Antarktika’da ABD’nin ne işler çevirdiği bilinmeyen bir araştırma merkezi var. Türkiye’nin ise bir bilim insanının adını taşıyan dağı

Kutupları paylaşım savaşında Türkiye de burnunu gösterdi

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün bilim merkezi kurmayı planladığı Antarktika’da Türkiye’nin hak iddia edeceğini söylemesi, bölgeye ilişkin yıllardır süren tartışmalardan haberdar olmayanların gözünde şaka yollu “AKP iktidarı Ortadoğu’yu, Afrika’yı Orta Asya’yı fethetti (!) şimdi sıra kutuplara mı geldi” sorusuna yol açmış olabilir.

İktidarın “fetihçi bir anlayışı var” dediysek o kadar da değil. Kutupların bu bölgesinde yıllardır süren bir paylaşım savaşı mevcut. Kıtaya yakın ülkelerin olduğu kadar bir hayli uzak coğrafyadaki ülkelerin de Antarktika’da hak iddiaları var. Çünkü kıtanın belli bir sahibi yok. Kimseye ait değil yani. Hak iddia edenlerle asıl sahibi olduğunu düşünenler arasında yapılan anlaşma nedeniyle “tamamen uluslararası bir anlaşmayla yönetilen tek kıta” olma özelliğini koruyor Antarktika.

Yani Türkiye tek başına “fetih” hayalleri kuruyor değil bu kez. Kimseye ait olmadığı için herkese ait olduğu düşünülen kıta için kıyasıya bir yarış var. Türkiye bu yarışta yer almak istiyor. Tabii Türkiye dahil hiçbir ülke burada yaşayan 16 milyonluk yerli nüfusa düşüncesini soruyor değil.

Türkiye ya da başka bir ülke, hangi gerekçeyle kıtaya göz dikmişse bunların tümü elbette “işgalci” olarak değerlendirilmeli. Bağlantısızlar Hareketi 1982 yılında bunu söyledi zaten. Hindistan’ın önderliğindeki Bağlantısızlar Hareketi, bölgenin herhangi bir ülkeye değil tüm insanlığa ait olduğunu vurgulamıştı vaktiyle.

Yaklaşık otuz milyon kilometre küp buz içeren kıtanın kime ait olduğu konusu net değil, doğru ama kimsenin tek başına sahibi olmaması lazım. Fakat tam tersine hak iddia eden edene. Avustralya 5.8 milyon kilometre karelik bir toprağın kendisine ait olduğunu iddia ediyor örneğin. 1959’da Arjantin ile Şili de hak iddia ettiler. Soğuk Savaş sırasında sadece ABD ile Sovyetler hak iddia etmeyecekleri konusunda anlaşma yapmışlardı, sonradan caysalar da.

İddiaya göre kıtanın ilk kaşifleri 1820’lerde buralarda gezinen Ruslar. Ama 1900 yılına kadar hiçbir devletin ilgisini çekiyor değil. Hiçbir doğal zenginliğinin olmadığı düşünülüyormuş meğer. Daha sonra bu hak iddia etmeler yüzünden doğan kargaşaya çözüm olsun diye Antartic Treaty System (ATS) (Antarktika Anlaşması) 1 Aralık 1959’da imzaya açılıyor, 23 Haziran 1961’de yürürlüğe giriyor. Analşmanın temel amacı kıtanın Güney paralelinden Güney Kutbu’na kadar olan bölgesini korumak.

Anlaşmaya imza atan ülkeler de Şili, Arjantin, Japonya, Avustralya, Belçika, Fransa, Yeni Zelanda, Norveç, Afrika Birliği, Sovyetler Birliği, İngiltere, Amerika. Yine anlaşma uyarınca Antarktika’nın insanlığın yararına değerlendirilecek başka bir amaç için kullanılmayacaktı. Bu anlaşmayı 50’den fazla ülke imzaladı. Ama herhangi bir konuda karar verecek ülkelerin sayısı 28.
Arktik devlet olarak adlandırılan ABD, Rusya, Kanada, Danimarka, Norveç, Finlandiya, İzlanda ve İsveç’in üyesi olduğu Arktik Konsey, kıtanın sorumlusu durumundalar. Uluslararası hukuka göre adı geçen hiçbirinin Arktik bölgede egemenlik hakkı yok.
Dediğim gibi hemen hemen neredeyse tüm dünyanın buraya ilişkin emelleri var. Kıtaya en hızlı erişim olanaklarına sahip ülkenin Rusya olduğu anlaşılıyor. Çünkü bölgeye uygun buz kırıcı teknolojileri ya da araçları geliştirme konusunda kararlı bir plan uyguladı. ABD’nin en zayıf olduğu alan da bu zaten. Rusya ile Hindistan arasında Antarktika’ya ilişkin yapılan anlaşma da ABD’nin elini iyice zayıflattı. Üstelik BM Deniz Hukuku Anlaşması’nı imzalamaması da işini zorlaştırıyor. Çin bölgeye yakın değil ama hem hidrokarbonlardan yararlanmak, hem de ulaşım temelli amaçlarını gerçekleştirmek için buraya her alanda yatırım yapıyor. Burası insanlığın olsun diyen Hindistan’ın da enerji projeleri var kıtada. Bulgaristan ile yakında kıtada ulaşım gemileri çalışacak olan İran bile, burayla ilgili. Kıtada, nasış br ihtiyaçsa 7 farklı Hristiyan kilisesi var. İlk kiliseyi inşa eden de Bulgaristan. Kıtada resmi bir zaman dilimi de yok belirteyim.

kutuplari-paylasim-savasinda-turkiye-de-burnunu-gosterdi-242264-1.

Neden herkesin gözü orada?
Doğal kaynaklar açısından çok zengin de ondan. Küresel ısınma sonucu buzullar eriyip, sular çekilince bunların işlenmesi daha da kolaylaşacak. Kıtanın Ross Sea bölgesinde Suudi Arabistan’dan sonraki en büyük petrol rezervi olduğu belirtiliyor.
Başka? Dünyanın tatlı su kaynaklarının yüzde 70’i burada daha ne olsun. Suları canlı rezevleri açısından en verimli sular olarak biliniyor. 1995’te, 1.000 kilometre uzunluğundaki Larsen Buzlasının 1.000 kilometre karelik bölümü parçalanıp dağıldı ve binlerce aysberg oluştu. Bu bazı ülkelerin tatlı su gereksinimlerini yüzlerce yıl karşılayabilir bir miktar demek.

25 devlet 1988 yılında “Antarktika’nın Maden Kaynaklarının İşletilmesinin Düzenlenmesi Sözleşmesi” (CRAMRA) imzaladılar ama tüm dünyadan büyük tepkiler gelince Fransa ve Avustralya’nın çekilmesi nedeniyle bu anlaşma yürürlüğe giremedi. 1991 yılında kıtadaki madenlerin 50 yıl süreyle işletilmesine yasak getirildi.

Türkiye 1995 yılında Antarktika Anlaşması’nı imzaladı. Bu anlaşmaya taraf olanların sayısı 50’den fazla bugün. Bu anlaşmanın yararı şu oldu; kıta üzerinde egemenlik iddiasında bulunan ülkelerin (yedi ülke) yani Arjantin, Avustralya, Şili, Fransa, Yeni Zelanda, Norveç ve İngiltere’nin bu iddialarını durdurdu. 31 ülkenin üssü var burada.

Şimdi bugünkü statükoyu değiştiremeyen ya da delemeyen ülkeler kıtada bilimsel çalışma yaptıkları gerekçesiyle bulunuyorlar. Hitler manyağının yönetimindeki Almanya burada gizli silahlar üretme planları yapmıştı 30’larda. ABD 40’lı yıllarda buradaki gizli Alman tesislerini bulmak için çok çaba sarf etti denir.

Gizemli ABD İstasyonu
Antarktika'da ABD’nin McMurdo Araştırma İstasyonu da yer alıyor. Bu merkezin kendi nükleer tesisi bile var iddiaya göre. Gizemli bir yapı olarak değerlendiriliyor. Sır olmayan tek şey burada uzay projesine destek sağlayacak astronomi, astrofizik araştırmalarının yapılıyor oluşu.

Atmosferik ölçümler, hava kirliliği ile ilgili incelemeler de yapılıyor bu merkezde. Tuhaf olan bu araştırmaların sonuçlarının hiç açıklanmaması.

Sonuçları ya da raporları pek açıklanmıyor. Dünya kadar iddia var buraya ilişkin. Aslında uzay trafiğini buradan kontrol ediyormuş ABD.

Sadece bu değil. Bir de Amudsen Scott İstasyonu var ABD’nin burada. Burası da McMurdo'ya lojistik destek sağlıyor. Ayrıca özel araştırma projeleri üzerinde çalışmalar yapılıyor. Hala ne üzerinde çalışıldığı bilinmeyen bu “araştırma merkezleri” aracılığıyla kıtada önemli bir etkinliği var ABD’nin. Sonuçlarını nasıl ne zaman görürüz kimbilir?

Türk Tepesi de var
Antarktika’da Türkiyeli bilim insanları da çalışmalar yapıyor. Yaptığı çalışmalarla bilim çevrelerinde çok takdir gören Profesör Ümran İnan’ın adı kıtadaki dağlardan birine verildi örneğin. Ama Türkiye Antarktika’ya ilişkin anlaşmada imzası olduğunu unuttuğu için bölgeyle ilgili düzenlenen toplantılara temsilci bile göndermedi.

Ancak 2013 yılına geldiğimizde Türkiye’nin ilgisinin yoğunlaştığını görüyoruz. 2 Türk bilimci 45’er günlük çalışma ile Antarktika’ya gitti. Livingston adasında Türkiye’nin bir “deprem istasyonu” da var.

Şimdi Türkiye’nin hak iddia edeceğiz dediği Antarktika’ya ilişkin o elli yıllık anlaşma 2048’de dolacak. Söz konusu yıl bölgeye ilişkin yasal durum yeniden gözden geçirilecek. Şunun şurasında ne kaldı? Türkiye eğer çok yer almak istiyorsa demek ki daha hızlı davranmalı.

Hak elde ederse ilk defa bir yerleri “fethetmiş” olacak.