Ağustos ayı sinema dünyasında iki önemli festivalle anılır. Dünyanın en eski festivallerinden biri olan Altın Leopar ödülünün verildiği Locarno Cannes’la yaşıt, diğeri ise ilki 1932 yılında gerçekleşen festivallerin en yaşlısı; Altın ve Gümüş Aslanları ile Venedik Film Festivali.

Leoparlar ve aslanlar
Altın Leoparı alan İran filmi Kritik Bölge.

Ağustosun ikinci günü başlayan 76. Locarno Film Festivali dün sonuçlandı ve Altın Leopar sahibini buldu. Dünyanın en eski festivallerinden biri olan Locarno Cannes’la yaşıt. II. Dünya Savaşı sonrası kendini toparlamaya çalışan Avrupa’da ilk festivallerden birinin, savaşa girmeyen İsviçre’de yapılmış olması şaşırtıcı değil. Festivalin ilk yıllarında En İyi Film, daha sonra Büyük Ödül olarak anılan, 1968 yılından başlayarak ‘Altın Leopar’ adıyla anılmaya başlanan ödülün bu yılki sahibi İranlı yönetmen Ali Ahmedzade’nin “Kritik Bölge”(Critical Zone) filmi oldu. İran hükümetinin, izinsiz çekildiği gerekçesiyle festivalden çekilmesi yönünde baskı yaptığı ve yönetmene yurtdışına çıkış yasağı koyduğu film, festival tarafından “özgürlüğe ve direnişe ağıt” olarak nitelendiriliyor. İran sinemasının bir diğer başarısı ise kapanış filmi olarak Noora Niasari’nin “Shayda” filminin seçilmesi oldu.      

76. yıl ödül listesinin ikinci sırasında, “Kaçık Porno” filmiyle Berlin’de Altın Ayı kazanmış Romen yönetmen Radu Jude’un “Dünyanın Sonundan Çok Umutlanmayın”a verilen Jüri Özel Ödülü yer alıyor. Ukraynalı Maryna Vroda ise “Stepne” adlı filmiyle En İyi Yönetmen ödülünü kazandı. Oyunculuk ödüllerinde bu yıl ilk kez toplumsal cinsiyet kavramını vurgulamak amacıyla kadın-erkek ayrımı yapılmadı (Bu yaklaşımı Berlin başlatmış; biz de İzmir’de tek bir Oyunculuk Ödülü vermiştik). Sonuçta, oyunculuk ödülü iki sanatçı, Yunan yönetmen Sofia Exarchou’nun “Hayvan” filmindeki rolüyle Dimitra Vlagopoulou ve Endonezya kökenli Hollandalı bir ailenin Avrupa’nın sömürgeci geçmişi ile hesaplaşmasını konu alan “Tatlı Rüya” filmindeki rolüyle Ena Sendijarevic arasında paylaştırıldı.  

Locarno, festivaller evreninde genç ve yenilikçi sinemaya verdikleri önemle tanınan bir etkinlik. Avrupa’nın en büyük seyir alanı burada yer alıyor. Locarno’nun merkezindeki meydana (Piazza Grande) yerleştirilen sandalyeler yaklaşık 8 bin izleyiciye kucak açıyor. Festivalde 11 gün boyunca 350 gösterim gerçekleşti. Popüler sinemayı göz ardı etmese de, ağırlıkla ‘sanat ve deneme sineması’ (bir başka deyişle ‘yaratıcı sinema’) üzerinde odaklanan Locarno Festivali’nin bu yılki programında tam 110 dünya prömiyeri vardı. Açılış gününde Başarı Ödüllerini almak üzere Locarno’ya gelmesi beklenen Britanyalı oyuncu-yapımcı Riz Ahmed ve kapanış filmi “Shayda”nın yapımıcısı Cate Blanchette’in Amerika’da senarist ve oyuncu sendikalarının grevine destek vermek üzere festivale gelmemeleri, İsveçli oyuncu Stellan Skarsgard’ın ise festivale gelmesine rağmen ödül törenine katılmaması ve “Manyetik Kıta” filminin gösterimi öncesi iklim aktivistlerinin gösterisi sinema dünyasında geniş yankı buldu.  

Locarno programı, Uluslararası Yarışma’nın yanı sıra ikinci bir Altın Leopar’ın verildiği yarışmalı bölüm ‘Günümüzün Sinemacıları’, Retrospektif, Açık Kapılar, Geleceğin Leoparları başlıklı kısa film yarışması, Eleştirmenler Haftası, İsviçre Panoraması bölümlerini içeriyordu. Bu yıl festivalin Yaşam Boyu Başarı ödülünü alan Tayvanlı yönetmen Tsai Ming-liang ile Rezzonico ödülünü alam Marianne Slot söyleşileri, ‘Meksika Popüler Sineması’, ‘İsviçre Sinema Endüstrisi’, ‘Kimlik/Kimlikler’, ‘Engellilerin Sinemada Temsili’ ve ‘Hâlâ eleştirmen misiniz,  yoksa ‘Sosyal Medya Fenomeni’ mi?’ başlıklı paneller festival programının içeriğini zenginleştiren etkinlikler oldu. 

Leopar’ı kapan “Sürü” 

Locarno’da Altın Leopar kazanan ünlü yönetmenler arasında, René Clair (iki kez), Jiri Trinka (iki kez), Roberto Rosselini, Michelangelo Antonioni, Claire Denis, John Ford, Joseph L. Mankiewickz, Otto Preminger, John Frankheimer, Jim Jarmusch, Stanley Kubrick, Mike Leigh, Terence Davies, Alain Tanner, Milos Forman, Krzysztof Zanussi, Cafer Panahi gibi ustalar var. Kinugasa, Ichikawa, Kobayashi, Bae Yong-Kyun, Clara Law, Lü Yue, Hong Sang-soo gibi uzak doğulu sinemacılar, Glauber Rocha’nın ve geçen yıl Altın Leopar’ı kazanan Brezilyalı kadın yönetmen Julia Murat’ın da aralarında olduğu Latin Amerikalı yönetmenler listede önemli bir orana sahip. Sinemamızın da bir Altın Leopar’ı var, 1979 yılındaki 32. Locarno Film Festivali’nde “Sürü”nün (Senaryo: Yılmaz Güney, Yönetmen: Zeki Ökten) aldığı büyük ödül. Festivalde o yıl Melike Demirağ da En İyi Kadın Oyuncu seçilmişti. 2019 yılında da Arda Çiltepe’nin yönettiği “Siyah Güneş” En İyi Kısa Film seçilmişti.  

Mussolini Kupası’ndan Aslan avına  

Ve, gelelim Venedik’e; festivallerin en yaşlısına… İlki 1932 yılında gerçekleşen,1935’ten sonra ‘Venedik Bienali’ bünyesinde düzenlenen, 1943’e kadar faşist İtalya’nın propaganda malzemesi olarak kullanılan, büyük ödülün adının ‘Mussolini Kupası’ olduğu Venedik Film Festivali, 43-45 yılları arasında yapılamamış, savaş sonrası dünya sinemasının başyapıtlarının sergilendiği bir ortam olmuştu. Festivalin Uluslararası Yarışma bölümünde, 1949 yılından itibaren En İyi Filme Altın Aslan (San Marco’nun Altın Aslanı) ödülü, En İyi Kadın ve Erkek Oyunculara Gümüş Aslan ödülleri verilmeye başlanmıştı.  

Bu yıl, 30 Ağustos – 9 Eylül tarihleri arasında 80. yaşını kutlayacak olan Venedik, dünyanın üç büyük festivalinden biri olması ve bu yıl ‘Ufuklar’ bölümünde iki genç yönetmenimizle temsil edilmemiz nedeniyle ilgi alanımız içinde. Cannes’ın yanına yaklaşamasa da, ikincilik için Berlin’le yarışan festivalin en büyük avantajı, dünyanın en güzel kentlerinden birinde yer alması. Festival gösterimlerinin büyük kısmı Lido adasında gerçekleşiyor. Cannes Festivali, Amerikan stüdyolarının büyük bütçeli yapımlarından bir-ikisini yarışma dışı bölümlerde göstermekle yetinip, dijital platformların yapımlarına kapılarını kapatırken, Venedik kapılarını ardına dek açıyor.  

Venedik Klasiklerinden Visconti'nin Bellissima'sında Anna Magnani.

Tüm dünyayı etkileyen 68 başkaldırısının etkisiyle 1969-1980 arası yarışmasız, dolayısıyla ödülsüz gerçekleştirilen festivalde Altın Aslan kazanan yönetmenler arasında, Antonioni, Visconti, Pontecorvo, Olmi, Amelio gibi İtalyanlar, Bunuel, Ray, Kluge, Malle, Godard, Varda, Rohmer, Trotta, Zanussi gibi Avrupalı ustalarla, Rusya (Andrei Tarkovski, Nikita Mikhalkov, Andrey Zvyagintsev, Aleksander Sokurov), Çin (Zhang Yimou, Jia Zhangke), Japonya (Takeshi Kitano), G. Kore (Kim Ki-duk), Vietnam (Tran Anh Hung), Tayvan (Hou Hsiao-Hsien, Tsai Ming-liang), İran (Cafer Panahi), Meksika (Alfonso Cuaron) gibi farklı kıtalardan yaratıcıların zaferine tanık olmuştuk. ABD’nin yaratıcı yönetmenlerinden John Cassavetes’in “Atlantic City”, Robert Altman’ın “Short Cuts” ile kazandığı Altın Aslan’lardan sonra uzun yıllar büyük ödüle uzanamayan Amerikan yapımları son yıllarda bu listede daha sık yer almaya başladı. 2005 ve 2007’de Ang Lee, 2008’de Aronofsky, 2010’da Sofia Coppola, 2017’de Guillermo del Toro (Suyun Sesi), 2019’da Todd Phillips (Joker), 2020’de Chloé Zhao (Nomadland), 2022’de Laura Poitras’ın (All the Beauty and the Bloodshed) Altın Aslan’ın sahibi olması ABD’nin Venedik’teki etkisini giderek artırdığını gösteriyor. Venedik’te ‘Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ alanlar da birer Altın Aslan sahibi oluyor. Bu yılın ödülleri, İtalyan yönetmen Liliana Cavani ile uzakdoğulu bir aktörün, Wong Kar-Wai’nin “Aşk Zamanı” filmi ile Altın Palmiye kazanan Tony Leung Chiu-wai’ye veriliyor. Bu yıl yitirdiğimiz gençliğimizin yıldızlarından Gina Lollobrigida da özel bir programla anılacak.   

Gina Lollobrigida

Ufuklara açılan sinemamız 

İtalyan yönetmen Edoardo De Angelis’in “Commandante” filminin gösterimi ile başlayacak olan 80. Venedik Film Festivali’nin Uluslararası Yarışma bölümünde Luc Besson, Bertrand Bonello, Stéphane Brizé, Sofia Coppola, Bradley Cooper, David Fincher, Michel Franco, Matteo Garrone, Ryusuke Hamaguchi, Agnieszka Holland, Yorgos Lathimos, Pablo Larrain, Michael Mann, Malgorzata Szumowska gibi aşina olduğumuz isimlerin yanında genç yönetmenler de yer alıyor.   

Sinemamızın Altın Aslan’ı yok, ama Seren Yüce (Çoğunluk) ve Ali Aydın’ın (Küf) ‘En İyi İlk Film’ (Dino de Laurentis Ödülü), Kaan Müjdeci (Sivas), Emin Alper (Abluka), Reha Erdem’in (Koca Dünya), Fatih Akın’ın (Soul Kitchen) Jüri Özel Ödülleri, Mahmut Fazıl Coşkun’un (Anons) ‘Ufuklar’ Jüri Özel Ödülü, Ömer Kavur’un (Anayurt Oteli) FIPRESCI, Derviş Zaim’in (Çamur) UNESCO, Azra Deniz Okyay’ın (Hayaletler) Eleştirmenler Haftası En İyi Film ödülleri var. Bu yıl iki genç yönetmenimizin ‘Ufuklar’ bölümünde yarışacak olması sevindirici. “Tereddüt Çizgisi” adlı ikinci filmiyle yarışacak olan Selman Nacar’a ve “Yurt” adlı ilk uzun metrajlı filmiyle Nehir Tuna’ya başarılar dileyelim…