‘Dünya Kadınlar Günü’ yaklaşırken, kadına yönelik şiddeti ele alan, sanatımızda gölgede kadın emeğini değerlendiren önemli yayınlara ve üç büyük ilimizde düzenlenen etkinliklere göz atabiliriz.

Sanatımızda kadın emeği

Nicedir dünyanın dört bir yanında ‘Kadınlar Günü’ olarak kutlanıyor 8 Mart. Bu tarihin çıkış nedeni çoktan unutuldu; ‘Kadınlar Günü’ kapitalizmin kullanışlı oyuncaklarından biri haline geldi… Bu önemli günde sevdiği kadına bir armağan sunmaya bir itirazım yok, neden olsun. O gün sokaklara çıkıp kadınlara karanfil dağıtan erkek siyasetçileri de hoş görebiliriz, ama bir günde sekiz kadının öldürülebildiği, küçücük çocukların cemaatlerin eline teslim edildiği bir dönemde iktidarı paylaşanların ‘Kadınlar Günü’ne ilişkin nutukları tahammül sınırlarımızı zorluyor. Kadını bir cinsel obje ve/ya da üretim aracı olarak görenlerin, ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarak gerici zihniyete göz kırpanların erkek şiddetini kınayan mesajlarını samimi bulmak mümkün olabilir mi?  

Elbette tüm siyasetçileri aynı kaba koyamayız. Bu gün için emekçi kadınların sorunlarını, toplumumuzdaki erkek şiddetini gündeme getiren etkinlikler düzenleyen, sanat etkinlikleriyle bu günün anlamını pekiştiren yerel yönetimlerin çabalarını nasıl gözden kaçırırız? Üç büyük ilimizde bu hafta içinde çok sayıda etkinlik yer alacak. Bu köşenin özelliği gereği burada yalnızca sanat alanındaki etkinliklerden söz edeceğim. Bu birkaç ilimiz dışında, ‘Dünya  Kadınlar Günü’nü unutmayan başka yerel yönetimler de var. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, bu yıl ilçelere yaydığı etkinlikleri “Güçlü Kadınlar Güçlü Toplumlar” başlığı altında toplamış.  

Önümüzdeki haftanın üç kentimizdeki yerel yönetimlerin kadın temalı etkinliklerine kuşbakışı bir göz atarsak, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin daha çok kadının toplumsal sorunlarını, eşitsizliği ve kadına yönelik şiddeti konu alan panel ve söyleşiler düzenlediğini, sanatsal etkinliklerin daha çok Çankaya Belediyesi’nce gerçekleştirildiğini görüyoruz. ‘Eşitlik ve Farkındalık Ayı’ etkinlikleri çerçevesinde yarın açılacak Özlem Özdemir’in “Cumhuriyetin Öncü Kadınları” sergisi, “Kim Mihri?” ve “Alice Guy’un 13 Kısa Filmi”, Peru, Meksika ve Kolombiya’dan kadın filmlerinin yer aldığı ‘Kadınlar Günü Sineması’ öne çıkanlar. Özlem Özdemir’den söz etmişken, “Kadınlar Cumhuriyeti - Bilimin Öncü Kadınları” kitabından söz etmeden geçemem. İlk kadın doktorumuz Hatice Safiye Ali’den Prof. Dr. Türkan Saylan’a tıp, mühendislik, fizik, kimya, matematik, astronomi, astrofizik gibi alanlardan 13 öncü kadının portreleri yer alıyor Doğan Kitap’tan çıkan kitapta. 

Kadınların sanatı sanatın kadınları 

İstanbul’da British Council’in Beykoz Kundura’da düzenlediği WOW Dünya Kadınlar Festivali dün sona erdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi’nin mart programında kadınlara ilişkin çok sayıda etkinlik yer alıyor. Yolo Prodüksiyon’un “Ahretlik” ve Tiyatro Pera’nın “Sen Hamlet Değilsin” oyunlarının yanı sıra, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın 8 Mart günü ücretsiz olarak sahneleyeceği üç önemli oyunu, Bilgesu Erenus’un yazıp Yelda Baskın’ın yönettiği “Yaftalı Tabut”, Özen Yula’nın yazıp yönettiği “Hayat Der Gülümserim” ve Rüstem Ertuğ Altınay’ın yazıp Jale Karabekir’in yönettiği “Melek” oyunlarını İstanbul’da yaşayan okurlarımıza önermek isterim. 

Benim gibi İzmir’de yaşayan sanatseverler ise, İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Politikalar Dairesi’nin 8 Mart etkinliklerinin yanı sıra, Kültür ve Sanat Dairesi’nin düzenlediği etkinliklerle kutlayacak Dünya Kadınlar Günü’nü. 9 Mart’ta AASSM’de Fide Köksal “İzmir’in Kadınları” konseri, aynı gün Çiğdem Sezgin’in “Suna” filmi, ertesi gün İzmir Sanat’ta Şebnem İşigüzel’in yazıp, Berfin Zenderlioğlu’nun yönettiği, Nazan Kesal’ın Furuğ Ferruhzad’ı canlandırdığı “Yaralarım Aşktandır” oyunu var. Kaçırmaya gelmez… Kadın Yönetmenler Derneği’nin düzenlediği ‘7. İzmir Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali’ dün sona erdi, ama sinemalarda bir kadın özgürlüğü filmi olan “Zavallılar”ı izleyebilirsiniz.    

Önceki gün prömiyeri İzmir’de gerçekleşen Tiyatro Kalemi’nin ”O!Bu!Şu!” oyunu da izleme listenize almanız gereken oyunlardan. Kamer Yıldız Ok’un yazıp, yönettiği, müziklerini Burhan Şeşen’in yaptığı oyunda kendini dış dünyaya kapatmış yalnız bir kadının öyküsünü Gizem Duman Şeşen’in başarılı yorumundan izledik. Şeşen’e sahnede Erkan Kocaman’ın eşlik ettiği oyun önümüzdeki günlerde İstanbul seyircisi ile buluşacak.     

Cumhuriyet’in ilk yıllarında kadınlara sağlanan haklarla pek çok ülkenin önüne geçen Türkiye, ne yazık ki 1950’lerden başlayarak yavaş yavaş bu konumunu yitirdi. Sağ iktidarların gerici siyasetleri eğitimden, siyasete kadını ikinci plana itti. Bu ortamda, sanatın değeri yadsınamaz. Gerek kadının bilinçlenmesi, haklarına sahip çıkması, gerekse erkek okurun/izleyicinin etkilenmesi, kendini sorgulamaya yol açması açılarından kadının sorunlarını irdeleyen yapıtların önemi büyük. Hale, bu yapıtlar kadınlar tarafından üretildiyse…           

Cumhuriyet Kitapları’nın “100. Yılında Cumhuriyetin Sanatı” kitabı da sanat dünyamızın, öncü kadınlarından bazılarına yer veriyor. Kitabın yazarlarından A. Celal Binzet Maya Galerisi’nin kurucusu Adalet Cimcoz, plastik sanatlar alanından Sabiha Bengütaş, Fahr-el Nisa Zeid, Aliye Berger, Füreya Koral, Leyla Gamsız, Eren Eyüboğlu, Hamiye Çolakoğlu, Neşe Erdok gibi isimlere; Ayşegül Yüksel sahnelerimizin yıldızları Yıldız Kenter, Zuhal Olcay, Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nun kurucusu Zeliha Berksoy, Sadri Alışık Kültür Merkezi’nin kurucusu Çolpan İlhan, kurdukları tiyatrolarla sanat dünyamıza imzalarını atan Gencay Gürün, Şahika Tekand, Yeşim Özsay, Zeynep Kaçar, oyun yazarlarımızdan Adalet Ağaoğlu, Ülker Köksal, Bilgesu Erenus, Nezihe Araz, Sevim Burak, Ebru Nehan Celkan, Zehra İpşiroğlu, Gülşen Karakadıoğlu, Sedef Ecer’e değinir. Burçak Evren, Cumhuriyetin Sineması’nı anlatan yazısında sinemamızın ilk Müslüman Türk kadın oyuncuları Bedia Muvahhit ve Neyyire Eyüp (Ertuğrul)’dan sinemamızın ilk ödüllü kadın oyuncusu Cahide Sonku’ya, senaryo yazarı Ayşe Şasa’dan sinemamızda kadın imgesinin değişiminin öncüsü Müjde Ar’a sinemamızda iz bırakan isimleri; Evin İlyasoğlu ‘Cumhuriyetin 100. Yılında Müzik’ yazısında bestecilerimizden Füsun Köksal, Zeynep Gedizlioğlu, yorumcularımızdan Leyla Gencer, Suna Korat, İdil Biret, Ayla Erduran ve balerin Meriç Sümen’e yer verir.  

Gölgede kalanlar, hatırlayamadıklarımız 

Gazetemizde ‘Kadınlar hayır derse’, ‘Zor zamanlarda sanata tutunmak’ ve ‘Karanlıkta yıldız böcekleri’ başlıklı yazılarımda Dünya Kadınlar Günü’nün tarihinden, emekçi kadınların beyazperdedeki yansımalarından, sanat dünyamızın önde gelen kadın yazarlarından ve sanatçılarından söz etmiştim. Ama, bir de ‘ünlü’ olmayanlar var. Sözünü etmek istediğim bir diğer kitap, “Sanatın Gölgedeki Kadınları” bu eksikliği gideren önemli bir çalışma.  

Özlem Belkıs ve Duygu Kankaytsın’ın derlediği, Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan kitapta ‘edebiyat kanonunda kadın romancıların konumundan, farklı disiplinlerde kadının yerini ve temsilini konu alan 26 makale var. Yalnızca yazarlarını sıralamaya kalksam, köşemin sınırlarına ulaşırım. Özlem Belkıs’ın sanat tarihi kanonlarını deşifre etme konusuyla başlayıp, sanat üreten kadınlara ilişkin bir çerçeve çizen kitap, çeşitli nedenlerle (kimi toplumsal, kimi bireysel, örneğin eşinin gölgesinde kalmak gibi) gölgede kalmış kadın sanatçılarımıza ilişkin bilgiler içeriyor. Kitaptan ilerde daha geniş bahsetme vadiyle, bir kitaba daha değinmek istiyorum.  

Ülkemizin değerli tiyatro eleştirmenlerinden Zehra İpşiroğlu, eleştirinin yanı sıra yazdığı yaratıcı eğitim ve öğretim, röportaj, öykü ve anı, çocuk ve gençlik kitapları ve çevirileriyle tanınır. “Lena, Leyla ve Diğerleri”, “Hayal Satıcısı”, “Yüzleşme”, “Anlatılamayan Öyküler” gibi tiyatro metinlerinde toplumsal cinsiyet sorununu irdeleyen İpşiroğlu “Haneye Tecavüz” adlı belgesel romanıyla Duygu Asena Roman Ödülü kazanmıştı. Yeni yapıtı, “Hatırlayamadıklarımız” başlıklı bir roman.  

Altı kahramanının yaşadıkları aracılığı ile ülkemizde kadına yönelik şiddetin vahametini gözler önüne seriyor İpşiroğlu. “Olup bitenin farkına varanlar sadece ve sadece gerçeğe kulak verenlermiş ama onların da sayıları ne yazık ki parmakla sayılacak kadar azmış” derken ‘gerçek’ ile ‘yalan’ın ilişkisini anlatıyor. Haklısın sevgili Zehra… İşte tam da bu yüzden Kırmızı Kedi tarafından yayınlanan “Hatırlayamadıklarımız”ın geniş kitlelere ulaşması gerekiyor.