Mavi ve beyaz yakalıdan grev yasağına HAYIR!
DİSK, referandum çerçevesinde grev yasakları ve kıdem tazminatının tasfiyesine karşı ‘Hayır’ kampanyası yürütürken, beyaz yakalılar da Akbank’taki grev yasağını protesto etti
Kol emeğiyle geçinen mavi yakalılar ve kafa emeği ağırlıklı olan beyaz yakalı çalışanlar, başta kıdem tazminatı ve grev hakkı olmak üzere emekçilerin haklarını tek adamın inisiyatifine bırakan Anayasa değişikliklerine “Hayır” diyorlar.
DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, geçen cumartesi günü İstanbul Kadıköy’de yapılan etkinlikte, “Anayasa değişikliği tek bir kişiye, tek bir imzayla sendikaları kapatma, grevleri yasaklama, kıdem tazminatlarını kaldırma, toplu iş sözleşmelerini askıya alma gibi yetkiler verebiliyor. Biz buna ‘hayır’ diyoruz” şeklinde konuştu.
Beyaz yakalı çalışanların oluşturduğu Plaza Eylem Platformu da, geçen cuma akşamı Kadıköy Akbank Şubesi önünde yaptığı açıklamada, AKP hükümetinin Akbank’taki grev kararının ertelenmesini, dolayısıyla yasaklanmasını eleştirdi.
‘Kıdem’in fona devri
DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, hükümetin 16 Nisan’da yapılacak referandumun ardından işçiler için çok yaşamsal bir konu olan kıdem tazminatının fona devredileceğini açıkladığını belirtti. Çerkezoğlu, “Böylece Anayasa referandumu, aynı zamanda kıdem tazminatı başta olmak üzere işçilerin hakları ile ilgili bir referanduma da dönüştü. Kıdem tazminatının fona devri, kıdem tazminatının ve iş güvencesinin yok edilmesi, miktarının düşmesi demektir” dedi.
DİSK Genel Sekreteri Çerkezoğlu, taşeron işçilerine kadro vaadinin unutulduğunu, işsizlik fonunun patronlara arpalık haline getirildiğini, grev yasaklarının arttığını ifade ederek, tüm çalışanları Anayasa referandumunda “Hayır” demeye çağırdı.
Akbank’taki grev yasağı
Bakanlar Kurulu, 20 Mart 2017 tarihli kararı ile Akbank’taki grevi başlamadan erteledi. Türkiye’de ilk kez bir grev, “ekonomik ve finansal istikrarı bozucu nitelikte olduğu” gerekçesiyle yasaklanmış oldu.
Daha önceki grevler, “milli güvenlik ve genel sağlık” gerekçesiyle 60 gün erteleniyor, erteleme sonrası da greve çıkılamadığı için fiilen yasaklanmış oluyordu. AKP hükümeti, bu kez ekonomik gerekçeyi ileri sürdü.
Akbank’ta örgütlü bağımsız Banka ve Sigorta İşçileri Sendikası (BANKSİS), grevin ertelenmesine tepki göstererek, 2014 yılından bu yana 2 bin 500 çalışanın işten atıldığını, işten atılan 15-20 yıllık çalışanların yerine yeni personel alındığını ve bankanın 2016 yılında kârını enflasyonun altı katı oranında artırdığını açıkladı.
Beyaz yakalı eylemi
Akbank’taki grev yasağını protesto etmek amacıyla bankanın Kadıköy şubesi önünde bir protesto eylemi yapan Plaza Eylem Platformu, banka çalışanlarıyla dayanışma içinde olduklarını bildirdi.
Açıklamada, özellikle kadın çalışanların hamilelik döneminde işten çıkarıldığı, süt izinlerinin engellendiği, performans sistemi adı altında satışla ilgisi bulunmayan vezneci ve güvenlik görevlilerine bile böyle bir hedef verildiği, bir kişiye en az iki kişilik iş yüklendiği, çalışanların fazla mesaiye zorlandığı belirtildi.
Platform, Akbank’ta örgütlü sendikanın banka çalışanlarıyla daha yakın bir ilişki içinde olması gerektiğini savundu. Eylemde herhangi bir BANKSİS yöneticisi yoktu, destek için DİSK’i temsilen Limter-İş Genel Başkanı Kanber Saygılı gelmişti.
Başkanlık rejiminde çift başlılık
Hukuk Defterleri dergisi, 1978 yılında öldürülen yurtsever savcı Doğan Öz’ün katledilişinin 39’uncu yılı nedeniyle Kadıköy CKM’de 25 Mart Cumartesi günü bir panel düzenledi. “Başkanlık tartışmaları ışığında Türkiye nereye gidiyor” başlıklı panele CHP İstanbul Milletvekili ve eski C. Savcısı İlhan Cihaner, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz ve derginin yöneticisi Av. Bilgütay Hakkı Turna katıldı.
Önce Doğan Öz’le ilgili bir belgesel izlendi. Daha sonra konuşmalara geçildi. Anayasa hukukçusu Doç. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, parlamenter sistemlerde iki başlılık olmadığını, yasama seçimleri sonucunda tek bir demokratik iradenin oluştuğunu söyledi.
Şule Boyunsuz, başkanlık modelinin çatışma potansiyeline daha yatkın olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Genelde başkanlık rejimlerinde iki farklı iradenin çıkmasını engellemek için hem meclis, hem başkanlık seçimleri aynı tarihte yapılır. Ancak başkanlık seçimleri iki turlu olduğu için eğer ilk turda yüzde 50’yi aşacak şekilde bir başkan seçilemezse iki hafta sonra ikinci tur seçimleri yapılır. Burada iki farklı irade çıkabilir. Örneğin Arjantin’de 2015 yılında yapılan seçimlerde yasama seçimlerini yedi partiden oluşan sol koalisyon kazandı. Ancak cumhurbaşkanlığı seçimlerini ise üç partiden oluşan sağ koalisyon kazandı. Böylece iki ayrı siyasi irade ortaya çıkmış oldu.”
Çift başlılık seçimleri
Anayasa hukukçusu Boyunsuz, dünyada şimdiye kadar yapılan 942 seçimden 343’ünde başkanın partisinin mecliste çoğunluğu sağladığını, ancak 599’unda ise başkanın partisinin azınlıkta kaldığını ifade etti. ABD’de ise başkanın denetlenmesi açısından her iki yılda bir parlamentonun yenilendiğini söyleyen Boyunsuz, bakan atamasının da mutlaka senatonun onayından geçtiğini belirtti.
Doç. Dr. Şule Boyunsuz, Türkiye’deki Anayasa değişikliğinde ise böyle bir durumun olmadığını, meclisin hükümeti düşürme yetkisinin elinden alındığını, cumhurbaşkanının bir kararnameyle üst düzey bürokrasiyi atayabileceğini, yine bir kararnameyle tüm ekonomik ve sosyal hakları düzenleyebileceğini hatırlattı.
Boyunsuz, mevcut durumda bakanların 275 milletvekilinin oyuyla Yüce Divan’a (Anayasa Mahkemesi’ne) sevk edilebildiğini, ancak yeni durumda bunun için 400 milletvekilinin kararının gerektiğini söyledi. Meclisin yasama ve denetim yetkisinin zayıfladığını belirten Boyunsuz, cumhurbaşkanına soru sorulamayacağını, kendisinin bir kararnameyle ülkeyi savaşa sokabileceğini kaydetti.
Sıkıyönetim yerine OHAL
Av. Bilgütay Hakkı Turna da, Anayasa değişikliğinde şeklen sıkıyönetimin kalktığını, ancak bütün bu yetkilerin OHAL’e devredildiğini bildirdi. Av. Turna, “Siyasal İslam, dünyada yenilmiştir, Türkiye’de de yenilecektir. Ama AKP gitse bile bu toplumda attığı gerici tohumlarla mücadeleye devam etmek gerekir” dedi.
CHP Milletvekili İlhan Cihaner de, 1950’den AKP’nin iktidar olduğu 2002’ye kadar geçen 52 yılda 39 hükümetin kurulduğunu, AKP’nin 14 yıllık iktidarında ise 8 hükümetin işbaşı yaptığını söyledi. Cihaner, “Bu durum bir istikrarsızlıksa ortalama neredeyse aynı. Aslında AKP döneminde siyasi istikrarsızlık dibe vurmuştur. Kürt meselesinden dış politikaya, Fethullah’tan ekonomiye tüm ana başlıklarda keskin yalpalamalar olmuştur” diye konuştu.
Venezuelalı sanatçıdan İzmir Marşı
Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın konserinde bir sürpriz yaşandı. 23 Mart akşamı düzenlenen konserde, konuk sanatçı Venezuelalı piyanist Gabriela Montero, izleyicilerin talebi üzerine doğaçlama olarak İzmir Marşı’nı seslendirdi. İzmir Marşı, Anayasa referandumunda ‘Hayır’ tercihinin bir simgesi sayılıyor.
Gabriela Montero, şef Sascha Goetzel yönetimindeki konserde piyano resitalini tamamladıktan sonra izleyicilere dönerek istedikleri bir Türk ezgisi olup olmadığını sordu. Salondan “İzmir Marşı” sesleri geldi. Orkestradaki bir müzisyenin çaldığı notaları dinleyen Montero, çok başarılı bir şekilde yaratıcılığını da sergileyerek İzmir Marşı’nı çalmaya başladı. Salondan büyük alkış aldı, izleyiciler kendisini dakikalarca ayakta alkışladı.
Orkestra gerçekten çok başarılıydı. Programda Çaykovski’nin eserleri seslendirildi. Tüm sanatçılar, dans eder gibi enstrümanlarını çalıyorlardı. Şef Goetzel de mükemmel yönetti.