Hayatımda ilk kez itfaiyeye orman yangını ihbar telefonu açtım. Bir orman yangını daha yeni başlamışken el birliğiyle önledik. Yanlış anlamayın kendimle böbürleniyor değilim. Ama şaşkınım....

Hayatımda ilk kez itfaiyeye orman yangını ihbar telefonu açtım. Bir orman yangını daha yeni başlamışken el birliğiyle önledik. Yanlış anlamayın kendimle böbürleniyor değilim. Ama şaşkınım. İsveç’de mevsim normallerinin üstünde sıcaklıkların yaşandığı bir yaz geçiriyoruz. İsveçliler akın akın deniz ve göl kenarlarına koşarken bizim için ’deniz’ denilen o buz gibi ve nedense tatlı suda yüzmek pek mümkün olmuyor. Biz de kendinizi ormanlık alanlara atıyoruz. Mevsim normallerinin üzerindeki sıcaklığa bir açıklık getireyim, 25 – 27 derece arası. Sıcaklık olaki gün içinde 30 dereceyi bulursa gazetelerden haber diye okuyoruz ya da dünya basınına İsveç mazeme oluyor.

Böyle sıcak bir günde çıkılan orman yürüşünde, bir yanında pasta gibi vilların dizili olduğu, diğer yanında  dev ağaçların sırılandığı bir patika bulundu. Ağaçların gölgelediği yolda tempolu adımlarla ilerlerken ben küçük bir kayalığın arkasından yükselen dumanları gördüm. Patikadan çıkıp oraya doğru ilerledim. Çalılar tutuşmuştu. Küçük bir çam ağaçının gövdesi de tutuşmak üzereydi. Durumu haber vermek ve yardım istemek için evlere doğru koştum. Bağırıyorum sesim çıktığı kadar, kimse var mı diye soruyorum, ev sahiplerinden ses yok. Kapılar pencereler açık, bahçelere masalar atılmış ama ortalarda insan yok. Kâbus gibi. Kimseye sesimi duyuramıyorum. Sonunda, dördüncü evde, kuçağında 2-3 yaşlarında kızıyla bir kadın göründü. O panikle aklıma İsveççe tek bir sözcük gelmedi. Başladım İngilizce konuşmaya. İsveçli kadın önce bir iki İngilizce kelimeyle beni selamladı, nasıl yardımcı olabileceğini sordu. Olayı anlatıp itfaiyeyi aramamız lazım dediğim de, o da İngilizceyi unutmuştu. Benimle İsveççe konuşmaya başladı. Bu çaresizliğimize eşimin İsveççesi çözüm oldu. İtfaiye arandı. Bölgenin adresi kadına soruldu. Bizden de mümkünse orda beklememiz istendi.

Kadın telefondan sonra rahatladı. ”Komşulara haber vereceğim” dedi. Biz de yangın alanına doğru yürüdük. Bir süre sonra villalarda oturanlar yangın bölgesine doğru geldiler. Aslında küçüçük bir alanda yangın var. Aklımdan hepsi bir kova su getirse bu yangın sönmüştü diye geçiyor. Demek düşündüklerim, yüzüme o kadar yansımış ki  itfaiyenin telefon numarasını ilk panikle hatrılayamayan İsveçli kadın ”Beş dakika içinde itfaiye burada olacak, merak etme” dedi bana. Hep birlikte şömine ateşi izler gibi yangını izlemeye başladık.

İtfaiye gerçektende 5 dakika sonra olay yerindeydi. Önce iki itfaiye eri geldi. Telsizlerle bilgiler verildi sonra diğer ağaçlardan yeşil dallar kopartılıp bütün yangın iki dakikada söndürüldü. Hortumları taşıyan itfaiye görevlileri geldiğinde, geriye sadece soğutma çalışması yapılacak bir alan kalmıştı. İtfaiye şefi, bize teşekkür etti. Villa sahipleri aynı teşekkürü yinelemeyi gereksiz mi buldular bilmem, kendilerinin ne kadar şanslı olduğundan, iyi ki yangını gördüğümüzden ve itfaiyeyi aramakla iyi bir şey yaptığımızdan bahsedip aferim dediler.  Ben bu ’aferime’ biraz bozuldum. Hepsine hayatları boyunca hep böyle bol şans dileyip tempolu adımlarla patika yoldaki yürüyüşümüze döndüm.

Orman yangını gören bir kişinin mutlaka ihbar edeceğini bilmek, itfaiyenin 5 dakika içinde mutlaka geleceğinden emin olmak, yangına müdahale yerine izlemek... İsveçliler kolay hayatlarını yaşarken hepimizin göz ardı etmemesi gereken bir şey var, dünya değişiyor, iklimler değişiyor. Artık reflekslerimizi de değiştirmenin zamanı geldi. Avrupa’nın en kuzeyi ısındı ve yangınlarla boğuşuyor. İşte son iki haftanın İsveç yangın raporu: Aşırı sıcaklar sonucu İsveç’in 5 ayrı bölgesinde çıkan orman yangınlarında toplam 800 hektar orman kül oldu. Yangın söndürme çalışmalarında 2 milyon litre su kullanıldı. Rüzgâr, yangın söndürme çalışmalarını zora soktu. 5 yangın söndürme helikopteri yangınlara müdahale etti. Bazı bölgelerde evler boşaltıldı. Yangınlarla, 100 kişilik ekipler mücadele etti.