Manavgat’ta kalabalığı görünce coşmuş belli ki Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu. “Kürt kardeşlerimi Marksist, Leninist, ateist yapmaya çalışıyorlar” cümleleri bu coşkunluk halinin ürünü. Bunca yıllık Kürt hakları mücadelesini koca Bakan’ın gördüğü yer işte burası.

Kürt, memlekette, kendi muhafazakar dairesi içinde mutlu, mesut yaşarken, hazır bir kimlik sorunu da yokken(!) birileri onu “Marksist, Leninist, ateist” yapmaya kalkmış demek ki. Memleket tarihini Çavuşoğlu’ndan öğrenmeye kalkanların işi gerçekten zor. Osmanlı’nın son dönemlerinden Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar “solcu” bile denemeyecek önderler öncülüğünde direnen Kürt, Marksist önderlerle çok sonraları buluştu. O Marksist önderler ki, daha sonra kendileri hala Marksist olsalar da, başında bulundukları hareketin artık Marksist olmadığını ilan ettiler dünyaya. Çünkü Kürt’ün meselesi “ulusal bir mesele”ydi, sınıfsal yaklaşımdan daha fazla kapsayıcı bir tarafı var bu yüzden.

Marksist’in, Leninist’in, ateistin “yapılan” bir şey olduğunu sanıyor Çavuşoğlu. Tüm bu sıfatların mevcut, verili her şeyle büyük hesaplaşmalar sonucu kazanılabileceğini düşünmemesi normal. Çünkü kendileri, kendi seçmenlerini, kendi muhafazakarlarını, kendi sermayedarlarını, kendi imanlılarını hep “yaptılar”. Tüm bunlar bir “ürün” çünkü. Türkiye’de her gün üretilen muhafazakar/milliyetçi kavramlar üzerine kurulu “ürünler”. Çavuşoğlu’nun insanların “Marksist, Leninist, Ateist” olabileceklerine değil, “yapılabileceklerine” inanmasının nedeni bu.


Örnek alınacak, izlenebilecek, ustalar, önderler vardır Marksizmde. Onların yol göstericiliği, bireyin aklının yol göstericiliğine katkıdır sadece. Gerisi, sorgulamaya, kolayca kabullenmemeye kararlı olmayı gerektirir. Kişi Marksist, Leninist, ateist böyle oluyor. “Yapılmıyor” yani. Kaldı ki Kürt en başından beri kimliğiyle var olma mücadelesi veriyor. Bu mücadelesinde ona Marksistler yol gösterdi elbette. Verdikleri mücadele sağcılıkla, dincilikle verilecek mücadele değildi. Bunu geçelim, uzun konular bunlar.

Çavuşoğlu gibilerin kahramanlığı da (!) burada devreye giriyor. Marksist, Leninist, Ateist olmasın diye yıllarca Kürt’e yapmadığını bırakmadılar. Hepsi Kürt’ün iyiliği içindi. Kendi adını kullanması, kendi diliyle okuyup yazması gündeme geldiğinde hep “Marksist, Leninist, Ateist olmasın” diye (!) Kürt’ü mahpusa attılar bunlar. Kürt’ün kimlik mücadelesine katkısı olacak her görüşe, her yönteme düşman oldular. Komüniste duyulan ortak korkuyu Kürt’e karşı da silah olarak kullandılar. Kürt, Kürt coğrafyasında bodrum katlarında katledilirken, belediyeleri ellerinden alınırken Çavuşoğlular hala, o soğuk savaş nevalesi “komünist, allahsız” sıfatlarıyla Kürtlere karşı “millet” devşirmeye, ya da “yapmaya” devam ediyorlar. Büyük “kahramanlık” bu.
Devlet aklının insanda akıl bırakmadığı malumdur. Zor elde ettikleri siyasi temsiliyet ya da katılım hakkını burnundan getirdikleri Kürtleri, sanki gerçekte böyle bir tehlike varmış gibi “Marksist, Leninist ya da ateist” olacaklarını söyleyerek, bir anlamda, kendi “ürünleri” olan muhafazakarlara hedef göstermeleri, bunların İslamcı devlet aklının marifeti tabii.

Kürtleri sanıldığı gibi artık Marksist, Leninist, Ateist yapan ya da yapmaya çalışan yok. Maalesef yok. Binlerce yılın ağır feodal baskısı, dinin bağlayıcılığı buna olanak vermiyor. Şimdi yapılan bu ülkenin eşit yurttaşı olarak yaşamak, ülkeyi ortak bir emek cumhuriyetine çevirmek. Din kardeşliğiydi, İslam birliğiydi gibi, hep egemen zihniyetin işine yarayan kavramlarla çözülecek bir sorun değil Kürt meselesi. Kürt’ün Marksisti de var mollası da, liberali de var, devletçisi de. Şimdi şimdi kabul ettirmiş oluşunu bir kenara koyalım, hep kabul edilsin istediği bir de kimliği var elbette. Dolayısıyla, Kürt’ün, ateisti de Marksisti de, Leninisti de “kimlik”te buluştular zaten.

Bugün Kürt’ün, kendi adına hareket edenlerce de doğru anlaşıldığı elbette iddia edilemez. Çokça yanlış yapıldığını görüyoruz. Egemenin baskısı altındaki Kürt’ün yaşamını daha da zorlaştırarak onları mücadele saflarına kazandıracağına inanan varsa yolları açık olsun. Yol kaldıysa tabii.

Çavuşoğlu “Kürt kardeşlerimi Marksist, Leninist yapmaya çalışıyorlar” deyince, sahiden bunu “yapmaya” çalışanlar var diye sevinmedim değil yine de. Hani “olmuyorlarsa” hiç değilse “yapılsınlar” dedim.
Sağcı yapmak kadar kolay değilse de denemek yine de iyi olurdu.