Arkadaşlar! Forum var!

ODTÜ’de öğrenciyken bu cümleyi çok duydum, çok kurdum. Epey de konuştum o forumlarda. Ülkenin yakıcı bir gündemi kitabı defteri kapatmayı dayattığında, bu çağrıyla sınıflardan çıkar, bazen fakülte bölüm girişlerinde, bazen de Üçlü Amfi’de, Kafeterya veya MM Binası önünde toplanır, gündemdeki konuya dair sözümüzü söylerdik.

Bugün saat 14.00’te, Ankara’da, ODTÜ Mezunlar Derneği’nin Vişnelik Tesisleri’nde, ODTÜ mezun derneklerinin “Arkadaşlar, forum var” çağrısıyla geleneksel “fikirleşme” yöntemimiz olan FORUM’dayız. “Örgütlü bir toplumun öneminin bilincinde olarak örgütlenme olanaklarını, Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında ODTÜ’lülere düşen sorumlulukları tartışarak ‘ODTÜ’lüler NE YAPMALI’ sorusunun yanıtını arayacağız.”

Çağrı “Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına, ne yazık ki Cumhuriyetin temel ilkelerinin yerle bir edildiği, en temel demokratik hakların bile kullanılmasının engellendiği, büyük bir çoğunluğunun sefalete mahkûm edildiği bir ortamda” tam zamanında yapıldı.

Muhalefeti derin bir moral bozukluğuna iten kritik bir seçim yaşadık. Önümüzde de bir o kadar kritik yerel seçimler var. Hataları tekrar etmeden ve ülke koşulları ile o koşullara dair tahlillerin gerektirdiği mücadeleyi yükselterek gidilmesi gereken bir seçim!

Mayıs seçimleri öncesinde, sağdan sola muhalefetin tüm kesimleri, farklı kavramlarla da olsa, Türkiye’nin siyasal sistemini otoriter bir tek adam rejimi olarak tanımlıyordu.

Siyaset bilimi ve dünya pratiği otoriter rejimlere karşı yapılması gerekenleri belirlemişti ve teşhislerinde samimi olanların ona uygun bir mücadele yürütmesi gerekirdi:

Otoriter rejime karşı en geniş ittifak kurulmalı, ortak bir aday üzerinde anlaşılmalı, yeni iletişim teknolojilerinin tüm olanakları kullanılmalı, aktif yurttaş katılımı sağlanmalı, tüm muhalefeti heyecanlandırıp birleştirecek ortak semboller bulunmalı, bu mücadelede sıkıntı yaşayabilecek herkese sahip çıkacak dayanışma ağları örülmeli ve muhalefet en görkemli haliyle mutlaka sokakta görünür olmalıydı.

Ağır bir yenilgiyle sonuçlanan seçim sürecinin en önemli hataları; sokaktan özellikle uzak durmak, ortak adaya destek konusunda herkesin aynı samimi çabayı göstermemesi, ittifakı oluşturan partilerin kendileri olmaktan vaz geçtikleri görüntüsü, aktif yurttaş katılımının sağlanamaması ve kitleleri coşturacak güçlü semboller bulunamaması olarak sayılabilir.

Bugün kimse dünkü otoriter tek adam rejimi teşhisinden vazgeçmiş değil. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi arasındaki çatışma, üstüne bir de “darbe” saptamasını ekledi. Ana muhalefet lideri Özgür Özel dün, Erdoğan’ın Yargıtay’a desteği ile “darbenin başına geçtiğini” ve Ogün Samast’ın salınmasının da sokağa çıkıp direnmeye niyetli herkese “Ayağınızı denk alın” mesajı olduğunu söyledi.

Otoriter rejimlere karşı yapılması gerekenler ne kadar netse, darbelere karşı yapılması gerekenler de o kadar net: “kitleleri ve toplumun tüm kesimlerini, en geniş birliktelik içinde, barışçıl protestolarla, meşruiyetine gölge düşmeyecek ve ahlaki üstünlüğü tartışmasız şiddet dışı eylemlerle harekete geçirmek; tüm yasal, hukuki araç ve kurumları da sonuna kadar kullanmak.

Gelinen noktada CHP’nin geçmişin derslerinden yararlandığı ve ilk düğmeyi doğru iliklediği söylenebilir.

Ancak, sonraki düğmelerin de doğru iliklenmesi ve bir başka seçim yenilgisi ile karşılaşmamak, laik ve demokratik cumhuriyet mücadelesini yükseltmek için herkese görev düşüyor. Güçlü bir yurttaş inisiyatifi yaratmak gerekiyor.  

ODTÜ mezunları o yüzden “Arkadaşlar! Forum var!” diyor.