Seçim öncesi, mülakatı kaldıracağız söylemi, mülakat yapılacak, ideolojik kayırma olmayacak açıklamasına dönüştü.

Milli Eğitim Bakanı katıldığı bir programda ideolojik kayırma olmayacağının güvencesi olarak “Vicdanlı ve inançlı olduğu için kimsenin hakkının yenmeyeceğini” açıkladı. Yılların emeğini kişilerin “Vicdanının ve inancının” belirleyeceği ifadesi dahi tek başına yaşatılan hukuksuzluğun kanıtı.

Eğitimin her alanında olduğu gibi öğretmen yetiştirme ve istihdamı politikaları da 21 yıldır olduğu gibi siyasi iktidarın politik hattı, tercihi ve siyasi kadrolaşma doğrultusunda kesintisiz sürdürüldü. Milli Eğitim Bakanı ise kesintisizliğin sembol isimlerinden.

27 Temmuz 2016’da bakanın müsteşarlığı döneminde 668 sayılı KHK ile mülakat, sözleşmeli öğretmenlik uygulaması ile birlikte hayata geçirildi.

∗∗∗

Yine bakanın müsteşarlığı döneminde MEB Taşra Teşkilatı’nda şube müdürlerinin belirlenmesi için Aralık 2013’ te yapılan görevde yükseltme sınavı sonrası Şubat 2014’te sözlü sınav yapıldı.

Yükseltme sınavından 70 ve üzeri puan alan 3287 aday arasında yalnızca 1709 kişinin ataması gerçekleşti. Yapılan atamalarda sadece sözlü sınavın dikkate alındığı ve bu durumun objektif olmadığı gerekçesiyle ataması yapılmayan bazı adaylar mahkemeye başvurdu.

Danıştay’ın atamaların hakkaniyete uygun olmadığı kararına rağmen yargı kararları uygulanmadı.

Ve yine Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’ in müsteşarlığı döneminde Mart 2014’ te 6528 sayılı kanun ile öğretmenlerin ve velilerin aylarca süren eylemlerine, itirazlarına rağmen proje okulu uygulaması hayata geçirildi. Bu okulların öğretmen ve yöneticilerinin doğrudan bakan tarafından atanabilmesinin önü açıldı. Proje okulları uygulaması siyasi kadrolaşmanın temel adımlarından biri oldu.

Yaşananlar, haksızlığa uğrayan öğretmenlerin basına da yansıyan yüzlerce paylaşımı mülakat hukuksuzluğunun açık göstergesi.

∗∗∗

25 Kasım 2021’ de yapılan mülakat sonrası “KPSS’ de bölüm (Biyoloji) birincisi oldum. Alanımda doktora yapıyorum. Hangi kıstasa göre elediniz?”, “Gece gündüz çalıştım. KPSS’de 92,79 puan aldım. Felsefe branşında 1. sıradaydım, elendim.” paylaşımları okullarına, öğrencilerine kavuşmayı bekleyen öğretmenlerin bugün için yine ortak ve haklı kaygısı.

Öğretmenlik mesleğini hedef alan adımlardan yirmi bir yıl süresince hiç vazgeçilmedi. Süreç 2011 yılında yapılan Ulusal Öğretmen Çalıştayı ile hızlandırıldı. 2016 yılında sözleşmeli öğretmenliğin ve mülakatın uygulanmaya başlanması, 2017’de Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi’nin yayınlanması, 1-3 Aralık 2021 Milli Eğitim Şurası’nda Öğretmenlik Meslek Kanunu, kariyer basamakları uygulanmasının karar altına alınması ve Şubat 2022’de Resmi Gazete’de yayınlanması ile kesintisiz devam ettirildi.

Siyasi iktidarın öğretmen atamaları ile izlediği politika; öğretmen alım sayılarının belirlenmesinden, öğretmen alım biçimine, istihdam şekline kadar sorunlar yumağı ve ideolojik bir tercih…

∗∗∗

Öğretmenler merkezi bir sınava tabii tutularak, KPSS puanı ile alınmalarına karşı yıllarca mücadele yürütürken KPSS sonrası mülakat sisteminin getirilmesi, Anayasa Mahkemesi kararına ve Meclis iç tüzüğüne rağmen Meclis’e tekrar getirilen ve çıkarılan düzenleme ile ataması yapılacak öğretmenlerin mülakat ile birlikte arşiv araştırması ve güvenlik soruşturmasına tabi tutulması, 2016’ da KHK ile getirilen sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının Anayasa Mahkemesi kararı ile kalıcı bir istihdam biçimi haline getirilmesi...

Siyasi iktidar, KPSS, öğretmen alım sayısı yetersizliği, mülakat, güvenlik soruşturması, arşiv araştırması sonrası ve atandıktan sonra da sözleşmeli çalıştırılma ile kimlerin atanacağına ve atandıktan sonra da mesleklerine devam edip edemeyeceğine ben karar veririm diyor.

Ataması yapılmadığı için yaşamına son veren bir meslektaşımızın “Geleceğe dair tüm umudumu kaybettim.” cümlesi ataması yapılmayan ve bir kez daha mülakat hukuksuzluğu ile karşı karşıya bırakılan yüz binlerce öğretmenin ortak duygusu olamaz, olmamalı… O umudu tekrar yaratacak tek yol eğitim emekçileri mücadelesinin tarihinde saklı.