Seçimden bu yana ülkenin gündemini AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan belirliyor. Muhalefet iç tartışmalara devam ederken oltaya takılan son yem yeni anayasa oldu. Ülkenin dertleriyle uğraşmaktan korkan muhalefet, bayatlamış bu gündemin bile üzerine atladı.

Muhalefet ne çiziyor?

Bakan Mehmet Şimşek’in ücretler hedef enflasyon üzerinden belirlenecek açıklamasının üzerinden bir hafta geçti. Bu arada akaryakıtta 40 lira bandı da aşıldı. Emekliler hala zam bekliyor. Zam olmazsa ikramiyeye bile razılar. Okullarda çocukların beslenme çantası boş. Binlerce genç eğitimi bırakarak ailelerine yardımcı olmak için iş bulma kuyruğunda. MEB karma eğitim karşıtı açılamaları ve ÇEDES gibi uygulamalarla eğitimi dinamitliyor. Sokaklar çeteler tarafından paylaşılmış, mafya ihraç eder, mafya ithal eder olduk.

Dış politika ayrı bir dert. Büyük tantana ile gidilen G20 zirvesinden de bir şey çıkmadı. Türkiye yeni ticaret yolunun dışında tutulunca, bir kez daha hayal kırıklığı yaşandı. Liste uzayıp gidiyor.

Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan tüm bunlar kendi ülkesinde yaşanmıyormuş gibi iki konu üzerine konuşuyor. Tanrıkulu’nun açıklamaları ve yeni anayasa yapma ihtiyacı.

İlkine dair çok söz söylemeye gerek yok. AKP hep bir ağızdan bağırınca CHP’nin yine ödü koptu. Hemen Tanrıkulu’nu topun ağzına attı. Ama aynı CHP ertesi gün 12 Eylül darbesini kınamayı ihmal etmedi.

Anayasa meselesine gelince. Altılı masanın neredeyse tamamı bu meseleye teşne. AKP’ye akıl öğretmeye çalışıyorlar.

Altılı masa dışında muhalefetin de durumu hiç farklı değil. Yeşil Sol Parti Grup Başkan Vekili Saruhan Oluç “İyi bir tartışma sürdürülerek demokratik, özgürlükçü bir anayasa çalışması yapılması için adımlar atılacaksa, o zaman bu çalışmaların gerçekten ciddiye alınma ihtimali ortaya çıkar” diyerek partisinin görüşünü dile getirdi.

Ülkeyi mezarlığı çevirmiş AKP ile anayasa tartışabileceğini düşünen bir muhalefetin halen olması dehşet verici bir durum.

ÇOK MU İYİ NİYETLİ?

OVP, anayasa, tahıl koridoru, NATO ve AB meselesi. İktidar hangi adımı atarsa atsın, muhalefet elinde kağıt kalem öneri listesi hazırlamaya başlıyor. 22 yıldır iktidarda olan AKP’nin karakterini daha çözememişler ve halen “Acaba düzelir mi? sorusunu soruyorlar. Tabi bu tutumu “Ne güzel, muhalefet iktidarı pozitif noktadan eleştiriyor” diyerek de yorumlamak mümkün.

Muhalefet açısından bakıldığında ikisinin de doğru olmadığı görülüyor. Muhalefet partilerinin, tıpkı iktidardaki Cumhur İttifakı gibi memleketin asıl meselelerinin, yoksulluğun, dinciliğin, emperyalist taşeronluğunun konuşulması işlerine gelmiyor. Her bir başlık ateş topu. Tutanın elini yakar. Muhalefet partilerinin yöneticileri en az Erdoğan kadar statükonun devamından yana. “Memleketi yönetemiyorsam hiç olmazsa partimi yöneteyim” anlayışı bir tür hayatta kalma refleksine dönüşmüş durumda.

O yüzden muhalefet partileri bile isteye Erdoğan’ın minderinde kalmaya ve güreş tutuyormuş gibi yapmaya devam ediyor.

BÖYLE NE KADAR SÜRECEK?

Cumhur İttifakı ve Erdoğan ne yaparsa yapsınlar, muhalefetin yerinden oynamayacağını bildikleri için elleri iyice rahatladı. Sürekli muhalefet partilerine oyalanmaları için yeni başlıklar üretecektir. Yerel seçimlere kadar durum idare edilirse, seçimde gündem belirlemek Erdoğan için zaten çocuk oyuncağı.

Aynı takvim CHP, İyi Parti gibi yapılar için de geçerli. Seçim sathına kadar vagon sallayarak, çok fazla etliye sütlüye dokunmadan, muhalefet içi polemiklerle meseleyi süründürmek ve sonra da tüm halkı seçime kilitlemek tek stratejileri gibi duruyor.

Burada kritik soru şu: Muhalefet partilerinin ve o partilerin liderlerinin bu planından, yurttaşın haberi var mı? Daha da önemlisi onayı var mı?

Bu sorunun yanıtı aslında son yapılan kamuoyu anketlerinde saklı. Siyaset ve siyasetçi “en güvenilmezler” listesinde başı çekiyor. Bu da şu demek “Asla muhalefet partilerine ve onların izlediği politikaya onay vermiyorum.”

Toplumsal muhalefetin sessizliği sadece iktidar için değil, Meclisteki resmi muhalefet için de uygun bir yaşam alanı sunuyor.

Bu durumun çok uzun sürmeyeceğine dair çok fazla ipucu var. Metal iş kolunda devam eden toplu iş görüşmeleri süreci, gerici eğitime karşı miting ve protestolar, işçi grevleri, zamlara karşı başlayan itirazlar, iktidara ve resmi muhalefet partilerine rağmen politik havayı ısıtacak.

O saatten sonra da CHP ve diğerlerinin şu soruya yanıt vermeleri gerekecek: Ülkenin bu gidişine itiraz eden kervana mı katılacaksınız? Yoksa Ahlatlıbel’de sohbete devam mı?