ABD Senatosu’nun kararıyla 11 Eylül saldırılarında yakınlarını kaybedenler Suudi Arabistan’a dava açabilecek.

ABD Senatosu’nun 11 Eylül saldırılarında yakınlarını kaybedenlerin Suudi Arabistan’a dava açabilmelerine olanak tanıyan “Terör Destekçilerine Karşı Adalet” yasasını önceki gün onaylaması, tabii ki zamanlama açısından da dikkat çekici. Yasa, önce Temsilciler Meclisi, ardından da Başkan Barack Obama tarafından onaylanmadan yürürlüğe girmeyecek tabii. Ayrıca Başkan yasayı veto da edecek ama ortaya çıkan manzara ABD ile Suudi Arabistan palavra krallığı arasındaki “çok uzun sürmüş balayı”nın sonuna gelindiğinin en belirgin işareti. Yani bitecek olan “balayı”dır, beraberlik değil. Öncekinden çok farklı olsa da, “işbirliği” sürecek.

11 Eylül 2001’de New York ile Washington’a düzenlenen saldırılarda hayatını kaybedenlerden bazılarının aileleri Suudi Arabistan’ı, El Kaide’yi mali bakımdan desteklemekle, dolayısıyla saldırıların sorumluluğuna ortak olmakla suçluyordu.

İddialar yeni değil

Suudi palavra krallığının 11 Eylül 2001'deki saldırılarda parmağı olduğu iddialarının önemli kaynaklarından biri, söz konusu saldırılarla ilişkili olduğu gerekçesiyle Guantanamo’da uzun zaman tutuklu bulunan Zekeriya Musavi’ydi. Bu zat, Suudi Arabistan'ın kraliyet ailesinin saldırılar için maddi yardımda bulunduğunu, saldırıda yakınlarını kaybedenlerin açtığı bir davada ifade etmişti. Musavi’nin, El Kaide lideri Usame Bin Ladin gibi amansız bir Suudi rejimi düşmanı olduğu göz önüne alınırsa, ülkeyi zor durumda bırakmak amacıyla bu tür iddialarda bulunduğu düşünülebilir. Çeşitli vesilelerle bu iddia başkalarınca da ileri sürüldü, ama 15 yıl gibi uzun süre geçmesine rağmen Suudi krallığı hakkında herhangi bir “özel soruşturma” yapılmadı.

Özel soruşturma yapılmadı ama CIA’nın 11 Eylül Saldırılarını Araştırma Komisyonu’nun belgesinde Suudi Arabistan’a tam 27 sayfa ayrıldı. CIA Direktörü John Brennan bu sayfaların açıklanmasına karşı çıkmıştı. Brennan’ın da korkusu kuşkusuz, Suudi krallığın ABD bankalarında bulunan 800 milyar dolara yakın parayı geri çekecek oluşundan kaynaklanıyordu. Suudilerin tehdidi o kadar etkili oldu ki, son üç haftada üst düzeyde ziyaretler gerçekleştirildi krallığa.

Neden şimdi?

Ama artık “ok yaydan çıkmış” durumda. Obama senato kararını veto edeceğini açıkladı zaman kaybetmeden. Ancak, olayda parmağı varsa bile, saldırılarla hiç ilgisi olmadığı sonradan kanıtlanan Irak’a 11 Eylül’ü yaptığı gerekçesiyle saldırdığı gibi Suudi Arabistan’a tabii ki saldırmayacak ABD. Gerçekten saldırılarla Suudiler arasında bağ kurulursa ne olacağını göreceğiz. Merak edilen, iddiaların neden bugün gündeme geldiğidir. Temel üç nedeni olduğunu düşünüyorum.

1 - Ortak düşman algısı değişti. Rusya, ABD’nin dostu değil ama “düşmanı” da değil, ABD için sadece rekabet ettiği bir güç. Bu nedenle Suudi Arabistan’la Rusya karşıtı bir ittifak içinde olmasına, bu ittifakın gereği olarak Suudilere silah, para yardımı yapmasına eskisi kadar ihtiyacı yok. Ayrıca bir düşman varsa Suudiler için var ki o da İran. İran ABD’nin kabul ettiği bir güç, Suudi’nin ise “düşman” gördüğü bir ülke. İran’a yaklaşımdaki farklılıklar ABD-Suudi krizinin nedenleri arasında başlıcası.

2 - ABD uzun bir süredir, enerji alanında dışa bağlılıktan kurtulmaya çalışıyor, alternatif yollar arıyor. Bunlardan biri yerel kaynaklara yönelmesi. Bu gerçekleştirildiğinde, ki mümkün, Suudi Arabistan’a bu konudaki bağımlılık da bitmiş olacak.

3 - ABD, yıllar boyunca Ortadoğu’daki her türlü uğursuz işinde Suudi palavra krallığını kullandı. Lanet krallık ABD’den ona destek vermesi karşılığında milyarca dolarlık mali ya da silah yardımı aldı. Buna rağmen Ortadoğu’da bir askeri güç haline gelemedi. Yemen’de gerçekleştirdiği, yüzüne gözüne de bulaştırdığı “operasyon” bunun bir kanıtı sayılabilir.

İçeriden darbe

ABD, artık saklanamayacak bir gerçektir bu, Suudilere karşı “iç operasyonlar” da yapıyor. Kraliyet ailesi içinde mevcut krala karşı olanları destekleyerek sağlayacağı değişiklikle “genç/yeni” kuşağı işbaşına getirmeyi planlıyor. Kral Salman’ın bu girişimleri fark ettiği, aslında ABD’nin pek bir tuttuğu Petrol Bakanı’nı görevden almasından da anlaşılabilir.

Tehlike şu

Suudi Arabistan’ın canı cehenneme, ABD bu tutumu alışkanlık haline getirirse dilediği ülkeyi, dilediği “terör” olayıyla bağlantılı görüp “yargılayabilecek”. Bunun son derece tehlikeli olduğunu söylemeye gerek yok. ABD’ye “teröre karşı” olma gerekçesiyle saldırı fırsatı veren her gelişme elbette tehlikedir.