1960’lı yıllardan itibaren Türkiye’de Özel Yüksek Okullar açılmaya başlanır. 1967 yılının Kasım ayında İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul Yüksek Teknik Okulu ve Maçka Teknik Okulu talebe birlikleri özel yüksekokulları protesto etmek için derslere girmeyip boykot ve 8 Kasım 1967’de Ankara’ya yürüyüş başlatırlar. 

Yürüyüşü destekleyen TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası) “Özel okulların ayrıcalıklı durumu toplumun çeşitli sınıf ve tabakaları arasındaki büyük eşitsizliği açıkça arttıran nitelikte olduğundan özel okulların varlığına ve devamına karşıyız.” açıklaması yapar. 

460 kilometrelik öğrenci yürüyüşü 21 Kasım’da sona ermiştir. Ellerinde “Devlet okul açmalı fakirler okumalı, zengine okul, fakire kovul, para ile diploma, adaletsizliğin örneği özel okullar” pankartlarını taşırlar. Topallayan, ayakkabıları parçalanan gençleri kalabalık bir kitle karşılar. 

1970 başında Danıştay, İzmir Ege Özel Mimarlık ve Mühendislik Yüksek Okulunun inşaat mühendisliği bölümünü bitiren sekiz kişiye inşaat mühendisliği diploması verilmesi yolundaki işlemin iptali istemiyle dava açıldı. Danıştay’da bu davayı Anayasa Mahkemesi’ne gönderdi. Anayasa Mahkemesi de aynı yıl özel yüksekokulları düzenleyen yasayı iptal eder… 

***

Paralı üniversite, “bizim çocuklar kazandı” diyen emperyalistler ile “şimdiye kadar işçiler güldü şimdi sıra bizde” diyen patronların bekası için, 80 darbecileri ve Doğramacı eliyle Anayasanın 130. maddesinin ikinci fıkrası ‘’… Kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumları kurulabilir.’’ şeklinde 82 Anayasasına girdi. 

Vakıflar -sözde- kazanç amacı olmayan kuruluşlar. Sermaye, cemaat yapıları bir vakıf kuruyorlar. Sonra kişisel, siyasi ilişkilerle üniversite kuruluyor. Daha sonra vakıflara halka ait kamu kaynakları, araziler tahsis ediliyor. Bütçeden kamu kaynakları aktarılıyor. Devlet bedava arazi veriyor, halkın bütçesini aktarıyor ve eğitim yine paralı oluyor. 

Aynı süreç okul öncesinden itibaren tüm eğitim kademelerinde benzer şekilde yaşandı. Kamu kaynakları, arazileri teşvik vb. isimler adı altında özel okul patronlarına aktarıldı. “Meslek lisesi memleket meselesi” diyenlerin meselesi yoksul aile çocuklarını ucuz, hatta bedava iş gücü haline getirmekti. Yüz binlerce çocuk halkın arazileri, halkın bütçesi sermayeye peşkeş çekilerek çocuk işçi haline getirildi. 

1990-2000 yılları arasında Türkiye’de kurulan vakıf üniversitesi sayısı 19 iken yalnızca 2000-2011 yılları arasında ise 43 yeni vakıf üniversitesi kuruldu. 4+4+4 öncesi Türkiye’de 4 bin 664 özel okul varken 2022’de bu sayı 14 bin 179’a, öğrenci sayısı ise yaklaşık 2,5 kat artarak 535 bin 788’den 1 milyon 578 bin 233’e yükseldi. Kamuya ait ilkokul sayısı ise 5 bin 697 azaldı. 

***

Özel okul ücretleri zam oranını 2023-2024 için yüzde 65 olarak açıklamıştı. Şimdi de özel okul fiyatları hesaplamasında ‘formül’ değiştirdiler. Özel öğretim kurumları temmuz sonu itibariyle yüzde 72,98 zam yapabilecek. Ki liberallerin sloganını dillerine pelesenk edenler “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” diye yine yol verecekler, yemek, servis, kitap vb. isimlerle bu oranla sınırlı bir zam olmayacağı herkesin bildiği bir gerçek. 

Ve son yapılan değişiklikle özel okul patronlarına yine ne istedilerse verdiler. Özel öğretim kurumları dershane gibi çalışabilecek, kamu okullarında başta yoksul mahalleler olmak üzere ikili eğitim devam ederken özel okullarda tam gün zorunlu hale gelecek, belediye, kamu kaynakları, halkın vergileri özel okul patronlarına aktarılacak. 

*** 

Artık halkın, emekçilerin çocukları için eşitsizlik bir uçurum. Bu memleketin çocukları artık okula dahi ulaşamıyor. Artık gündem eşit, kamusal eğitim hakkı değil, okul terkleri, çocuk yaşta işçilik, çocuk yaşta evlilik. Her yıl binlerce çocuğun çocukluklarını çalıyorlar. 

Eğitimden sağlığa, ulaşımdan barınmaya, ağaçlarımızdan derelerimizden dağlarımıza, toprağımıza tüm memleketi, kamusal haklarımızı satılığa çıkardılar. 

1967’de özel yüksekokulların kamulaştırılması yürüyüşü sırasında Türkiye Özel Yüksek Okullar Arası Kurul’unun yayınladığı bildirideki “Başlangıç şekli, cereyan tarzı ve hedefleri konusunda kendi konusunu aşan bu hareketin kaynağını tahmin etmek güç değildir” cümlesi çok tanıdık. Halkın çocuklarının eğitim hakkını savunmak onlara göre ‘marjinallerin’ işidir. 

2023’te parasız eğitimi, parasız sağlığı savunmak, özel okullar, vakıf üniversiteleri, özel hastaneler kamulaştırılsın, ağaçlarımıza, derelerimize, toprağımıza sahip çıkacağız demek  ‘marjinallerin’ işi. Hicvin trajedisini yaşıyoruz artık memlekette.