‘Liberal prens’ Emmanuel Macron’un adeta yere çakıldığı Fransa’daki yerel seçimler her açıdan muhalefet bileşenleri açısından adeta bir “bahar” oldu. Bir nevi Fransa’nın 31 Mart’ı sayılacak seçimlerde Macron’un partisi başkent Paris’in yanı sıra Marsilya, Strasbourg, Bordeaux, Lyon, Lille, Poitiers, Besançon, Annecy, Toulus, Rennes gibi hemen hemen bütün büyükşehirlerde muhalefet bloğuna kaybetti.

Solun desteklediği Yeşil adaylar patlama yaparken ana muhalefet konumundaki sosyal demokrat Sosyalist Parti de Holland’ın enkazını kaldırarak yeniden canlanma emareleri gösterdi.

Neo liberal piyasacı zihniyetin yol atığı tahribatın salgınla birlikte iyice görünür olmasının da etkisiyle yerel seçimler “yeşil-sol” dalgaya yol açarken Macron’un partisi Cumhuriyet Yürüyüşü Hareketi (LREM) tek bir büyük kenti dahi elinde tutamadı.

***

Seçim zaferinde özellikle bir kent dikkat çekici. Yeşiller’in büyük ivme kazandığı seçimlerde solun da desteklediği Sosyalist Partili aday Michele Rubirola ipi önde göğüsledi.

Sağın kalesi konumunda olan ve çeyrek asırdır sağcı yönetimler tarafından yönetilen ülkenin ikinci büyük kenti Marsilya’daki zafer Avrupa ve de dünya solunun yeni dönemine dair yapması gerekenler hakkında emareler içeriyor.

Marsilya Baharı olarak adlandırılan ve adeta alfabenin tüm harflerini barındıran geniş bir sol koalisyonun oluşturduğu sosyalistler, sosyal demokratlar, komünistler, yeşiller, ekolojist oluşumlar, yerel teşkilatlar, hak savunucularının bir araya geldiği ittifak “ortak bir kültür” inşa etmeyi başardı.

Dün BirGün Çeviri’de çıkan Cole Stangler imzalı çarpıcı analiz Marsilya’nın özgül deneyimine iyi bir projeksiyon çakıyordu. Yazıda da belirtildiği üzere başkanlık yarışında sol siyasetin yürüttüğü kampanya, kimine göre akıntıya karşı kürek çekmekti. Öyle ki uzmanlara göre, “Kazanmaları imkansız değil, fakat işleri zordu.”

Akıntıya karşı kürek çekenler “zor işi” başarırken özgüveni yerinde “birleşik sol koalisyon” yirmi beş yıldır kenti yöneten sağcıları alt ederken Fransa’nın bölünmüş soluna genel seçimler için bir kılavuz bıraktı.

***

Marsilya Baharı’ denen oluşumu şekillendiren bileşenler bir yılı aşkın süredir etkileşim halinde. Masaya yatırılan temel talepler, bu oluşumu şehrin siyasi düzeninden apayrı bir yere koyuyor. Örnek vermek gerekirse, koalisyonun temel vaatlerinden biri, kamusal hizmetleri ciddi anlamda artırmak.

Salgınla birlikte kamucu politikaların öneminin artmasıyla kamusal hizmetler öne çıkarıldı. İktidarın tüm korkutma “kentin kızıllara” teslim edileceğine dair anti propagandası kamusal vaatlerin altında kaldı. Marsilya Baharı’nın şehri ‘kaosa ve çöküşe sürükleyeceği” yönündeki kara propagandalar tutmadı. “Ultra solcular, Küba ya da Venezuela tarzı bir darbe planlıyor”, “Marsilya Baharı şehirde eroin kullanımını yasallaştıracak, şehri göçmen merkezine çevirecek” şeklindeki ithamlar da tutmadı.

Fransız sağının, egemenlerinin “Biz yoksak, kaos var” propagandası ellerinde patlarken Fortin yaşananları Sosyalist Parti lideri François Mitterrand’ın 1981 zaferiyle sonuçlanacak genel seçimlerden önce “Paris’in sokaklarında Sovyet tankları gezecek” söylemlerine benzetiyordu.

Yeşiller’in güçlü ismi Avrupa milletvekili Yannick Jadot’un da dediği gibi “Bu, Fransa için politik bir dönüm noktası. Fransa siyaseti zengin bir ekoloji projesi etrafında yeniden şekilleniyor. Bu sonuç, Macron hükümetinin ekolojik ve sosyal meselelerdeki güçsüzlüğüne ve kararsızlığına bir tepki.”

***

Marsilya Bahar’ından çıkarılacak çok dersler var. Öncelikle sol politikaları savunan ortak adaylar etrafında ortak talepler etrafında kümelenmek. Tüm Neo liberal esintilere karşın halkçı, toplumcu politikalarda ısrar etmek. Seçim arifesinde değil, çok öncesinden müşterek adaylar üzerinde anlaşarak ortak program takvim çıkarmak. Bütün ayrışma noktalarını bir kenarda bırakarak ortak konularda uzlaşmak.

Fransa’daki seçimler de gösterdi ki salgın sonrasının yeni dönemde kamucu, solcu, halkçı politikaların yıkamayacağı bentler yok. Kitlelerin giderek yoksullaştığı eğitimsen sağlığa ve ulaşıma temel hakların piyasalaştırıldığı ülkelerde, kamucu halkçı politikalar kazandırıyor. Kazananlar Yeşiller de olabilir sosyalistler de sosyal demokratlar da.