Cüneyt Özdemir, Başbakanın rektörlerle yaptığı Dolmabahçe toplantısını protesto eden öğrencilere yönelik polis şiddetini eleştirdiği yazısında

Cüneyt Özdemir, Başbakanın rektörlerle yaptığı Dolmabahçe toplantısını protesto eden öğrencilere yönelik polis şiddetini eleştirdiği yazısında öğrencilere de bir çağırıda bulundu. Özdemir, öğrencilere alternatif protesto yöntemleri geliştirmelerini öneriyor.

Yazının ilgili bölümü şöyle: “…hâlâ 1970’lerden kalma bu eylem biçimi çok demode değil mi? Üç slogan atıp flama sopasıyla polise girişip cevap olarak biber gazı yenilince bu eylemler hedefine ulaşmış mı oluyor? Hiç zannetmiyorum. Polisin ne yapacağı, yaptıklarına baktığınızda ortada. Bu yüzden üniversiteli gençlerin eylemlerde ezber bozacak yeni fikirler bulmasının zamanı geldi.”

Cüneyt Özdemir’in önerisinin Radikal gazetesinde yayımlandığı Pazar günü Selami İnce, BirGün’de “Devrime sadece iki gün kaldı” başlıklı yazısında, alternatif bir antikapitalist eylem yönteminden söz ediyordu. Selami İnce, Fransız futbolcu Eric Cantona’nın yerel bir gazeteyle yaptığı söyleşide “Devrim için sokağa çıkacağına banka şubesine git paranı çek” önerisinin Batı’da ilgiyle karşılandığını anlatıyordu.

Fransız futbolcu, sokak eylemlerini anlamsız bulduğu için böyle bir öneride bulunuyor. Amacı devrim mücadelesine strateji önermek değil. Fakat yazıdan anladığımıza göre öneri “Dünya devrimi banka veznesinden başlayacak” biçimde irade dışı bir şekilde kavramlaşıyor.

Bu önerinin, bankada hesabı olan devrimcilerde karşılık bulması doğal. Bizim gibi bankalara borçlu olan devrimciler için belki tersi (kredi borçlarını ödemek için vezneye gitmemek) daha etkili bir eylem olabilir. Ancak eylemci öğrenci olunca, bu iki öneri de askıda kalıyor. Öğrenci ne borçlu ne de alacaklı; bundan dolayı Batılı öğrenciler hâlâ sokakta. Cüneyt Özdemir haklı, fakat protesto geleneği de Batılılara ait olduğuna göre, alternatif protesto yollarını da önce onların bulması gerek. Sanırım o zamana kadar polise alternatif yollar önermek daha doğru olur.

-----------------------------

YÖK’e YÖK’te çözüm aranmaz

YÖK Başkan Yusuf Ziya Özcan’ın YÖK’ün yeniden yapılandırılacağını, taslağın ise YÖK tarafından hazırlanacağını açıklamasının ardından Başbakan Erdoğan, Rektörleri Dolmabahçe Sarayı’nda topladı. Belli ki YÖK’ü YÖK’çülerle düzeltme yoluna gidecekler.

Evet, YÖK yasasında değişiklik yapacaklar. Hem de en fazla itiraz konusu olan rektör seçim yöntemini değiştirecekler. Yöntem şu olacak: Şimdi olduğu gibi rektörler yine üniversiteler tarafından seçimle belirlenecek. Cumhurbaşkanının üç adaydan birini seçme yetkisi, üniversitede yapılan seçim sonunda en çok oy alan adayın rektör olarak onaylanmasına dönüştürülecek.

Genel istem ve demokratik olduğu düşünülen yöntem bu olduğuna göre kimse itiraz edemeyecek. İtiraz eden demokrasi karşıtı sayılacak. Hem Başbakan da “Ele geçirince YÖK’ü unuttu.” eleştirilerine muhatap olmaktan kurtulacak.

Kimse yapılacak bu değişikliği AKP’nin demokrasi sevdasına yormasın. Çünkü AKP, tüm üniversitelerde YÖK’ün ve Cumhurbaşkanının tercih kullanmasına gerek duymadan kendi adayını seçtirecek kadar kadrolaştı. Önceki Cumhurbaşkanının atayıp da halen görevde olan rektörler ise bir buçuk yıl içinde temizlenmiş olacak. Zaten yasa da o tarihlerde değişecek.

 --------------------------------------------------------

 

Belçikalılar parlamenter Serdar Turgut’u yanıtlamış olamaz mı?

Belçikalı parlamenter (aynı zamanda Flaman Parlamentosu Başkanı) Jan Peumans, bir televizyonunun düzenlediği yarışma programında “Voltaire’e göre dünya yüzündeki en iğrenç halk hangisidir?” sorusuna “Türkler” yanıtını verince bu ülke ile küçük çaplı bir kriz yaşadık.

Bürüksel büyükelçimiz, yarışmanın eğlenceli bir formatta hazırlandığını, sorunun da yanıtın da ciddiye alınmaması gerektiğini söyledi. Jan Peumans ise zaman geçirmeden büyükelçiyle görüşerek güçlü ve samimi bir dille özür diledi. Fakat buna rağmen Belçikalı parlamenter Peumans, Meclis Başkanı M. Ali Şahin’den Türk Milleti adına kınama almaktan kurtulamadı.

Serdar Turgut da Haber Türk televizyonunda, genetiği değiştirilmiş besinlerin kitlesel yok etme aracı olarak kullanılmasının konu edildiği Öteki Gündem programında “Belçikalıları yok etmek iyi olur. Ben sevmem onları.” demişti.

Belçikalı parlamenterin katıldığı program 28 Kasım 2010 günü, Serdar Turgut’un programı ise sekiz gün önce 20 Kasım’da yayınlanmıştı. Acaba diyorum, Jan Peumans, Serdar Turgut’un lafı üzerine misilleme yapmış olamaz mı? Elbette olamaz!.. Serdar Turgut’u izlemiş olsalar bile ciddiye alacaklarını sanmam.

Peki, en azından Belçika’nın Ankara Büyükelçisi Serdar Turgut’u arayıp teessüfünü bildirmiş midir? Sanmıyorum. Diyeceksiniz ki Serdar Turgut parlamenter değil ki. Olmasın… Biz, Batı medyasında Türkiye ile ilgili her eleştirel yorumu aleyhimize girişimler diye değerlendirip devlet düzeyinde tepki vermiyor muyuz? Ne kadar yönetmen, yazara, çizer varsa düşman ilan etmedik mi?