Google Play Store
App Store

Daha önce de birkaç kez öldüğü yolunda dedikodular çıkmıştı ama bu kez söylenti değil, gerçekten öldü. Afganistan’da Taliban içindeki savaşçı grupların en güçlülerinden biri olan Hakkani Şebekesi’nin kurucusu Celaleddin Hakkani’den söz ediyorum.

Solcu Afgan hükümetinin yapılan ikili anlaşmalar çerçevesinde ülkeye davet ettiği Sovyetler Birliği askerlerine karşı ABD tarafından silahlandırılan mücahitler arasında en dikkat çekici olanlarındandı bu zat. Eski ABD Başkanı Ronald Reagan “özgürlük savaşçısı” diye tanımlardı bunu.

“Özgürlük”ten ne anladığı Sovyetler Afganistan’dan çekildikten yıllar sonra bile ABD’ye sadık kalmasından belliydi. Bu “özgürlük savaşçısı” ancak 2012 yılında ABD tarafından “terörist” olarak ilan edilmişti. O tarihe kadar ABD’nin bir hayli memnun kaldığı “İslamcılardan”dı. Hatta ABD medyasında Taliban’ın kız öğrencilere okul yasağına karşı çıktığı için “ılımlı” mücahit lideri olarak övüldü de. Daha tuhafı yine ABD medyasında bu adamdan “ılımlı solcu” diye söz edilmesiydi.

Öyle yandaşlarının ifade ettiği gibi, gençliğinde Pakistan’da gittiği dini okulun en çalışkan öğrencisi olmasına rağmen alim falan değildi, başarısı en çok askeri alanda görülmüştür. Bu yanıyla Taliban içindeki en savaşkan grup olarak bilinir adını taşıyan Hakkani grubu.

1947’de Güneydoğu Afganistan’ın Khost eyaletine egemen olan güçlü Zardran kabilesine mensuptu. El Kaide kurucusu Usame bin Ladin’in de yakın arkadaşıydı. 12 çocuklu Hakkani, Parkinson hastalığından muzdaripti. 1970’lerin başlarında Afganistan’a bir medrese açmak için döndüğünde dönemin Afganistan Kralı Zahir Şah’a karşı bir darbe girişiminde rol aldığı da söylenir. 1996’da Taliban’la karşılaşıncaya kadar grubuyla tek başına hareket etmişti. 80’lerde, ABD Afganistan’ın solcu hükümetine karşı bir ayaklanma örgütlediğinde hem ABD’nin hem de Pakistan gizli servisi ISI’nın dikkatini çekti. Grubu ABD’den en çok silah, para alan gruptu. Hatta CIA’nın basına da yansıyan raporlarında “bavulla para verilen” liderler arasında “iyi olanlardan biri” olarak tanımlanıyordu Hakkani.

Sovyetler Birliği’nin Afganistan’dan çekilmesinden sonra kurulan Taliban hükümetinde kısa bir süre Adalet Bakanı olarak görev yaptı. Kendi ifadesiyle “hükümet içindeki çekişmelerden bıkarak” doğduğu yer olan Khost’a döndü.

Dünyanın en korkunç istihbarat örgütlerinden biri olan Pakistan İstihbarat Servisi ISI ile de yakın ilişkileri olduğu biliniyordu Hakkani’nin. ISI tarafından Hindistan ile Pakistan arasında kriz nedeni olan Keşmir’de provokatif birçok eylemden de sorumluydu.

1998 yılının Ağustos ayında, ABD savaş uçakları Bin Ladin’i öldürmek için başarısız bir girişimde bulunduklarında Hakkani’nin de karargahını vurdu. Çok sayıda adamını, önemli komutanlarını bu saldırıda kaybetti.

En uğursuz “işi” Afganistan’a intihar eylemini getirmesidir. Afganistan’ı istikrarsızlaştıran cihatçı örgütlerin kendi aralarındaki çatışmalarında bu adamın da parmağı vardı. Bu “özgürlük savaşçısı” ülkesinin büyük güçler karşısında direncini kıran iç iktidar savaşlarında belirleyici rol de oynamıştı. İşgal edilmiş bir ülkede, yabancı güçlerin kovulmasından önce şeriatın hayata geçirilmesini prensip edinen onlarca cihatçı liderden biriydi. Afganistan’ın büyük talihsizliklerinden biri de bu adamın varlığıdır.

Bu talihsiz ülke, çatışan mollalar ile dış güçlerin savaş alanı olmuş bir ülkedir. Hem dinin hem de yabancı güçlerin ağır baskısı altında yaşamak durumunda olan Afganistan halkının mahvına katkıda bulunanlardan biriydi.

Afganistan Hakkani’ye hakkını helal etmeyecek.