Protestocu öğrencilerin polis tarafından acımasızca dövülmesi, bir kısmının şehre sokulmaması, hamile bir kadın öğrencinin bebeğini kaybetmesi

Protestocu öğrencilerin polis tarafından acımasızca dövülmesi, bir kısmının şehre sokulmaması, hamile bir kadın öğrencinin bebeğini kaybetmesi, sağlam gözaltına alınan bir öğrencinin burnunun kırılması, dünyanın neresinde olursa olsun bir gazetenin atlayamayacağı, hatta ideolojik meşrebi ne olursa olsun birinci sayfaya koymaktan kaçınamayacağı bir haberdi.

Ama… “AKP fikriyatına yakın medya”, bu sıralar özelleştirme şampiyonu olanları da yanlarına alarak, (Zaman, Yeni Şafak, Sabah, Yeni Asır, Star, Akit, Türkiye, Takvim, Milli Gazete, Habertürk) birinci sayfalarını bu habere kapattılar. Böyle bir şey hiç olmamış gibi, olaya iç sayfalarında bile yer vermeyenler oldu. Kimisi de, iç sayfalarında küçük, fotoğraf altı haber olarak, polis ve öğrencileri “eşitleyerek” verdi haberi.

“Zaman”ın ruhunu en iyi yakalayan gazetenin, o ruhu en iyi temsil eden yazarı (Mümtazer Türköne), öğrencileri hasta ilan etti:

“Üniversitelerdeki öğrenci kolektifleri, marjinal sol grupların bir araya gelmesiyle oluşuyor. Radikal sol ideolojik gruplar marjinalliğin en uç sınırlarında geziyorlar. Müşteri bulamıyorlar. Bu yüzden güçlerini bir havuzda toplayıp ses getirmeye, dikkat çekmeye çalışıyorlar. Mevcut halleriyle, günümüze özgü toplumsal patolojinin ürünlerini devşiriyorlar. Ciddî anlamda psikolojik yardıma ihtiyacı olan gençler, bu hastalıklı ideolojilerde kendilerinden bir şeyler buluyorlar. Bir araya gelip, dayanışma içine giriyorlar. Bu dayanışma, baş edemedikleri bireysel sorunlarına karşı onlara güç veriyor. Karşılığında o marjinal ideoloji bu sorunlu gençlerin üzerinden güç gösterisine girişiyor ve kendisine bir siyasal alan açmaya çalışıyor.”

Aynı gazetede “Polisin dayakla, tekmeyle imtihanı”na (HüseyinGülerce) itiraz edenler de oldu:

“Polisin İstanbul’da protesto yapan öğrencileri aşırı şiddet kullanarak dövmesi, haklı olarak eleştiriliyor. Ekranlarda gördük. Yere düşenlere, hele bayanlara atılan tekmeler, insanı isyan ettiriyor. Polisler, hınç, öfke ve kinle dövüyor, besbelli. Memurun, görevine bu duyguları yüklemesi, üzerinde durulması ve telafisi gereken ciddi bir durum... Polisin, bazı vatandaşları fikirlerinden, düşüncelerinden dolayı düşman gibi görmesini kabullenemeyiz.”

Böyle anlar radikalliğin cilasının döküldüğü anlardır: “Bildiri okumak, gösteri yapmak, protesto etmek en doğal demokratik hak. Peki ama yol kapatmak, arabalara saldırmak, camları indirmek, Başbakanlık Çalışma Ofisi’ni basmaya kalkışmak yasal ve demokratik bir hak mı? Türkiye sistematik işkenceyi ‘işkenceye sıfır tolerans’ anlayışıyla çözdü. Şimdi sıra ‘orantısız güce sıfır toleransta.’ Peki ya ‘orantısız protesto?’ Çuvaldızı emniyete batırdık şimdi sıra protestocularda. Bir dahaki demokratik eylemde gelin hep birlikte haykıralım: ‘Orantısız eyleme de sıfır tolerans.’ (Eyüp Can)”

“Gücün orantısız olduğunu düşünüyorum. Gerçi normal bir durum olsaydı, öğrenciler kimseyi rahatsız etmeyip, sadece protesto edip, polise saldırmasalardı belki bu kadar sert müdahale olmayacaktı” diyen YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, öğrencilere modern yöntemlerle internet üzerinden protestoyu tavsiye etti. Milyonlarca protesto var internette Hocam, kaçını dikkate aldınız!

Asıl not edilmesi gereken iktidarın tavrı.

Başbakan Erdoğan: “Herhalde paraları var, bol bol yumurta alıp buraya doğru sallamışlar. Yol kesmek bir özgürlük arayışı değildir. Bir panele, sempozyuma gelip orada ayakkabı atmak özgürlük arayışı değildir… Sizi böyle bir toplantıya davet mi ettik de geliyorsunuz? Bizim şimdi gençlerle de toplantımız olacak ama biz, kusura bakmayın elinde sopayla, taşla, molotofkokteyli ile yumurtalarla gezen gençlerle toplantı yapmayız.”

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik: “Bu işi meslek haline getirmiş öğrenciler var, bakın bunların giydiği montlar bile aynı… Polis gençleri dövmesin ama gençler de polisi dövmesin.”

Egemen Bağış, Devlet Bakanı ve AB Başmüzakerecisi: “Olaylar sırasında polise karşı kullanılan şiddet aşırıydı.”

Unutmayayım diye!