Libya ve İsrail ucu Türkiye, İtalya ile ABD’ye de uzanan diplomatik bir krizin içinde. Trablus yönetiminin Dışişleri Bakanı Necla el-Menguş'un İsrailli mevkidaşı Eli Cohen ile Roma’da buluştuğu için görevden alınması gözleri Türkiye’ye çevirdi. Menguş’un İstanbul’a kaçması – 24 saat boyunca resmi olarak doğrulanmasa da-, Ankara’nın Trablus’un hamisi olması Türkiye’nin krizdeki payını sorgulattı.

Libya, Türkiye’nin Kuzey Afrika’ya, oradan da “kara kıta”ya açılan kapısı. Fransa öncülüğünde gerçekleşen NATO müdahalesinin ardından iç savaşa sürüklenen çok parçalı ülkede Türkiye, Trablus yönetimi üzerinden kendisine bir hegemonya alanı tesis etti.

Doğu Akdeniz’de, Kuzey Afrika’da ve Afrika içlerinde Trablus vasıtasıyla alan tutuluyor. Trablus’taki yönetime destek karşılığında küresel-bölgesel güç merkezlerinin buradaki etkinlik mücadelesinde kendi nüfuz/hegemonya alanını genişletiyor.

TRABLUS’UN HAMİSİ ANKARA

Türkiye, Trablus’a sadece mali destek sunmuyor, bu ülkenin güvenliğini de sağlıyor. Başkent Trablus’a yürüyen General Halife Hafter’i durduran da Ankara'nın desteğiydi. Libya’da konuşlu askerler, inşa edilen üsler, kiralanan limanlar, sık sık Ankara’da ağırlanan liderler. Hepsi Türkiye’nin bu ülkedeki askeri-siyasi ağırlığını gösteriyor. AKP iktidarı Trablus'taki yönetimin iç kavgalarına müdahil olacak kadar Libya'ya yerleşmiş durumda.

Tam da bu nedenle Trablus yönetiminde patlak veren krizin Ankara’dan bağımsız ele alınamayacağına dair çeşitli olasılıklar üzerinde duruluyor.

1- Görüşme Ankara’nın planıydı: Trablus’un hamisi konumundaki Ankara, Tel Aviv ile ilişkileri rayına koyduktan sonra hamisi olduğu Trablus’u da benzer bir yola itti. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yeni açılımlar peşinde olan Saray rejimi Tel Aviv-Trablus arasında arabuluculuğa soyunarak kendi pozisyonunu güçlendirecekti. Buradaki olası "zafer" Ankara'nın ve de yeni Bakan Hakan Fidan'ın hanesine yazılacaktı. Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da "oyun kuruyor" pr'ı yapılacaktı. Libyalı Bakan Menguş da Ankara'nın yönlendirmesiyle İsrailli mevkidaşı Cohen ile görüştü.

2- Ankara’yı devreye Tel Aviv soktu: Bir diğer iddia ise Tel Aviv’in, Trablus’un hamisi konumundaki Ankara’yı devreye sokarak Libya ile ilişkileri düzeltmeye çalıştığı yönünde. ABD'nin gözetiminde 2020'de imzalanan Abraham Anlaşmaları kapsamında Körfez Arap ülkeleri ve Fas ile resmi ilişkiler kuran İsrail, benzer anlaşmayı diğer bölge ülkeleriyle de yapmanın peşinde. Burada da Trablus yönetimi üzerindeki etkisini bildikleri Türkiye’nin nüfuzu kullanılmaya çalışıldı. Bu şekilde içeride zor günler yaşayan, aylardır ülke tarihinin en büyük protestolarına maruz kalan Başbakan Binyamin Netanyahu bir "dış zafer" elde edecekti. 

ROMA'YA KENDİ İNSİYATİFİYLE GİTTİĞİNE KİMSE İNANMIYOR

Libyalı Bakan Menguş'un bu ziyareti kendi insiyatifiyle yapmadığına dair genel bir kanaat var. Tunuslu gazeteci Habib Lassoued Al Arab gazetesine yazdığı analizde bu duruma dair şöyle  diyor: (Kimse bakanın) Roma'ya tek başına gittiğine inanamıyor. En başarısız ülkelerde bile ilk ve son söz, ister devlet başkanı ister başbakan olsun, diplomatik yolları ve dış ilişkileri belirleme çarkı kimin elindeyse ona kalır. Trablus'un güçlü adamı ve başbakanın siyasi danışmanı İbrahim el-Dabaiba'nın Roma toplantısında bulunması, meselenin Dışişleri Bakanı’nın İsrailli mevkidaşı ile bir tanışma toplantısı düzenleme yönündeki kişisel arzusuyla ilgili olmadığını teyit ediyor. Daha ziyade yıllar önce izlenen ve göreve geldikten sonra güçlenen bir siyasi yolla bağlantılı.

TÜRKİYE’NİN LİBYA'DAKİ VARLIĞI KRİZ NEDENİ

Türkiye’nin Libya’daki nüfuzu sadece bu ülkede değil, bölge ülkeleri nezdinde de rahatsızlık nedeni. Libyalı gruplar Türkiye’nin faaliyetlerini “işgal” olarak nitelendiriyor. Örneğin geçen hafta “Humus’un Genç Direnişçileri” isimli grup Türkiye'nin ülkenin batısındaki Humus kasabasında bir limanı 99 yıllığına kiralayarak askeri üsse çevireceğine dair iddialar üzerine bir açıklama yaparak, bunu “savaş nedeni” saymıştı. Grup, “Limanı savunmak ve Türkleri kasabadan çıkarmak için mücadele edeceğini” duyururken Libya’nın sömürgeleştirilmeyeceği belirtmişti.

Tobruk’taki Temsilciler Meclisi de Türkiye’nin Trablus üzerinden ülkeye yerleşmesine şiddetle karşı. Sık sık yapılan açıklamalarda Türkiye’nin Libya’dan çekilmesi talep ediliyor. Hakeza Kahire de Ankara’nın artan varlığından derin bir rahatsızlık içerisinde.

BAKANIN TÜRKİYE'YE KAÇMASI TESADÜF DEĞİL

İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen ile görüşmesinin ortaya çıkmasının ardından görevden alınan Libya Dışişleri Bakanı Necla Menguş, iddia edildiği gibi ülkesinden kaçarak İstanbul’a geldiyse şayet, bu tercih tesadüf değil.

Şarkul Avsat’taki analizlerde uzmanlar Menguş’un ‘sığınmak’ için Türkiye’yi seçme nedenini, Ankara ve Dibeybe hükümeti arasındaki güçlü bağa ve Türkiye’nin Dibeybe’yi etkileme gücüne bağladı.

Halef-selef Dışişleri Bakanları Mevlüt Çavuşoğlu ve Hakan Fidan ile yakın ilişkide bulunan Menguş’un durumuyla ilgili 24 saat boyunca Ankara’dan herhangi bir yorum yapılmadı. 

TÜRKİYE'NİN JEOPOLİTİK SINIRLARINI LİBYA’DAN ÇİZMEK

İki yönetim, iki ordu ve iki başbakanın olduğu Libya’da Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’ne karşı Dibeybe liderliğindeki Trablus yönetimini destekleyen Ankara, bu ülkedeki varlığını kalıcılaştırmayı uzun erimli stratejinin bir parçası olarak görüyor. 

Yandaş medyada çıkan “Akdeniz’deki varlığını ve çıkarlarını koruyabilmesi açısından, Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik sınırlarının Libya’dan başladığını ifade etmek abartı değildir” şeklindeki yorumlar bu konudaki niyeti ortaya seriyor. 27 Kasım 2019’da imzalanan güvenlik ve deniz yetki alanlarının belirlenmesi anlaşması bir dönüm noktası olmuştu.

NÜFUZ REKABETİNDE BOŞA DÜŞEN ADIMLAR

Türkiye’nin Mısır, İran, Suudi Arabistan, BAE, İtalya gibi ülkelerle giriştiği jeo politik rekabet kızışırken aktörler yeni hamlelerle ön alma arayışında. Roma görüşmesi çökse de yeni adımların gelmesi kaçınılmaz.

Trablus-Ankara hattında oluşan asimetrik bağımlılık ilişkisi düşünüldüğünde, Libya’nın Batısı’nda yaşanan ve de yaşanacak olan gelişmelerin Türkiye’den bağımsız ele alınması mümkün değil. Çok aktörlü uluslararası bir krize dönüşen, pek çok heabı boşa düşüren Roma’daki gizli "tarihi görüşme" de bunu bir kez daha gösterdi.