Binlerce yıl evvel mağaralardaymışlar. Sonra toprağa bağlanıp, dört direkten, üstü saman evler kurmuşlar. Sonra Ermeni ustaları eliyle taş evler. Bizim buralarda bina, ilk kez devlet kurulduktan sonra görülmüş. Devlet dediğin yaşı iki yüz yıl etmezmiş. Osmanoğullarının son demleriymiş. İçinde zabitler, önünde tüfenkli nöbetçiler ile karakollar nihayet gelmiş. Hoş gelmemiş, hoş bulmamış. 

Cumhuriyette, içinde kaymakamı, tabibi, valisi, memuru, evrakı, defteriyle kurulan bu binalara nedense qonax denmiş. Bir paşa varmış, namı sonra kasap oluvermiş, başka bir paşanın damadıymış, Koçgiri’ye kasap olan pis sakallı Nurettin paşanın, işte bu bizdeki paşa, heybetli qonaxlar yapın ki biçareler devletin gücünü anlasınlar, demiş. Hükümet Qonağı, içinde candarma komutanı ve sıhhiyecisiyle, sorgu yapılan odası ve memuresiyle, mıstantik ve daktilosuyla, göğe işte böyle yükselmiş. Devlet değil, korku büyümüş.

Bir de birkaç keçi, inek, manga ve köpekten oluşan köylerde malı fazla olanlar qonax dikmiş. Pek heybetli değillermiş, altta xanenin dilsiz üyeleri hayvanlar, üstte mutfax, misafir odası, en üstte ise dağları doya doya seyredeceğin odalarıyla en fazla üç qatlık bu binalar pek azmış. Her köyde yokmuş, zengini olan yerde varmış.  

Çarekanlı Şah Hüseyin beyin, Çuxur ağalarının, Qamer ağanın qonaxı namlıymış. Çuxur ağalarının emrinde maravalar varmış. Aşiret içinde sertmişler, herkese yan yan bakarlarmış, herkes de onlardan korkarmış. Oğulları daha geçen yıl bu zaman lise okurmuş.

Qamer ağa, Ağdat’ın üstünde le biçiminde yaptığı qonaxında, aşiretin sevgilisi oğlu Fındıkla misafir ağırlamayı severmiş. Serde nahiya müdürlüğü, bir de dava vekilliği varmış. Bu Qamer ağa bölgesine karakol qonaxını da getirmiş. Kendi qonaxının yanında diğer qonax yapılmış. Devlet ne zarar versin, mektev de gelsin, çocuklar okusun, demiş. Otuz yedide asker gelince, kökü gelesice aşiretler birbirini yiyip bitirmeye doymayınca, toplamışlar Qamer ağagilleri, tam yetmiş dokuzunu birden, dığaskanı da içinde, Qole Çeto’da kırmışlar. Köprü varmış, Gahmut namlı, yakılmış bir akşamüstü, bir çêr yakıcı, heey bana Qamer ağanın oğlu Fındık derler, diye bağırmış. Fındık orda yokmuş ama artık listedeymiş. Qole Çeto’da kıranlar, ormanları yakanlar, düşmüşler bir mazlum baba oğlun, Qamer ağa ile Fındık beyin peşine.

Felaket gelince, kırınca birbir xaneleri, asker Qamer’i köyden alıp götürmüş Mazgirt kaymakamına, oradan da Elazığ’a, Fındık ormanda kalmış. Qamer, görüşüne gelen Uso Ker’e, aman yaman Fındık asla teslim olmasın, demiş. Ormandaki Fındık bakmış kırılacak herkes, gitmiş karakola, geldim demiş. Elazığ’da buluşmuş baba oğul, bir hapishane avlusunda. Fındık Seyit Hüseyinle, Seyit Rızayla aynı ağaca asılmış, ipi üç kez kopmuş, af yokmuş. Qamer ağa ömür boyu almış, Bolu’dayken hapishanede iki yıl sonra ölmüş, mezarsız kalmış sonra. Yakınlarını aramış bir derinde, Ağdat’taki tepeyi, ağaçtaki nazlı kuşu görmüş. Köyde kırılan xanelerin evleri hepisi yanmış, Qamer ağanın qonaxı tozlu, kilitliymiş. Çekirge gelmiş, gül bahçesini kemirmiş, baykuş qonaxın pervazında yuva kurmuş, kırmızı dağın çığı qonaxı almış, götürmüş.

Çuxurdaki qonaxtakiler af çıktığı için öldürülmeyecek, güle oynaya sürgüne gidecekmiş. Hem de süslenmiş, püslenmişler. Yol üstünde, Kerte Mazgert’e, aniden bir kuşluk vakti kurşunlanmışlar. Baba, eş, çocuk, kız, kızan. Gerideki qonaxları istilaymış, baykuş yıllarca köşede susmamış.

Qonaxın geçen yüzyılda hikâyesi buymuş. Şimdiler kaçak topraklar üstünde, bin odalı, nükleer silaha, lazere dayanıklı, milyar dolarlık qonaxlar yapmaktaymış. Kendi parasıyla değil, zıqqım havuz rısvetle. Çarların, padişahların, mirlerin, beylerin rüyasında göremeyeceği qonax. İçinde kırk bin işçinin teri, yetmiş yedi milyonun rıskı, on sekiz madencinin nefesi boğulmuş. Madende yiten, kazada giden, asansörden düşen, zalimler bin odalı qonaxlarda keyif çatsın, hava atsın, huşuyla yaşasın diye varmış. Bugünün kapkara qonaxı da işte buymuş.

 

*Qonax: konak, mıstantik: sorgu yargıcı, dığaskan: Hamile