Eğitim şart, deyip bütün öncelikler buna yönlendirilmişti. Okula gitmeyen hiç bir çocuk yoktu. Binaydı, okuldu tüm altyapı çalışmaları tamamlanmıştı. Pek çok ülke tarafından...

Eğitim şart, deyip bütün öncelikler buna yönlendirilmişti. Okula gitmeyen hiç bir çocuk yoktu. Binaydı, okuldu tüm altyapı çalışmaları tamamlanmıştı. Pek çok ülke tarafından örnek alınan bir eğitim sistemine, yıllar boyu süren çalışmalarla ulaşılmıştı. Eğitime ve öğretime yatırım için milyon milyon kronluk bütçeler ayrılmıştı. Yüzme bilmeyen çocuk, sınıf arkadaşlarıyla kampa gitmeyen öğrenci yoktu. İnter-netsiz okul, bilgisayarsız öğrenci bırakılmamıştı. Üniversitelerin teknik bölümlerini kazanan öğrencilere okula başladıkları ilk yıl birer diz üstü bilgisayar veriliyordu. Ola ki ilköğretim döneminde öğrenciler, aileleriyle uzun süreliğine yurtdışına çıkmakzorunda kalsa uzaktan eğitim için tüm pedolojik çalışmaları da tamamlanmış programlar devreye sokuluyordu. Öğretmenler çocuğun gitiği ülkeye kadar gidip ara ara yüz yüze eğitimine de devam ediyordu. Yurtdışında eğitim görmek isteyen İsveçliler için çok güzel burs sistemleri vardı. Öğrenciler yüksek öğretime başladıklarında devlet baba onların cebine geçinebilecekleri kadar para koyuyordu.

Hal böyle olunca İsveç okumak, öğrenmek için bir cennet oluveriyordu. Yaratıcılağa hiç bir sınır konulmaması eğitimin temel şartı kabul edilmişti. Sadece 9 milyonluk ülkeden her alanda uluslararası üne sahip birilerinin çıkması, bu kadarcık insanın çok iyi bir eğitimden geçmesine bağlanıyor. Devlet tarafından 18 yaşına kadar her türlü sağlık sorunları ücretsiz karşılanan, anne babalarına onlara iyi bakmaları için aile yardımı yapılan bu "mutlu çocuklar ülkesinde" bir şeyler ters gitmeye başladı.

İsveçli doktorlar, gençlerde yeni ve tehlikeli bir trendin başladığı konusunda uyarıda bulundu. Öğrenciler okul stresini atlatabilmek için doping alıyordu. Alzheimer tedavisinde kullanılan ilaçlarla hafıza güçlendirici bir medikal yardımcıyı, özellikle lise çağındaki çocuklar, sınavlarda daha iyi performans gösterebilmek için kullanıyorlarmış. Reçeteyle satılan bu ilaçların satın alımını öğrenciler, internet üzerinden yapıyormuş. Satışlar internetten olunca İsveç genelinde kaç öğrencinin böylesi bir tuzağa düştüğü tam olarak saptanamamış. Konu hakkında yetkilileri uyaran profesör, öğrencilerin büyük bir yanılgı içinde olduğunu ısrarla belirtiyor. "Bu ilaçlar sizin daha hızlı öğrenmenize yardımcı olmaz. Ya da sizi sınavda başarılı yapmaz" diyen Prof. Martin Ingmar, ilaçların çok büyük yan etkileri olduğunu söylüyor. Bu ilaçlar ihtiyaç dışı kullanıldığında ciddi psikolojik sorunlar yaratıyor. Daha çabuk öğrenildiği sanılan bilgiler, başka bilgilerle birlikte çok çabuk unutuluyor. Beyinde bir boşluk oluşuyor.

İsveç'te öğrencileri değerlendirmek için kula-nılan üçlü bir not sistemi var. Başarısız, geçerli ve çok iyi. Şimdi çocuklara öğretim hayatları boyunca verilen bu üç notun, beşe çıkartılması tartışılıyor. Böylece öğrenciler kendileri ve bildikleri hakkında daha kesin bir değerlendirmeye tabi tutulacak. Öğrencilerin sınav kağıtlarını ve hazırladıkları ödevlerini sadece üç notla değerlendirmenin, herkesi ortalama olmaya zorladığı saplanmış. Ortalamayı geçmek ne kadar zor olursa, bunun stresi de o kadar ağır oluyormuş. Sollentuna Belediye Meclisi de sadece öğrencilerin değil öğretmenlerin de başarı değerlendirmesine tabi tutulmasını istedi geçen hafta. Öğrencileri başarılı olan öğretmenlere, ona göre daha fazla maaş verilmesi tarşıldı. Sosyal demokrat siyasetçiler, öneriyi fazlasıyla naif buldu. Öğretmenlerin kendilerini başarılı göstermek için daha fazla not verebileceğine dikkat çekildi. İktidar partisi üyeleri de başarının ulusal bir sınavla belirlenebileceğini öğrencilerin gelişimini ölçmenin çok farklı seçenekleri olduğunu öne sürdü.

Her toplum kendi gelecekleri olan çocukları için kaygılanmakta ve onlar adına daha iyisini istemekte haklıdır. İsveç'in ağır gündem maddesi olan bu başlıklara bakınca almamız gereken yol, gözümü korkuttu. 'İşte en güzelini bulduk' denilen eğitim sistemleri bile değişen koşullara göre tekrar yapılandırılıyorsa demek ki esas olay baş koyduğun çağdaş medeniyetlere ulaşma hedefinden bir adım geri durmamaktır. Bizim geleceğimiz olan çocuklarımız bunu hak etmiyor m?