Dün Türkiye önemli "kırılma" noktalarından birini yaşadı!.. Son 30 yılda "laiklik" ilkesinin üzerinde oynanan oyun,...

Dün Türkiye önemli "kırılma" noktalarından birini yaşadı!.. Son 30 yılda "laiklik" ilkesinin üzerinde oynanan oyun, sonunda Türkiye Cumhuriyeti aleyhine sonuçlanıyor... Laik Cumhuriyetin "sonunu" hazırlayacak Anayasa değişikliklerinin "başlangıcı" olan ilk oylama, AKP ve MHP işbirliği ile TBMM'de kabul edildi. Emperyalizme karşı verilen "Kurtuluş Savaşından" beri süren çağdaşlaşma, demokratikleşme çabalarının temel dayanağı olan "Laiklik" ile yapılan "kavga," şeriat isteyenlerin zaferine doğru ilerliyor... Siyasi simge olduğu Başbakan tarafından "itiraf" edilen türban, "cihat" üniforması olarak Laik Türkiye Cumhuriyetini "hukuk oyunları" ile dize getiriyor... ...

Türkiye giderek "kaos" ortamına sürükleniyor. Toplumsal muhalefet meydanlarda ama "beyazcam-lı" demokrasi karşısında etkisi yeterli olamıyor...Si-yasi kamplaşma had safhada!.. Ve MHP bu ülkeye en büyük kötülüğü yapıyor. Milliyetçilik, geçmişe sahiplenmek, gelenekler gibi halka "hoş" geleceğini zannettikleri "hamasi" sözler, kafalarının arkasında gerçeklerin ortaya çıkmasını engelliyemiyor. MHP, "sfenks" ifadeli başkanları ile siyaseti, halka hizmet için değil, partilerinin çıkarına indirmişler. Bu "ütme sığlığı" ülkeye zarar veriyor farkında değiller!.. Demokrasiyi kullanarak "Laik demokrasiyi" yok etmeyi hedefleyen bir mücadeleye destek vermek akılla bağdaşmaz. Tansu Çiller de Erbakan'a arka çıkmıştı. Partisi de, kendisi de siyasetten silindi. ...

AKP iktidarı 6 yıl boyunca ülkede kendisine uygun yapılaşmayı yarattığı açık. Siyasetçilerin bilgisizliği ve çıkar beklentileri, bazı şeyleri görmelerini engelleyebilir. AKP, ABD ve AB işbirliği ile BOP ve "Ilımlı İslam Cumhuriyetinin" altyapılarını hazırladığını biliyoruz. Buna rağmen, durumun vahametini henüz toplumun "kanaat önderleri" anlamış değil. Bir "değişim rüzgârı öykünmesi" sürüp gidiyor... Üstelik AKP "aydınların" gözünün içine bakarak, hatta onları öteleyerek ama "garip bir şekilde" onların desteğini de alarak tüm olumsuzlukları yaşama geçirmesi hayret verici!. "Düşünce özgürlüğü'V'Eğitim hakları" gibi anlaşılması zor olan "zorlama" gerekçelerin arkasına sığınarak çağdaşlığa son verecek "türban" uygulaması onay verilmesi ilginç!.. •••

İşin acısı; kendine bilim insanı diyenlerin bir kısmı, "laiklikten vazgeçmeyen çoğunluğa rağmen bu olaylara onay verebilmesi!..." Sanki "Kafaların karıştırılması" görevini üstlenmişler gibi... Üstelik bu kişiler, "türbana" özgürlükle, "düşünce özgürlüğünü" nasıl bağdaştırabildiklerini şu ana kadar açıklayabilmiş de değiller. Günlerdir TV'lerde boy gösterenleri dinliyorum. Türkiye'nin temel demokrasi eksikliklerini, hak ve özgürlüklere yapılan saldırılar, yani "genel demokrasi oyununu" anlatmaktan ileri gidemiyorlar. Zorlamalara rağmen, türban'ın Üniversiteye girmesinin "düşünce özgürlüğü" ile ilgisini tam kuramıyorlar... Türbanın dini bir üniforma olduğunu görmezden gelmedeki inat niye?!. "Din ve inanç da" hangi "düşünce özgürlüğünden" bahsedebilirsiniz? İnanan insan, sizinle tartışarak hangi inancından, ya da hangi yanlıştan yani ona öğretilen "dogmalar" vazgeçebilir? Günümüze "aykırılığından" söz edebilir mi?.. Dini, özgür iradesine göre "yeniden yorumlayabilir mi?" Kendi düşünceleri ile inançlarında farklı uygulamalarda bulunabilir mi?.. Öyle olsa idi "din savaşları" olmazdı. Oruç tutmayanlar "öldürülmezdi!.." İnanç özgürlüğü ile düşünce özgürlüğünün karıştırılması, ya bu konuda gelişmediklerini, ya da toplumsal refleksleri bilmediklerini gösterir. Türbanın özgürlük olduğunu savunanlar,85 yıllık kavganın farkında olmayan ve safça düşünen insanlar olmaktan öte gidemezler.
•••
Türkiye nereye gidiyor?!. Aşağıdaki haberi okuyarak cevabını verebilirsiniz!.. ...Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'daki bir Starbucks'ta finans uzmanı bir kadın ile erkek meslektaşı iş görüşmesi yaparken, polisin ani baskını sonucu tutuklandılar. "Yara" adlı kadın hapishaneye götürüldü, tepeden tırnağa soyularak arandı. Sonra "namahremle" yakalandığına dair bir itiraf zorla imzalattırıldı. Kadını hapisten kocası kurtardı, erkek hâlâ içeride...

"Suudi Arabistan'ın, 'Fazileti Teşvik ve Haysiyetin Korunması Komisyonu' üyesi polislerin yani 'din polisi Mutavin', akrabalık bağı bulunmayan bir erkekle 'aile' bölümünde oturan Yara'yı yakaladı. Ardından Riyad'da bir hapishaneye götürülen Yara, burada tepeden tırnağa soyularak üstünün arandığını ve 'akrabalık bağı bulunmayan' bir erkekle yakalandığına dair bir itirafın kendisine zorla imzalattırıldığını kaydetti. Yara; imzalamaktan başka çarem yoktu. Hayatımdan bile endişe ettim. Beni döveceklerinden ya da başka bir şey yapacaklarından korktum' dedi..." ...

Suudi Arabistan'ın günlük hayatında 'Mutavin' adı verilen din polisleri insanlara büyük korku veriyor. Bu polisler, sopalarla sokaklarda dolaşıp giysilerin dine uygunluğunu, kadınlarla erkeklerin birbirine yaklaşıp yaklaşmadığını ve ibadetlerin zamanında yapılıp yapılmadığını denetliyorlar. 'Mutavin'lerin 5 bin kadar kişinin ölümüne neden olduğu iddiaları da var.. Nereye gittiğimiz belli!. MHP'lilerin işi de belli!. Mutavin polisi olmak tam onlara yakışır.