Siyasal mücadele belki de hiç olmadığı kadar önem kazanmış durumda. Bu ülke önümüzdeki yüzyılı bir cumhuriyet ve demokrasi içinde yaşayacak mı yaşamayacak mı? Önümüzde duran en önemli sorulardan biri bu.

Toplumsal değişim sadece ileri doğru hareket etmiyor. Toplumun-siyasetin bütün olarak sağa kaydığı dönemler var. Günümüzdeki sosyal demokrasinin de ne kadar ideolojisizleştiği de ortada. Örneğin ülkemizde düzen sağa çok kaydı. Düzen ne kadar sağdaysa düzenin içinde kalan ‘sol’ da, evrensel anlamdaki sola o kadar benzemiyor. Tıpkı CHP gibi…

SOSYAL DEMOKRASİDEN MUHAFAZAKÂRLIĞA

CHP tüzüğünün birinci maddesinde partinin kuruluş ve ilkeleri yer almakta. Tüzük m.1/ f.3 “CHP laiklik ilkesine bağlıdır.’ der. Vazgeçilmez temel ilkelerinin arasında laiklik olan ana muhalefet partisi CHP ise “Seçmenin çoğunluğu muhafazakârdır” varsayımı ile siyasal İslam tabanından oy devşirmek için; AKP’nin on yıllardır inşâ etmeye ve topluma benimsetmeye çalıştığı dinci-faşizan totaliter rejime ilişkin bir gram bile değerlendirme yapmayan, başta laiklik olmak üzere cumhuriyetin ilerici değerlerini korumayan, her fırsatı dini tahakküm için kullananlara karşı tavır almayarak besleyen, siyasal İslam’ın politikalarını ve dilini benimseyen, iyiden iyiye dönüştüğü muhafazakâr parti kimliğine uzaktan baktığını sanan, oysa oluşturduğu  ‘Altılı masa’ dakibileşenleri ile de bu muhafazakârlaşma sürecinin, ekonomik ve kültürel anlamda tamamlandığını göstermiş olan, solun kazanımlarının sosyal demokrat bir parti olarak tasfiye edilmesine ses çıkarmayan, “Sağa yeterince savrulduk, bağrımıza tas basarak destekledik, verilmedik taviz kalmadı fakat yine olmadı” diyen öfkeli ve yorgun kesimin sesini duymayan, 28 Mayıs ertesi freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı giderken ve dinci-faşizan totaliter söylemlerin ardı arkası kesilmezken; kamuoyu önünde kişilere sıkıştırılmış, çerçevesiz ve ideolojik-politik bir zeminden yoksun tartışmaların devam ettirip daha da derin bir karamsarlığa sürükleyen ülkenin ana muhalefet partisi…

Dinsel kural ve referansların, dinsel bakış ve anlayışın siyasal ve kamusal alana girmesine vesile olan hangi partiden, STK’den ve her kim olursa olsun; tarihsel, felsefi, ideolojik olarak gericidir. Bu kadar net! Bu coğrafyada laik, aydınlanmacı ne varsa yok etmeye adanmış gerici düşünce ile mücadelede önemli bir eşikteyiz. Sağın dilini kullanmak, dinci partilerinin tezlerini makyajlayarak sahiplenmek, toplumdaki muhafazakarlığa ve liberal çığırtkanlığa göz kırpmak, sadece -sözüm ona- mücadele edilen gerici tarafı güçlendirmekte. Gericilik, tıpkı ilericilik gibi tarihsel kökenleri, siyasal/sosyolojik/felsefi anlamları olan bir kavram. 14 Ekim’de Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelikle okul öncesi ve ilköğretim kurumları ile yatılı bölge orta okullarında mescit zorunlu hale geldi. Okula giderken bir öğün yemek bulamayan yoksul çocukların, yoksul ülkesinde laik eğitimin son kırıntıları da yok edilmekte. İlla somutlamak gerekirse; İlköğretimde, liselerde din dersinin zorunlu kılınmasının, soyut-somut kavram ayrımını yapmayan parmak kadar çocuklara şehitlik/ölüm/cennet propagandası yapmaktır gericilik. 

İnsanlık tarihi yenilgilerle dolu. Zaman zaman da tarihsel olarak geriye gidişler yaşanmış, ancak insanlık her seferinde girdiği girdaptan kurtulmayı başarmış. O sebeple içinde bulunduğumuz bu “umutsuz durum” değiştirilemez değil. Zira ülkede, tanımlanabilir bir ideolojiye sahip laik, cumhuriyetçi bir toplumsal talepler kümesi örecek, direniş hattı üretebilecek sosyalist potansiyel var. Yakın dönemdeki siyasal İslam ile mücadeleyi yalnızca bu sosyalist potansiyel yeşertebilir.  Laikliğin tanımı da, söylediği de çok açık. İnsanlığın en önemli kazanımlarından biri laikliktir, laiklik özgürlüktür. Laik, eşit, özgür Cumhuriyet için mücadele etmek başat meselemiz. Başka türlü aydınlığa çıkış mümkün değil. Ülkede laikliğin güvencesinin düzen partilerinin değil, sosyalist hareket olduğunu da aklımızdan çıkarmadan... Zira Cumhuriyet devriminin tarihsel kazanımlarının ve mirasının gerçek temsilcileri sosyalistlerdir.

LAİKLİK MECLİSİ

Yazıyı bitirirken, her ne kadar BirGün okurlarının gözünden kaçmadığını bilsem de, iyi bir gelişmeden bahsedeyim: Yüze yakın insanın bir araya geldiği ve 25 Eylül 2023 tarihinde ilân edilen bir bildiri ile Laiklik Meclisi kuruldu. 8 Ekim’de ise Ankara’da Laiklik Bildirgesi açıklandı. Ülkemizin tarihsel bir eşikte olduğu, Cumhuriyet’in pek çok kazanımının yok edildiği Cumhuriyet’in 100. yılında; bu topraklarda zaten var olan bir dinamiği harekete geçirebilmek, bir barikat oluşturabilmek ve laikliği tekrar kazanmak üzere yan yana savaşım vermek çok hayâti ve kıymetli.

Bildiri imzalar ile açıklandı, kuşkusuz bu bir imza kampanyası değil. Laiklik Meclisi; laiklik için amasız | fakatsız bir uğraşı temel alıp, gericiliğe karşı mücadele etmek için bir araya gelen bir yapı olarak yoluna devam edecek. Esas şimdi başlıyoruz!