İktidar yanlısı ve muhalifi, sağcısı ve solcusu herkes her şeyden çok CHP tartışıyor. Yaşar Aydın da BirGün’deki “Sadece SOL değiştirebilir” yazısında rotanın kırılması gereken yöne işaret etmişti. CHP tarihindeki başarıların sola yaklaştığı dönemlerde geldiğini ve bunun da daha soldaki sosyalist/devrimci hareketlerin gücü sayesinde olduğunu hatırlatmıştı. O halde, sosyalist sol zaman ve enerjisini CHP tartışmasına değil kendisini büyütmeye harcamalıydı!

Y. Aydın’ın dediği gibi, “Memlekete sol gerek” ve “Dümeni sola kırma zamanı”ysa bunun gereğini yapmak gerekiyor.

Daha önce defalarca yazdığım bir şeyi tekrar edeyim; solda hiçbir grup veya parti bir diğeri aleyhine, bir diğerini küçülterek büyüyemez! Öncelikle her birinin içinde soluk alıp serpileceği genel bir sol siyasal atmosferin yaratılması şart. Bunu da ancak birlikte yapabilirler.

Öte yandan, genel olarak muhalefetin ve CHP dâhil sol muhalif grupların tümü, memleketin iktidarını/rejimi farklı kavramlarla da olsa “otoriter” olarak tanımladılar. Siyaset bilimi ve dünya pratiği otoriter rejimlerde iktidarın nasıl değiştirilebileceğine dair “kesin bilgi” sunuyor, Amerika’yı yeniden keşfetmeyeceğiz. 

Otoriter rejimler, onu demokratik alternatifiyle değiştirme hedefine odaklanmış geniş muhalefet odaklarının ittifakı olmadan değiştirilemiyor. Kuşkusuz, ittifak/iş birliği/güç birliği, artık nasıl adlandırıyorsak, kendiniz olmaktan vazgeçmeyi gerektirmiyor. Bu yalnızca anlamsız değil tehlikeli de. Herkes kendisi olacak, kendi değerleri ve önceliklerinden vazgeçmeyecek ama o değer ve öncelikler de otoriter rejimi değiştirme hedefine birlikte yürümeyi engellemeyecek.

Muhalefetin diğer unsurları şöyle dursun, başlıca özellikleri “bilimsellik” olan sosyalistler bunu başaramıyor/beceremiyorlarsa ya otoriter rejim tahlillerine kendileri de inanmıyor ya da bireysel/örgütsel zaafları/hırsları o rejime karşı birlikte yürümelerini engelliyor.

Otoriter rejimlerden kurtulmak için bir yol arayan kitleler de her şeyden önce etrafında toplanabilecekleri böylesi bir “birleşik güç” görmek istiyorlar. Söyleminden çok eylemiyle güven veren, konuşmaktan çok yapan ve gösteren bir güç! Farklılıklarını çatışmaya değil zenginliğe dönüştüren bir güç! Ebrar’lı, Vargas’lı kadın milliler gibi “takım” olabilmiş, bir hedefe kilitlenmiş, yılmadan ve birbirlerinden rol çalmaya çalışmadan, biri diğerinin eksiğini tamamlayarak mücadele eden bir güç. Koçunun/liderinin kendisini öne çıkarmadığı, ben değil biz dediği ve hak edeni hak ettiği yerde oynattığı bir büyük takım!

Şimdi yerel seçimler bunun için son derece uygun ve bir o kadar da zorunlu bir zemin sunuyor. Bu, sosyalist sol için hem yerel yönetimlere giden yolda hem de hiç değilse birkaç belediye kazandığında kendisini kanıtlayabileceği bir zemin!

İnsanlar daha çok “sorun çözenler”i izliyorlar, en güzel konuşanları, en doğru analizleri yapanları değil! Şimdi, sosyalist solun önünde yerel seçim sürecinde ve umarım yerelde iktidar olabildiğinde “sorun çözebildiğini” göstermek için olağanüstü bir fırsat var.

Birbirine uzak durarak, dahası birbirine çelme takarak harcanmanın vebali çok büyük olan bir fırsat!

Beceremezsek iktidarın yapacağı belli: Seçime yoksulluğu, işsizliği, pahalılığı konuşturmadan, Ebrar’a cinsel yönelimi üzerinden saldırılan ve BM’nin sürdürülebilirlik renklerinde bile LGBTİ+ görülen bir nefret söylemi eşliğinde “aileyi koruyacak anayasa” tartışmalarıyla gitmek! Böylece muhalefete dip yaptıracak bir seçim zaferi daha kazanmak!

CHP’den çok bunları konuşamazsak, dümeni de sola kıramayacağız!