Yarın ‘Sevgililer Günü’ ve ‘Dünya Öykü Günü’… Sevdiklerimize sahip çıkmanın, aramızda olmayanları anmanın tam zamanı.

Sanatın hafızasına sahip çıkmak

Biliyorum, Sevgililer Günü de neymiş, kapitalizmin bir oyunu diyeceksiniz… Haklısınız, ama pekala o tuzağa düşmeden bu fırsatı değerlendirebilir, sevgilimize bir demet nergis ve birkaç kitap hediye edebiliriz, 14 Şubat’ın aynı zamanda ‘Dünya Öykü Günü’ olduğunu anımsayıp… Üstelik, sevgili deyince neden yalnızca eşlerimizi, yakın arkadaşlarımızı, dostlarımızı anlayalım? Sevdiğimiz mekânlara, kentlere, hatta kitaplara, filmlere sahip çıkmak, anılarını yaşatmak, bu günün anlam ve önemine yakışan bir davranış olmaz mı?


Öyle ise, pratik bir sorundan yola çıkalım… Yarın akşam ne yapsak, nereye gitsek diye düşünüyor olabilirsiniz; evde mum ışığında bir film izlemenizi öneririm (Bu pahalılıkta, dışarda yemenizi önerecek değilim ya… Mum ışığı hem romantik, hem de ekonomik olur!). MUBİ, dünya sinema tarihinden çok güzel bir seçki sunuyor ‘Sevgililer Günü’ nedeniyle, hem de o güne özel ücretsiz. Eric Rohmer’in “Clair’in Dizi”nden Wong Karwai’nin “Aşk Zamanı”na, Wim Wenders’in “Paris Texas”ından Zeki Demirkubuz’un “Masumiyet”ine onlarca başyapıt sizi bekliyor.

Yok, “film sinemada seyredilir” deyip, sevgilinizle bir sinema akşamı planlamak istiyorsanız, o zaman Japon yönetmen Ryusuke Hamaguchi’nin “Arabamı Sür” (Drive My Car) filminden şaşmayın derim. Filmin senaryosu Haruki Murakami’nin bir öyküsünden uyarlanmış. Böylelikle, hem bu yılın (kanımca) en güzel filmini izlemiş, hem de ‘Dünya Öykü Günü’nü kutlamış olacaksınız. Sevgilinize alacağınız kitaba gelince, bu konuda da birkaç önerim olabilir. İlk tercihinizin Murakami olması doğaldır, ama keşke yanında yerli yazarlarımızdan bir öykü kitabı da olsa… Sait Faik’ten Nazlı Eray’a, Sabahattin Ali’den Tomris Uyar’a, Haldun Taner’den Onat Kutlar’a pek çok isim var önerebileceğim, en iyisi tercihi size bırakmak... Yok, onları okumuştur diyorsanız, sanatın hafızasına uzanan, sanatçıların anılarından derlenmiş birkaç kitap önerebilirim. Ama önce, güncel bir konuya değineceğim. Bir hafıza mekânına yapılan haksızlığa, sevgisizliğe…

sanatin-hafizasina-sahip-cikmak-980023-1.
Arabamı Sür



Sanat mekânlarının hafızası

Cuma sabahı, polis korumasında boşaltılan Bakırköylü Sanatçılar Derneği Kültür ve Sanat Konağı’ndan söz ediyorum. 1908 yılında yapılan konak, önce Fransız okulu ve öğrenci yurdu, ardından ‘Bezeyan Okulu’ olarak işlev görmüş, 1936’da Bakırköy Halkevi’ne tahsis edilen konak, 80’lerde Adliye binası olarak kullanılmış, 2001’de Bakırköy Belediyesi’ne verilmiş. Belediye de konağı Bakırköylü Sanatçılar Derneği’ne kiralamış. Binanın ilk günlerinden bugüne, Toto Karaca, Necdet Mahfi Ayral, Jeyan Tözüm, Münir Özkul, Suna Pekuysal, Altan Erbulak, Halit Akçatepe, Sırrı Gültekin, Belgin Doruk, Göksel Arsoy, Kenan Pars, Nubar Terziyan, Ahmet Mekin, Bülent Oran, Suavi Tedü, Sadık Şendil, Tuncer Cücenoğlu, Ani İpekkaya, Rutkay Aziz, Cezmi Baskın’ın da aralarında olduğu çok sayıda sanatçının yolu bu konaktan geçmiş. Binanın mülkiyetinin, 2020 yılında Hazine tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı’na verilmesinden sonra, Bakanlığa bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğü derneğin tüm başvurularını yanıtsız bırakmış ve tahliye davası açmış. Davanın Bakanlıkça kazanılması sürpriz değil tabi… Binanın tahliye edilmesine ilişkin tebligat sanat çevrelerinde tepki yaratmasına karşın, Vakıflar idaresi kararı geri çekmiyor ve tahliye gerçekleşiyor.

Kurucuları arasında Tarık Akan, Cem Karaca, Ayşen Gruda, Ergun Köknar, Üstün Asutay ve Cihat Tamer gibi değerli sanatçıların yer aldığı Bakırköylü Sanatçılar Derneği 1993 yılından bu yana sanatın çeşitli dallarında kurslar açmış. Prof. Ruhi Ayangil’den İskender Doğan’a seçkin bir öğretmen kadrosuna, yaklaşık 500 öğrenciye ve 60’a yakın çalışana sahip… Böylesine önemli bir sanat odağının “kütüphane yapacağız” denilerek boşaltılması sanatın hafıza mekânlarından birinin daha yok edilmesi anlamına geliyor.

Bir mekânı yitirirken, bir mekânı kurtardık hafta içinde. İzmir Emniyet Müdürlüğü binasının depremden zarar görmesi üzerine, yeni bina yapılana kadar İzmir’in en önemli sahnelerinden, Ege Üniversitesi’ne bağlı Atatürk Kültür Merkezi’nin Valiliğin talebi üzerine İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne tahsis edileceği haberinin basına yansıması ve İzmir Tiyatroları Derneği’nin çağrısı ile bina önünde toplanan sanatçı ve sanatseverlerin tepkisi üzerine Valilik bu niyetinden vazgeçti. Biz de, rahat bir nefes aldık.

Mekânlardan söz etmişken, İzmir’in en güzel sanat mekânı Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’ni anımsamamak ne mümkün. İzmir Büyükşehir Belediyesi bu salonda çok sayıda önemli etkinlik gerçekleştiriyor. ‘Cumartesi Klasikleri’ kapsamında dün akşam Gülsin Onay’ın konseri vardı. Konserin bir özelliği, müzik yazarı Serhan Bali’nin Onay’ın yorumladığı yapıtların arka planı üstüne açıklamalarıydı. Yarın da, İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın ‘Sevgililer Günü Konseri’ var AASSM’de. İstanbul’da da çok sayıda konser var aynı gün: Kadıköy Belediyesi’ne bağlı Süreyya Operası’nda Gülsin Onay, TİM Show Center’da Fazıl Say, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda İDSO’nun ‘Sevgililer Günü Konseri” ve çok sayıda popüler müzik etkinliği…

Kitaplara yansıyan hafıza

Kitaplardan söz etmek için yola çıktım, ama sinemadan, müzikten söz ederken, kitaplara yer kalmamış neredeyse… Sanatçılar üstüne anılarını paylaşan yazarlarımızın yeni yapıtlarından birkaç örnekle bitireyim… “Dorsay’ın Penceresinden Kültür ve Sanat Dünyamızdan Portreler” ve “Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar”da yaşamı boyunca edindiği dostlardan bir kısmı üstüne duygularını, düşüncelerini paylaşan sevgili dostum Atilla Dorsay’ın “Yılmaz Güney Kitabı” sinemamızın hafızasına çok değerli bir katkıydı. Bu kitabın, yeniden gözden geçirilerek yapılmış yeni baskısı hafta içinde kitapçılara ulaşmış. Haberiniz olsun…

Dorsay’la ortak dostlarımızdan Erkan Özerman’ın Remzi Yayınevi’nden çıkan kitabı “İzmirli Dario” geçen yaz yayınlanmış, ama yeni geçti elime. Menajerliğini üstlendiği sanatçıları dünya sahnelerine taşıyan, ülkemizin en başarılı organizatörlerinden biri, belki de birincisi olan Erkan Özerman’ın Dario Moreno’ya ilişkin anılarını keyifle okuyorum. İzmir’in sanat hafızasının önemli bir parçası olan Dario Moreno’yu daha yakından tanımak için güzel bir olanak…

Son olarak, cinsellik üstüne çok özel bir kitaptan söz edeceğim. Sevgililer gününün cinsellikle ilişkisini göz ardı edecek değiliz herhalde. Malum, bu günün tarihi çok eskilere, Romalıların doğurganlık tanrısı onuruna düzenledikleri ‘Lupercalia’ Festivali’ne uzanıyor. Her neyse, biz kitaplara dönelim… Elime geçen en yeni kitap, ünlü ressam, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği Başkanı Bedri Baykam’ın imzasını taşıyan “Genel ve Çok Özel SAKINCALI El Kitabı”. Baykam, kitabının önsözünde “Yol yakınken uyarayım, elinizdeki kitap cinselliğin yasaklı bölgelerine pervasızca giren bir çalışma” diyor ve “…cinsellik etrafında onca bilimsel-sosyolojik-felsefi izdüşüm üzerine kafa yorduğu”ndan söz açarak, ülkemizde ‘sakıncalı’ olarak tanımlanan yapıtlara ve olaylara özgün ve özgür bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Evlilik, fahişelik, kıskançlık, güzellik, aldatma, “Me Too” furyası, seks endüstrisi, dünyadaki ünlü seks skandalları, yapay zekâ ile aşk, bilimin ve dinlerin cinselliğe bakışı kitapta yer alan konulardan yalnızca birkaçı. Evet, bu da bir hafıza kitabı… Baykam, üç yaşından itibaren kendisini etkilemiş olan ve hayatına giren ‘karşı cinsten’ tüm insanlara ithaf etmiş kitabını.

Bireysel ve toplumsal hafızaya yaslanan yapıtlara başvurmak için ‘Sevgililer Günü’ iyi bir gerekçe olabilir.