İstanbul’un göbeğinde beş yıldızlı otellerde eli kanlı işbirlikçi Suriyeli figüranı toplayacaksınız, onlara kırmızı halılı zirveler yaptıracaksınız, bununla da yetinmeyip Ahmet El Cabra taşeronunu Ankara’ya çağırıp Dışişleri konutunda ağırlayacaksınız, sonra da Mısır’ın iç işlerine karışıyorlar diye feryat figan edeceksiniz…

Sandık iradesine darbe diyeceksiniz, demokrasi havarisi kesileceksiniz sonra da üç yılı aşkın bir süredir her türlü
kirli senaryoyu devreye soktuğunuz Suriye'de askeri sivil darbeler tezgahlayacaksınız. Sandıkla gelen sandıkla gider
diyeceksiniz Şam rejimine her fırsatta dış müdahale isteyeceksiniz.

Ülkelerin iç işlerine karışılmasın diyeceksiniz, Irak'ta mezhep çatışmalarını körükleyeceksiniz, cinayetle suçlanan Tarık El Haşimi gibi Sünni politikacıları devlet korumasında ağırlayacaksınız.

Dış güçler ellerini çeksin diyeceksiniz uluslararası çeteleri destekleyecek, büyütecek Ilımlı İslam kuşağı için Ortadoğu'ya salacaksınız. Müdahalelere hayır diyeceksiniz, Libya'ya yönelik emperyalist saldırıya lojistik destek sağlayacaksınız.

Halkların iradesine saygı isteyeceksiniz, emperyalist güç odaklarıyla birlikte İran'ın başına üşüşeceksiniz.

Bir tarafta eli kanlı diktatör diyeceksiniz, diğer tarafta diktatörlüğü uluslararası hukukça tanınmış, üçüncü bir ülkeye gitmesi halinde tutuklanacak olan Darfur kasabı Ömer El Beşir'e Ankara'da şeref defterini imzalatacaksınız.

• • •

AKP'nin dış politikası siyasal tutarsızlığının, ideolojik sapkınlığının ve de ikiyüzlülüğünün bir özeti aslında. On yılı aşkın bir süredir şark kurnazlığı ve aymazlığıyla bir şekilde yürütüyorlardı işlerini.

Ancak doğal sınırlarına ulaştılar. Anlaşılan o ki ikiyüzlülükleri ne bu topraklarda ne de liberal Batı pazarında alıcı
bulabiliyor. Hırçınlıklarının, saldırganlıklarının nedeni de alıcı bulamamaları.

Başbakan Erdoğan tatilini yarıda keserek geldiği İstanbul’da Mısır’ın iç işlerine karışıyorlar dediği gün, konuşma
yaptığı otelin birkaç kilometre ötesinde işbirlikçi Suriyeli muhalefeti "İç savaşı nasıl daha fazla tırmandırabiliriz, Şam'ı
nasıl düşürürüz?" diye ince hesaplar yapıyordu.

Mursi farklı mı ki peki? Bugünlerde ABD destekli ordunun müdahalesiyle alaşağı edilmenin sancısını yaşayan
Mursi Eylül ayında AKP’nin hedef 2023 sloganıyla düzenlediği dördüncü büyük kongresinde onur konuğu olarak konuşurken de, Tahran’da Bağlantısızlar Hareketi'nin zirvesine katılırken de arsızca Suriye’ye müdahale çağrısında bulunuyordu. “Meşruiyetini kaybetmiş zalim rejime karşı halkın yanında olmak ahlaki bir görevdir. Bu, politik ve stratejik bir zorunluluktur. Hepimiz, Suriye’de özgürlük ve adalet için verilen mücadeleye tam destek olmalıyız” diyordu. Aradan çok değil 6 ay geçti, Suriye'de fethe çıkarken kendi koltuğundan oldu.

• • •

Tutarsızlık Müslüman Kardeşler geleneğinin tümünde var. Mısır'dan Gazze'ye, Tunus'tan Türkiye'ye kadar İhvan
zihniyetinin işbaşında olduğu tüm ülkelerde bu tutarsızlıkları görmek mümkün. Bir dedikleri ötekisini tutmuyor.
Dün ak dediklerine bugün kara diyebiliyorlar. Yıllardır Ortadoğu'nun yeni dizaynı için ABD, neoconlar ve liberal Batı'yla omuz omuza verenler, bugün bu güçlerin Mısır'a yönelik müdahalesinde şikayet edebiliyorlar. Aynı müdahaleyle işbaşına geldikleri halde!

Neyse ki Tahrir ve Gezi Direnişi yüzlerindeki maskeleri düşürdü. Kısa sürdü riyakarlıkları. Demokrasi, özgürlük söylemlerinin birer aldatmacadan ibaret oldupu görüldü. İşbaşına gelen kadar nasıl da uysal birer demokrat, iktidarlarını tesis ettiklerinde ise nasıl da birer despot oldukları anlaşıldı. Maskeleri düşürmeye devam!