Doğu Perinçek, 7 Mayıs, 22 Temmuz ve 18 Eylül 2005 tarihlerinde İsviçre’nin çeşitli bölgelerinde yaptığı konuşmalarda ‘Ermeni Soykırımının uluslararası bir yalan olduğunu’ içeren görüşlerini dinleyicilerle paylaşmış, 15 Temmuz 2005’de İsviçre-Ermenistan Derneği’nin şikâyeti sonucu Lozan Sulh Ceza Mahkemesi İsviçre Ceza Kanununun 261. maddesinin 4. fıkrası uyarınca onu suçlu bularak mahkûm etmişti. 13 Haziran ve 12 Aralık 2007’de Perinçek’in itirazları da reddedilerek ceza kesinleşmişti. AİHM’e başvuran Perinçek 12 Kasım 2013 tarihinde İkinci Daire kararıyla davayı kazanmıştı.

İkinci Daire, soykırımların tanınmasının insan onuruna saygıyı ve yeni soykırımları engellenmesi amacına katkı sağlamayı amaçladığını tespit etmişti. Fransa dahil bir dizi ülkenin yalnızca 2. Dünya Savaşı’nda işlenmiş suçların inkârını suç saydığını, mesela İtalya’nın soykırım suçlarını övgüyü de cezai yaptırıma tabi tuttuğunu hatırlatmıştı.

İkinci Daire ayrıca, ifade özgürlüğünün vazgeçilmezliğini, tarihi bir gerçeğin araştırılmasının ifade özgürlüğünün bir parçası olduğunu, tarihçiler arasında devam eden bir tartışmaya dair hüküm vermenin kendisine düşmediğini, Perinçek’in konuşmalarının hukuki, tarihi ve siyasi nitelik taşıdığını, günümüzde 20 ülkenin Ermeni Soykırımı’nı tanımış olduğunu, Perinçek’in nefret ve şiddeti teşvik etmediğini, bugün esasen Holokost’un inkârının antisemitizmin itici gücü olduğunu, 1915 yılında meydana gelen trajik olayların soykırım olarak nitelendirilmesinin reddinin aynı etkilere sahip olmadığını, Lüksemburg ve İspanya hariç hiçbir ülkenin soykırımın inkârını suç saymadığını, İsviçre Hükümeti’nin 1915 olaylarını hukuki açıdan soykırım olarak nitelendirilmesine karşı çıkan ifadelerin ırk ayrımcılığını nasıl ve neden oluşturduğunu açıklayamadığını, İsviçre’de Ermeni Soykırımı’nı inkâr ederek ırk ayrımcılığı yapmayı cezalandırmak hususunda diğer ülkelerden daha güçlü bir sosyal ihtiyacın bulunduğunu davalı hükümetin kanıtlayamadığını, 2007’de İspanya Anayasa Mahkemesi’nin İspanyol Ceza Yasası’nın 607. maddesinin 2. fıkrasının 1. bendini, soykırımın inkârının suç sayılmasının Anayasa’ya aykırı olacağını belirterek iptal ettiğini, sadece soykırımın inkârının şiddet doğurmayacağını, bilahare Fransa Anayasa Konseyi’nin de benzer bir karar verdiğini, İsviçre’de daha önceden (Bern-Laupen Bölge Mahkemesi) 11 sanık hakkında açılan davada aynı suçtan beraat kararı verildiğini, son olarak İsviçre Ceza Yasası’nın 261. maddesine dayanılarak ilk kez Doğu Perinçek hakkında mahkhûmiyet kararı verildiğini, netice olarak 2’ye karşı 5 oyla Doğu Perinçek’in ‘ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine’ karar vermişti. Kararın oyçokluğuyla alınmış olması not edilmeli. 

AİHM İkinci Dairesi bu kararla ‘Ermeni Soykırımı’ ile ilgili ‘var’ veya ‘yok’ şeklinde bir hüküm vermemiş, Doğu Perinçek’in ‘Ermeni soykırımı inkâr etmesinin’ bir cezai kovuşturma konusu haline gelemeyeceğini belirtmişti. Özetle, ‘Soykırım yoktur’ demenin ‘suç’ olamayacağı, bu görüşü öne süren bir kişiye ‘ceza verilemeyeceği’ karar altına alınmıştı. AİHM İkinci Daire kararı Ermeni milliyetçilerini kızdırmış, Türk milliyetçilerini ise memnun etmişti.

Dün, İsviçre’nin itirazı sonucu AİHM Büyük Daire’de bu davanın son incelemesi görüldü. Tarihi, siyasi ve hukuki yanları bulunan bir davayla karşı karşıyayız. Doğu Perinçek, bu dava ile iktidardan ve muhalefetten kimi milletvekillerini de yanına almayı başardı. Hırsızlık zanlısı Egemen Bağış bu sayede sahneye çıktı. Herhalde bir ‘aklanma-paklanma atağı’ yapmayı planladı.

Benimsemeseniz bile, Doğu Perinçek’in görüşlerini ifade etmesini bir ifade özgürlüğü olarak görmek gerekir. Tahmin ediyorum, AİHM Büyük Dairesi Doğu Perinçek ile ilgili İkinci Daire tarafından verilen kararı onaylayacak. Böylece Doğu Perinçek, Avrupa’da zaten bir süredir başlayan ‘Soykırımları inkâr etmenin suç sayılmayacağı’ yönündeki rüzgârlara önemli bir katkı yapacak. Ama tartışmalar bitmeyecek, sürecek.