Söyleşi yaptığı gazeteciye “Putin her zaman benim mert olduğumu söylerdi” diye yakınmasını okuduğumda, “hah, şimdi, kandırıldım” diyecek sandım yine. Malum, araları açılınca, birçok konuda, özellikle Ergenekon davalarında cemaat tarafından sahte belgelerle kandırıldığını belirtmişti. Recep beyin pek bir hayret etmiş halde “Putin bana mert derdi” demiş olmasını yeni bir kandırma vakası gibi düşünmem bundan.

Ülkelerarası ilişkilerin nasıl yürüdüğü konusunda bir fikri olmadığı çok çok açık muhteremin. Kasımpaşa değerlerinin (o sadece orada var sanıyor bu değerleri, bu da ayrı bir mesele) örneğin Putin ile ilişkilerinde de işe yarayacağına inanıyor belli ki. Dolayısıyla Putin’in kendisine şu son kriz nedeniyle gösterdiği tepkiyi “mert bir adama bu yapılır mı” tadında değerlendiriyor.

Kusura bakmasın ama gerçekten kandırılmış olabileceğini düşünüyorum. Putin’in beyefendide, örneğin benim göremediğim, nasıl bir mertlik gördüğünü bilemediğim içindir belki de. Putin karşısındakinin neleri duymaktan hoşlanacağını bildiğinden olsa gerek “kişiye özel” bir iltifat dile getirmiş, mesele bu aslında. Recep bey “mert” olmaktan ya da görünmekten, “delikanlılık”, “sert bakış”, “bir ayağı içe doğru atarak yürüme” gibi tutumları anladığı sürece ona “mert” diyenler çıkacak hep. Mertlikten Recep beyin anladığının aynısını anlamasa bile Putin’in ego okşama taktiği için iyi malzeme bunlar.

Mertlik elbette iyi bir insan davranışı. Bu nedenle, bu davranışın yanından bile geçmeyenlerin, “öyleymiş gibi” tutum almalarına çok sık rastlarız. Bu gibiler için “mert olmak”, mertlik kaynaklı iltifatlar için sürekli oynanan bir rol haliyle. Bu iltifatları duyduklarında da ayakları yerden kesiliyor bunların.

Recep beyin Putin’in kendisi için sarfettiği “merttir” sözünü ciddiye aldığı o sözleri unutmamış olmasından belli. Aslında bu tutumlar, karşısındakinin iltifatı nedeniyle kişiyi sürekli mert olma haline zorlar. Bu nedenle işi zor Recep beyin. Gerçekten “mert” olanlar için bu sorun değil, ama “Esad kardeşim” den “Katil Esed”e, “muhterem cemaat”ten “darbeci paralel yapı”ya dönüşen bir üslubun, “ben bu davanın savcısıyım”dan, “bu davada haksızlık yapıldı”ya evrilen bir tutumun sahibi olan birinin mertlik konusunda iddialı olması çok zor bir durum. Gerçekten Recep beyin Putin’in iltifatını nasıl hak ettiği merak konusu benim açımdan. Havada gelişecek tatsız durumlar için Rusya’yla krizi hemen söndürecek ikili anlaşmayı yapan ancak buna uymayan birine mert demiş olmasından ötürü Putin’i sevdim ben. Dilediğinde dilediğini görebilen ilginç bir yetenek o. Suriye Türk jetini düşürdüğünde “böyle hemen uçak düşürmek de doğru mu?” diyen mert birinin, 17 saniyelik ihlal gerekçesiyle kendisine mert diyen bir liderin ülkesinin uçağını düşürmesi, valla, “racona ters”.

Putin bizim görmediğimiz bir Erdoğan görmüş. Gerçekten böyle bir Erdoğan olabilir de. Ama işler böyle yürümüyor. “Uçağımızı düşürdü ama bu adam mert ses çıkarmayalım” diyeceğini bekler gibi yakınması gerçekten çok tuhaf Recep beyin. Basit bir hatırlatma yapmıyor, kendisini “mert bulan” Rusya liderinin kendisine aldığı tutumu anlayamadığını açıkça söylemiş oluyor. Putin’in “iltifatını” anımsatarak adeta dünyaya Putin’in ayıplanacağı bir gerekçe sunduğunu sanıyor. Çok hazin bir durum.

İç politikadan, dış politikaya, çevre sorunlarından kadın meselesine kadar her konuda, genel doğrulara ters düştüğüne aldırmadan üstelik, muhataplarına ya da hedef aldığı kesimlere kendi davranış biçimini dayatan biri olarak Putin’in yaptığı türden iltifatların gerçek olduğunu sanıyor Recep bey.

Böyle sandığı içindir ki “nasıl olur da bunu yapar” dercesine “Putin bana hep mert olduğumu söylerdi” diyebiliyor.

Putin’in ne kadar şakacı olduğunu keşke böyle öğrenmeseydi.