Hafızası güçlü olmayanın ezberi iyi olabilir mi? Pek gayrıdiyalektik ya da antidiyalektik olacak ama bunun da olabileceğini...

Hafızası güçlü olmayanın ezberi iyi olabilir mi? Pek gayrıdiyalektik ya da antidiyalektik olacak ama bunun da olabileceğini gördük. Usta hikayecimiz Oktay Akbal'ın kitabının adından doğru armağan ettiği 'Önce Ekmekler Bozuldu' cümlesinden mülhem, biraz da kafiyeli oluşuna tav olduğumuzdan mı ne, "Önce Ezberler Bozuldu" demeyi, diyebilmeyi çok istedik. Zaman zaman da bu niyet, heves ve hatta gayretin bir 'kuvveden fiile' hadisesi gibi olmuş olabilmek üzere olduğuna da birbirimizi inandırdık ama... Aması şu olabilir belki: Bizim mahallede sorun galiba kendimizi inandırmak değil, önce birbirimizi inandırmak. Çünkü sanırım kendimiz inanmıyoruz, ya da önce başkasının, karşımızdakinin, yanı-mızdakinin inanmasını istiyoruz, o inanırsa biz de inanacağız. Buna hiç şüphem yok.

Peki bunun sebebi ne olabilir? Kendimizi bile inandıramayacağımız sözler söylediğimiz, işler yaptığımızdan mı bu inançsızlığımız? Yoksa diğerkam (özgeci) bir ruh içinde kendimizi hiçleştirip başkası için yaşamaya çalışmamız ya da karşımızdakini kendimizden daha önemli, daha değerli bulmaya başlayışımız etkili olabilir mi bunda? Belki de kendimizden önce başkasını inandırırsak biz de daha sıkı, daha güçlü bir şekilde inanırız diye inandığımızdandır. Kimbilir?

Öncesinden geçtim sonrasında da ezberler bozulmadı, 'ezber bozmak' lafının kendisi artık gülünç bir hal aldı, ezber bozulmadı sinirler bozuldu, ağız ya da kalem alışkanlığıyla hâlâ ezber bozanlarımız ise anlayışla karşılandı. Ne de olsa biz kırk kişiydik, birbirimizi bilirdik, birbirimizin halinden de anlardık, o kadar klişemiz de olsundu artık... Baskın Oran meclise girebilseydi bu söz bir süre daha yürürlükte kalabilirdi belki, ama ezberin bozulmayacağı ondan da önce belli olmuştu.

Ezberimiz öyle böyle kuvvetli değil, 'yemin bozulur ezber bozulmaz' derecesinde bir kudret taşıyor. Ezberimiz bozulursa olmayan dirliğimiz de bozulacak çünkü, değerlerimiz, ne kadar kaldıysa artık, yerle yeksan olacak. Ortak değerlerimiz kaldı mı peki? Biz de başka mahallelerde oturan çoğunluğa benzemeye başladık, onlar da hepsinden, her şeyden vazgeçip bir-iki simgeye indirmediler mi değerlerini? Simgelerden başka değerleri kaldı mı? İttihat Terakki'ye giriş törenine benziyor memleketin resmi: Bütün değerler masanın üstünde. Birine el bas, birini öp, yeter. Değer, 'kutsal'la karıştırılıyor, kutsal bellenen şeyler değerlerin yerine ikâme ediliyor. Biz de değerlerimizi kutsallaştırmaya başladığımızdan beri ezberimiz de kutsal. 'Ezber bozucu' olduğumuzu söylesek de önce kendi ezberimizin bozulmasından korkuyoruz. Oysa vicdanı olmayan bir dünyanın vicdanı olmak en çok sola yakışmaz mıydı? Şiire nasıl ihtiyaç duyuyorsak merhamete de öyle ihtiyacımız yok mu, sol vicdan merhameti de içselleştirdiği ölçüde vicdan olmaz mıydı? Diğerkâm olmayı insanlar sosyalistlerden öğrenseydi, neredeyse bir derviş ahlakı, adabı, sadeliğiyle yaşayıp eyleyen devrimciler olabilseydik ezberimiz bize bozulur muydu? Ezberimiz bize bozulur diye bozamadık gitti şu ezberimizi!

Ezber, hafızanın yerini alabilir mi? Alabili-yormuş meğer. Belleğimiz zayıfladıkça ezberimiz güçleniyor. Belki de bunda bir teselli buluyoruz, ezber ezberle bozulur sanıyoruz, ezber ezberle bozulmaz, onların ezberi bize bildiklerimizi de unutturur. Hayır, onlar hiçbir şeyi unutmuyor, onlar yalnızca bizim unutmamızı istiyor. "Şimdi yeni şeyler söylemek lazım" dizesi nice kitaptan daha iyi anlatır diyalektiği, şimdi yeni şeyler, yeni haller gerek bize, yeni bir lisan lazım, yeni bir insan lazımsa. Ezberi olmayan bir dil, geçmişin 'yeni'leriyle şimdiyi buluşturan bir bellek lazım. Hem yeni şeyler biraz da, bir vakitler olup, şimdi ders ve feyz olarak ödünç alınmayı bekleyen 'kadim' şeyler değil midir? Pek çoğumuzu bozan şu liberal gevşekliğe karşı, bir derviş meşrebiyle bir devrimci sadeliğini birleştirmezsek, birleştiremezsek, eline, beline, diline sağlam sosyalistler, "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" demokratlar olamazsak... Mahalleyi büyütmek ne kelime, korkarım bir sokak bile fazla gelir hepimize!