BARIŞIN BAHARLAŞTIĞI BAYRAM

Ne zaman takvimler 21 Mart’ı gösterse, Nevruz-Newroz kutlamaları söz konusu olsa, aklıma hep 1990’lar ve Cizre gelir!

Giyinip süslenip bayramlık elbiseleriyle evlerinden çıkan Kürtlerin üzerine panzerler sürülürdü. Kadınları duvarlara sıkıştıran çelik yığınlarından bir süre sonra mermiler ölüm kusarlardı.

Cizre’de Doğru Yol Partisi (DYP) ilçe başkanı anlatmıştı, panzerlerin Mehter Marşı çalarak Cizre cadde ve sokaklarını otomatik olarak nasıl taradığını… Sonra da bana kendi evini göstermişti:
-5 bin mermi izi var duvarlarımda!..

Başbakan da o tarihte  DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel!.. Sonra  Çankaya’ya çıktı, yerine Tansu Çiller geldi hayat daha dayanılmaz oldu Kürtler açısından…

Yıllar sonra Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Fikret Bila’ya şöyle diyecektir:
-Öyle yetiştirilmişiz ki, kültürel etkinlikleri (Newroz) bile ayaklanma kabul ettik!

Cizre o yıllarda özel bir cehennemdi. Cumhuriyet muhabiri Fuat Kozluklu bir taksinin bagajında ilçeden çıkabilmişti, Özel Tim’in elinden kurtulmak için…

Elbette her gazeteci Fuat kadar şanslı olamıyordu.

Sabah muhabiri İzzet Kezer tam iki kaşının ortasından tek kurşunla vurularak katledilmişti Cizre’de…

Oysa insanlar, geleneksel bir bayram kutlaması yapacaklardı. Devlet yaptırmamak için her şeyi yaptı!

Şimdi o günler geçti artık… Newroz’dan kimse isyan/ayaklanma çıkartmıyor. Resmi zevat bile koca göbekleriyle yakılan ateşlerin üzerinden atlıyorlar. Ülke de bölünmüyor!

Bugün 21 Mart… En görkemli Newroz kutlamaları en büyük acıların çekildiği Diyarbakır’da yapılıyor. Bu kentin eski vekili olan insan hakları abidesi Akın Birdal Diyarbakır’da… Dün kenti gezip sevenleriyle hasret gideriyordu. Kentteki havayı şöyle özetledi:
-Newroz ateşi aydınlatmaya devam ediyor… Barış, eşitlik, kardeşlik Diyarbakır’dan yükseliyor!

***
ÇANAKKALE'DEKİ SAKLI SIR: ERMENİ MEHMET

Çanakkale Deniz Savaşı’nın yıldönümü haftasındayız. Kitaplar, dergiler, televizyon programları, internet siteleri, bloglarda 18 Mart 1915’e ilişkin haberler, makaleler, şiirler, anılar yayımlanıyor.

Cumhuriyet gazetesi 18 Mart 2015 günü özel bir Çanakkale eki verdi okurlarına. Pek çok özel ve güzel metin yer aldı bu ekte. Bunlardan biri de Sunay Akın’a aitti. (Sunay’ın adının önüne konulacak her sıfat onun gerisinde kalacağından sadece Sunay Akın diye anlamla yetiniyorum.)

Sunay, “Aynı uçakta ve aynı kalpte” başlıklı makalesinde çok özel bir ayrıntıdan söz ediyordu.

Çanakkale Savaşı’nın kaderini değiştiren Nusret Mayın Gemisi kadar önemli görev ifa etmiş bir uçak var. 18 Mart 1915 sabahı boğaz üzerinde keşif uçuşu yaparak daha önce döşenmiş mayınların düşman tarafından temizlenmiş olduğunu Ertuğrul isimli bu küçük uçaktaki iki kişi tespit ediyor. Nusret yeniden boğazı mayınlıyor.

Uçağın pilotu Yüzbaşı Cemal Bey (Durusoy) ve onun yardımcısı olarak (rasıt) uçan Mehmet’in hak teslimi konusunda Sunay’ın itirazı var. Bu uçak ve onun uçuş ekibi nedense unutuluyor diye yakınıyor.

Sunay Akın her türlü belgeyi titizlikle okur ve altını çizer. Burada da aynı şeyi yapmış;
“Cemal Bey Hayat Tarih Dergisinin Ocak 1969 tarihli sayısında şunları yazıyor: Bakın o zaman yanımda bir makinist vardı. Vahran! Ermeniydi bu çocuk. Usta bir montördü. Vahran’ın adını Mehmet yapmıştık!”

Vahran’ın esas işi makine teknisyenliği. Cemal Bey’le bindikleri uçak da daha önce Kaz Dağlarında düşmüş bir uçaktı. Vahran bu uçağı onararak uçurmayı başarmış sihirbaz bir teknik adamdı. Onu o kadar takdir ediyorlar ki, Ermenilikten kurtarıp Mehmet haline getiriyorlar!!!

Ermeni olarak yaptığı fedakârlıklar ancak Mehmet adına kayda geçirilebiliyor!.. Hem de böylesine önemli bir savaşta…

Daha ne denilebilir ki?