Nasıl oluyor şimdi? Kaç gün kaldı bizim ölüme? Moral bozucu değil mi? Öleceğiniz günü bilseniz şimdi, şu andaki gibi mi takılırdınız? Yani düşünelim daha 45 yılınız daha var ve kesin. Yani ne yaparsanız yapın o tarihten önce gidemiyorsunuz. E, iyiiii. Doktor ne yerse yesin modeli takılırdım herhalde. Şimdi ne zaman öleceğim belli olmadığı için öylesine […]

Nasıl oluyor şimdi? Kaç gün kaldı bizim ölüme? Moral bozucu değil mi? Öleceğiniz günü bilseniz şimdi, şu andaki gibi mi takılırdınız?

Yani düşünelim daha 45 yılınız daha var ve kesin. Yani ne yaparsanız yapın o tarihten önce gidemiyorsunuz. E, iyiiii. Doktor ne yerse yesin modeli takılırdım herhalde. Şimdi ne zaman öleceğim belli olmadığı için öylesine hürgeneral takılamıyor insan. Arada spor filan yapmak gerekiyor. Mesela spor olsun diye merdiven çıkanlar var. Onlar yaşıyor bu hayatı… Spor yapmak için bol bol merdiven çıkın… Hatta evin içinde odadan odaya gitmeniz gerektiğinde de yürüyerek gidersiniz spor olur iyice.

Güzel besleniyorsunuzdur umarım. Et zaten pahalı, yemeyin. Tavuk deseniz tavuk değil. Yani tavuklar tavuğa benzemiyor. Sokakta geç saatte gördüğünüz insanlar bile insan değil, o yüzden tavuklardan tavukluk da beklemek anlamsız. Tavuk da yemeyin, rahat edin.

Domates yiyebilirsiniz diyeceğim ama nedense yabancıya sattığımız domatlar da ‘Abiler bu domatların üzerinde sakat ilaçlar var, biz vatandaşımıza bunu yediremeyip, ayıp la!’ diye diye geri dönüyor… Domat da ocak dışı…

Zenginler gibi onun bunun suyunu sıkıp içebilirsiniz. Soya sütü, muz, ceviz içi, bir takım baharatlar, zencefil, limon tuzu, vb. ürünleri karıştırıp zengin sumutisi de yapabilirsiniz ama paranız yetmez diye korkuyorum. Zaten zenginlerin olayı çok acayip…

Zenginler şöyle. Genelde fakir gibi görünmeyi seviyorlar. Tabii düzgün zenginlerden bahsediyorum. Yani arabalarının plakalarını isminin harfleriyle düzenleyen kekomatik gösteriş şaşkını zenginlerden bahsetmiyorum. Efendi zengin zaten kendini belli etmiyor. Üzerinde çok sade bi iki kıyafet oluyor ama onlar da yakından bakınca aşırı pahalı anlaşılıyor. Zenginler de fakir gibi görünmek istiyor, ne acayip. Fakirler ise zenginliği bilmedikleri için ne gibi görünmek istedikleri konusunda herhangi bir fikirleri yok. Fikirleri de fakir maalesef fakirlerin. Kötü bir şey olarak anlamayın, uzağız işte. Aynı insan hakları gibi… Mesele bizim memlekette insan haklarını anlatmak o kadar zor ki. Örneğin her gün maruz kalınan limitsiz GBT’yi bizim halkımız haklı olarak çok rahat ve anlayışla karşılıyor. Başka ülkelerde ise insanlar ‘Abi kimlik mi taşınır ya?’ diye sorabiliyor. Hatta bizi kıskanan bağzı ülkelerde şöyle şeyler de yaşanıyor. Mesela bir otobüse kaçak, yani bilet almadan bindiniz. Eğer sizi yakalarlarsa ceza kesebiliyor. Mesela ecnebi görevlilerin sizi kolunuzdan tutmaya bile hakkı yok. Çünkü insan hakları… Evet, ben de anlamakta zorlanıyorum ama insan hakları böyle bir şey. Bizde ise soyularak yere yatırılanlara bile güvenle ‘Onlar da o saatte orada naapmış’ diyebiliyoruz. Neyse ya işte fakirlik böyle bir şey.

Fakirsen özgürlüğün bile ne olduğunu unutuyorsun. Çünkü hayata bakışın fakirleşiyor. İnsanlar nasıl yaşıyor hiçbir fikrin olmuyor. Çünkü çevrende gördüğün şeyler senin gerçekliğini oluşturuyor. Mesela emniyet şeridinden gidenler ya da yolda sağdan ışık/köprü kuyruğunda ortama kaynayanlara hiçbir şey olmadığını görünce sen de kaynamaya başlıyorsun. Çünkü gördüğün düzen böyle bir düzensizliğe izin veriyor. Tabii ki her düzensizlik daha çok düzensizliğe de alan açıyor. Bugün İstanbul trafiği, yarın Hindistan trafiği olur, ertesi gün Mısır’daki trafik seni rahatsız etmez. Çünkü bildiğin tek şey kornaya sürekli basman gerektiği olur.

Barbaros Bulvarı’nda bile ters şeritte giden araç gördüm ben şahsen. Ters yönden giden resmi araçları da gördüm. Hiçbir kurala uymayan resmi araçları da… Kuralları korumaya çalışanlar kurala uymayınca komik oluyor.

Gülmeyin, bu hepimizin komik durumu.