Zamanında okudum tabii. Sartre’ın Özgürlüğün Yolları adlı roman üçlemesinden biridir Akıl Çağı. Yeniden okusam ne iyi olur. Kitaplar okundu diye bir kenara bırakılmamalı. Melih Cevdet Anday’ın sözüdür sanıyorum, “okunmuş kitap yoktur, okunacak kitap vardır” denir. Çok doğru. Sorulsa, içeriğini özetleyecek durumdayım elbette ama aklımda fazla bir şey kalmamış bu kitaba ilişkin. Yeniden okusam dememin nedeni bu.

Gerçi yaşıyor ama eğer ölürse “ayağı cennete varsın” şu Marcello Pesce’nin. Sayesinde hatırlamış oldum bu kitabı. Memlekette “entelektüel” sıkıntısı var malum, bakmayın siz bildikleri batı dillerinden çevirdikleri kitapları bize kakalayan, bu nedenle de kendilerine entelektüel sıfatı yapıştırılanlara. Bana kazandırdıkları için minnettarım onlara ama entelektüellik tabii bambaşka bir şey. Özgün olacak en azından entelektüel dediğin.

Pesce de entelektüel değil bu arada, adam bir mafya lideri. Uzun zamandır aranıyormuş meğer, geçenlerde yakaladılar. Gizlendiği eve baskın yapan polislere teslim olurken, masasında bulunan, polislerin de bir hayli şaşırmasına yol açan kitaplarından Sartre’ın Akıl Çağı için bir ricada bulunmuş, “henüz bitirmedim, yanıma alabilir miyim?” diye. Baskın sırasında odada bulunan küçük kütüphanede felsefe, hukuk, tarih kitapları gırla. Birçoğunun da altını çizerek, yanlarına notlar düşerek okumuş bu kitapların. Sadece İtalyanca değil, çok iyi okuyup yazabildiği, konuşabildiği Fransızca kitaplar da varmış. Hukuk eğitimi aldığını da ekleyeyim ayrıca.

Okumak sakin kafa ister. Büyük bir suç örgütünü yönetirken nasıl zaman bulmuş da okumuş şaşırdım doğrusu. Bizim Alaattin Çakıcı, herhalde bol zamanı olduğunu düşündüğü için, Türkiye getirilmeden önce tıkıldığı Avusturya’daki cezaevinde, gerçekten okumuş mudur bilemem ama, bir hayli kitap isteğinde bulunmuştu. Alaattin Şener ile Oral Sander'in Dünya Tarihi, Samuel Huntington'un Medeniyetler Çatışması, Peter Marshall'ın Anarşizmin Tarihi, Giovanni Arrighi'nin Uzun 20. Yüzyıl'ı, Yves - Marie Berge'nin Modern Avrupa'da Ayaklanmalar ve Devrimler”i, Theda Skocpol'un Devletler ve Toplumsal Devrimler’i istettiği kitaplardan. Listeden de sistemli bir okuma tarzına sahip olmadığı anlaşılabiliyor ama olsun, ne güzel.

Şaşırdım da biraz. Başta Recep Bey’in hayran olduğu Kadir Mısıroğlu olmak üzere, Necip Fazıl, İskender Pala falan neden istememiş diye. Bu son kitapları okusa, devlet bile yönetebilirdi oysa.

Bizim yer altı dünyamızın en iyi okuyanı, - mafya demek biraz tuhaf kaçar, ona kabadayı sıfatı daha uygundur - Dündar Kılıç’tı. Doğan Yurdakul’un ABİ adlı kitabında Kılıç’ın yaşam öyküsünü, dolayısıyla zengin bir kitaplığa sahip olduğunu okuyabilir meraklısı. Kılıç’ın okuduklarını özümsediğine inanırım ben. Solculara bir sempatisi olduğunu da herkes bilir. Düzen karşıtlığını, o düzenin boşluklarından yararlanarak “yasadışı” işler yapmakla göstermiştir diye düşünmüşümdür de.

Bir Salvatore Maranzano vardı asıl. Büyük mü büyük bir mafya babasıydı bu. Din adamı olmak için yanıp tutuşurken nasıl mafya lideri oldu bilmek istemişimdir. Bir ara okumuştum hakkında bir şeyler ama akılda kalır şeyler değil tabii. Şu Pesce ile ilgili haber yüzünden aklıma geldi. Bir ara bunların hayatının anlatıldığı bir kitabım vardı benim, bulamadım, bulsam ilginç şeyler paylaşabilirdim. Hepsi yoksul ailelerden gelen mafya liderleri bunlar. Benim bildiğim içlerinde en okumuş olanı kısa bir hukuk eğitimi de almış olan Frank Balistrieri idi. Kolej mezunuydu.

Şu Maranzano, deli bir Jül Sezar hayranıydı mesela. Öyle derler. Adının mafya aleminde “Küçük Sezar” olmasının nedeni bu olmalı. Amerika’da mafya dünyasındaki pek de eğitimli olmayan suç ortağı arkadaşlarına Roma İmparatorluğu’nu saatlerce anlatırmış. Öyle az buz değil, adam neredeyse Roma tarihi uzmanı falandı.

Bir mafya liderinin hangi kitabı okuduğunu, hangi yazarı beğendiğini, hangi tarihi figüre düşkün olduğunu bakın az da olsa biliyorum da, cumhurbaşkanımın hangi kitapları okuduğundan haberim bile yok.

Bir Kadir Mısıroğlu’nu öğrenebildim, hepsi bu.

Üzülüyorum.