Kaç zamandır sinyalleri geliyordu ama Abdülkadir Selvi’nin Saray’daki 29 Ekim izlenimlerinden sonra adı kondu. Gerek Erdoğan gerekse AKP mahfillerinde Atatürk vurgusu bariz bir şekilde yükseliyordu. Ne demişti Selvi, hatırlatarak devam edelim: “(…) bu kez Cumhuriyet ve Atatürk vurguları daha güçlüydü. Belli ki Erdoğan (…) Atatürk’ü, Cumhuriyet’i önemseyen yeni bir seçmen profiline yöneliyor.”


Bu “yönelme”nin sebebinin, Saray’a ulaşan anketlerde MHP ile koalisyonun 2019 için “yüzde 50+1”i göstermiyor olduğu aşikâr. Dolayısıyla sandık için iki yıllığına Atatürkçü kesilme halleri; “Erdoğan çizgimize geldi” diye sevindirik olan Perinçekgiller ve “AKP ile milli ortak hat” köşeleri döktüren birkaç ultra ulusalcı kalem dışında kimseyi ikna edecek gibi görünmüyor.

Tam da Atatürkçü oluyorduk...
Ama yine de Saray’dan gelen işaretle birkaç adım atılmadı değil hani… Önce yandaş medyada “Atatürkçülük o kadar da kötü değil”, “Yalnız Kemalizm’in şu yanını kenara koyacak olursak…” tadında yazılar çıkmaya başladı. Attila İlhan’ın İnönü eleştirileri üzerinden Atatürk övgüleri bile okuduk, en gerici kalemlerden. Yandaşlar, içleri kan ağlayarak da olsa Atatürk’e sahip çıkarken, yargımız da Atatürk’e hakaret eden iki kişiyi mahkûm etti.
sadece-5-dakikada-ataturkculuk-testi-378525-1.
Tam yerli ve milli bir şekilde Atatürk’e sahip çıkılırken, bir de ne olsun? “Atatürkçü seçmenlere yönelme”den birkaç hafta önce, Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım için “Genelevde çalışıyordu” diyen yobaza verilen 2,5 yıllık hapis cezası bozulmasın! Hay aksi… Tam da… Neyse… İstinaf Mahkemesi, Mustafa Akar adlı terbiyesizin konuşmasının “rızası olmadan yayınlanması”nı gerekçe göstermiş kararına..

Gönüllü korkmasın diyeceğim ama...
Madem Atatürkçülük yarışı başladı, küçük bir test yapsak mı? Summehaşa, ne yaşayan ne de kaybettiğimiz bir Cumhurbaşkanı üzerinden değil… Sıradan bir siyasetçiyi kullanalım… Gönüllü biri, iktidar partisinin en küçük birimindeki görevliye aynı cümleyi kullansa? Mesela bir ilçe başkanına “Annesi genelevde çalışıyor” dese… Bu terbiyesizliği de, bir yerel televizyon “terbiyesizin rızası olmadan” yayınlasa misal… Yargımız ne yapacak acaba? Nasılsa cezası bozuluyor, o yüzden gönüllülerin endişe etmesine gerek yok diyeceğim ama yine de bunu yapmaya cesaret eden çıkar mı dersiniz?

***

Milli-yerli arabaya dair tek bir soru

sadece-5-dakikada-ataturkculuk-testi-378526-1.

Cumhurbaşkanı’nın 2011’den beri aradığı “babayiğit”ler nihayet ortaya çıktı ve yerli otomobil için imzalar atıldı. Memleket için hayırlı olsun. Rusya’ya domatesler gitti mi gitmedi mi, et fiyatlarını nasıl düşürsek kıskacındaki ekonomimizin katma değerli üretim yaparak ülkeye zenginlik taşımasını dilerim elbette. Sadece kafamı kurcalayan tek bir soru var.

Yerli ve milli otomobil hayalinin gerçekliğini falan tartışmayacağım, dünyadaki rekabetçi otomotiv pazarında pazar şansını falan da sorgulamayacağım. Başarılı olacağı varsayımı üzerinden geliyor sorum: “Büyüklerimiz, milyonluk Mercedesler araçları yerine makam aracı olarak bu aracı kullanacak mı?”

Soru nereden çıktı demeyin… Sabah gazetesinin ekonomi sayfasında dün çıkan habere göre henüz maketi bile olmayan yerli aracın 3 versiyonu olacakmış: Biri aileler için SUV, yani hafif cip kıvamında. Diğeri gençler için spor versiyon. Üçüncü olarak da makam aracı üretilecekmiş.

Bakalım arabalar bilinmeyen bir gelecekte üretildiğinde, iktidar partisine mensup belediye başkanları, “Ne yani Passat’a mı bineyim, tabii ki Audi alacağım” ya da Saray danışmanları “İlle de A8 Long isterim” diye diretecekler mi? Diyanet’in başkanları itibardan tasarruf etmemek için yine milyonluk Mercedes’e mi binecekler? Bekleyip göreceğiz, şunun şurasında arabaların piyasaya çıkacağı (tesadüf bu ya seçimlerin de yapılacağı) 2019’a ne kaldı ki...

***

Film camlarıyla hükümet devirmek!

sadece-5-dakikada-ataturkculuk-testi-378527-1.

Bu gözler son birkaç yılda ne komplo teorileri gördü… Mesela bugünlerde Gezi’yi ihale ettikleri FETÖ’cülerin bizzat yazdığı fantastik komplo teorisini hatırlıyor musunuz? Cemaat yanlısı haber sitesinde, Ahmet Memiş, “Gezi ayaklanmasında ‘trafik kaosu’ planı” başlığı altında şu satırları yazmıştı:

“Yolda giderken o yoğun trafikte hızınızı yavaşlatın ya da frene basın, arkadaki araba size hafiften çarpsın veya siz öndekine çarpın. O da olmadi arabayı durdurun, kaputunu açın…”

Gezicilerin bu taktikle isyan çıkartacağını iddia ediyordu Memiş. Cesaret değil komploculuk bulaşıcıydı bu topraklarda. Fethullahçısı böyle yazar da hükümet yanlısı Yeni Şafak boş durur muydu? Gezicilerin, trafiği tıkayarak kaos çıkarmak dışında bir planları daha vardı anlaşılan! “Gezicilerin korkunç planı” başlıklı habere göre göre, “Geziciler, hükümeti zor durumda bırakmak için muslukları açık bırakmak suresiyle bir ay içinde İstanbul’un suyunu bitirecek”ti.

Şükürler olsun ki her iki oyun da bozuldu! Ama komploculuk hâlâ devam ediyor. Aynı Yeni Şafak’ın dün sürmanşetinde bomba bir haber vardı. “Bir Film Dönüyor” gibi gizemli bir başlığın altında şunlar yazıyordu: “Araçlara takılan cam filmi yeniden yasaklanınca vatandaş isyan etti. (…) Seçimler öncesi tepkilerin hedefi haline getirilen hükümetin de yıpratılmasına zemin hazırlanıyor.”

Vay anasını sayın seyirciler. Trafiği tıkadılar olmadı, suları açık bıraktılar devletimiz pabuç bırakmadı. Ama hükümetimizi yıpratmak isteyenler bu kez başka bir “film” çeviriyordu. Hükümetin cam filmleri konusunda 3 kez karar değiştirmesini bahane ederek! Aman diyeyim, siz siz olun film bile izlemeyin bu ara… Allah muhafaza bir şeylere zemin falan yaratırsınız…

***

Aman dikkat, fazlar projeyi bozar
Yerli otomobil meselesinin kamuoyunu etkileme gücü yüksek. Siyasetin, gerçekleşsin ya da gerçekleşmesin projeyi bu şekilde gündemde tutmasının sebebi de bu.

Meselenin bu yönünü, projeye imza atan şirketler de fark etmiş olmalı ki imzalar kurumadan, daha maket bile ortaya çıkmadan halka ilişkiler faaliyetlerine başladılar. Projenin hükümete daha yakın ortakları, dün gazete gazete gezip projedeki rollerinin ne kadar önemli olduğunu satmaya başladılar.

Ortaklı iş yapmak doğası gereği zor ama rol çalma çabalarının bu kadar erken olması projenin kendisine zarar verir, söylemiş olalım.

***

Doları düşürmenin yolu…

sadece-5-dakikada-ataturkculuk-testi-378528-1.
Yandaş medyanın ekonomideki olumsuz sinyalleri göstermemesine alışmıştık. Gazetecilik açısından en büyük günahı işliyorlardı ama ama kendileri açısından en kolayını yapıyorlardı: Haberi hiç görmemek.

Ne benzin zammı, ne enflasyon. Ama kurlardaki oynaklıkları haber yapmak zorunda hissetmişler dün nedense… Takvim Gazetesi, dolar ve Euro’daki son yükselişi birinci sayfasına şu şekilde aktarmış:

“Ateşi çıkan dolar, dün 3.87 liraya kadar yükseldi. Euro, 4.5 seviyesini aşıp rekor tazeledi.”

Ne birinci sayfada, ne de devamdaki kibrit kutusu büyüklüğündeki haberde kurların neden yükseldiğini tek satır yazmamışlar. Ne Bloomberg’de çıkan haber. ne SP’nin negatif notta ısrar etmesi. Tek bir açıklamaları var: “Doların ateşi çıktı…”

N..ofen verelim? Pazartesiye bir şeyi kalmaz inşallah.