülkesi haline dönüşecek...

• • •

Türkiye’nin sağlam temellere oturmuş, ilkeli, yapısal değişikliklerle dünyaya ayak uyduran, halkının güveni, refahı ve mutluluğunu önceleyen, gelecek kuşakların yaşamını aydınlık hale getirecek adımlar atan bir hükümete ihtiyacı var. 13 yıllık bölünmüş, ötekileştirilmiş, ayrıştırılmış ve birbirilerine yabancılaştırılmış insanların kucaklaşmasına ihtiyaç var.

Koalisyon hükümeti bunları gerçekleştirmek için fırsattır.

• • •

Ayrıca 7 Haziran seçimi önemli bir sinyal verdi: “Türkiye bundan böyle uzunca süre koalisyonlarla yönetilecek!”

Çünkü tüm araştırmalar gösterdi ki, yüzde 10’luk baraja rağmen parlamentoya 4 parti girdiği takdirde, ülkedeki “siyasal demografi” nedeniyle tek parti hükümetlerinin kurulması artık mümkün olamayacak...

Bu durumu geleceğimiz için bir şans olarak görmeliyiz.

• • •

Uzunca süredir, 12 Eylül Anayasası’nın yüzde 10’luk barajı “yönetimde istikrar” olarak bize yutturuluyordu. Barajla birlikte her defasında yüzde milyonlarca oyun yok sayılması demokrasi oyununun somut bir örneğiydi...

Baraj sayesinde iş başına birbirinin takipçisi sağ partiler geliyordu. Onların 60 yılı aşkın süredir kurdukları sömürü düzeni, bu sistemle kesintiye uğramadan kalıcı hale gelecekti...

Nitekim böyle oldu.

• • •

Şimdi yeni bir düzen kurulmalı.

Farklı olan herkesin kendini ifade edebileceği, taleplerinin karşılanacağı aynı zamanda da güvenliğinin sağlanabileceği farklı bir düzen…

Koalisyonlar bu yeni düzeninin kurulmasına hizmet ederler… Dünyada da hep böyle olmuştur.

Koalisyonlarla gerçek demokratik atılımlar yapılmış, yapısal değişimler herkesi kapsamıştır… Koalisyonlar, demokrasi kültürünü geliştirmiştir!.. Uzlaşmanın demokratik bir değer olduğu bilincini yerleştirmiştir!..

• • •

Davutoğlu bu anlayışta mıdır? Bugünden itibaren göreceğiz… Davutoğlu ve AKP RTE’nin vesayetinden kurtulabilecek mi?.

RTE’yi uzakta tutarak ülkenin istediği yapısal değişimleri gerçekleştirecek güçlü bir hükümet kurmayı becerebilecekler mi?

Aslında seçim süreci ve son bir aya bakarsak RTE, demokrasi ve hukuk devletinin önünde en büyük engel olarak duruyor!..

En önemli soru şu; AKP kurucusundan kurtulabilecek mi?..