Nurcan Gökdemir

nurcangokdemir@birgun.net

CHP’ye kendi tabanının küskünlüğü giderek katmerleniyor. Buna karşı CHP’nin, asıl müttefiklerinin ilerici, demokrat, emeğiyle geçinen kesimler olduğunu hatırlayarak strateji değiştirmesi gerekiyor.

Seçim ittifakı kiminle?
6’lı Masa’nın liderleri seçim öncesi ortak toplantılar gerçekleştirmişti. (Fotoğraf: Depo Photos)

AKP’nin mutlak iktidarını sürdürmesine odaklı anlayışı Türkiye’de tüm siyaseti, bu çemberin içine aldı. Her seçimde iktidarını sürdürmesine yarayacak formülleri bulma, bunları parmak üstünlüğüne dayanarak yasalaştırma, Anayasa’yı, yasaları, teamülleri ve yerleşik etik kuralları da ayaklar altına alarak uygulama pervasızlığı, yıllardır ülkeyi kuşattı. Parlamento içi muhalefetin iktidarın karşısındaki etkisizliği, AKP’nin planlarının hayata geçmesini sağlayıcı yanlış politikaları, bu kuşatmanın gücünü daha da artırdı.

Bunun en somut örneği seçim ittifaklarını zorunlu kılan yeni rejim modeliyle ortaya çıktı. AKP’nin 24 Haziran 2018 seçimleri öncesi gündeme getirdiği seçim ittifaklarına olanak sağlayan yasal düzenlemeye önce başta CHP olmak üzere tüm muhalefet partileri karşı çıktı. Dönemin CHP Sözcüsü Bülent Tezcan’ın ağzından bu karşı çıkışın nedenleri şöyle açıklandı:

“CHP olarak seçim ittifaklarının yapılmasına kategorik olarak itiraz etmiyoruz. Siyasi partiler bir araya gelebilir ittifaklar yapabilir milletin karşısına bu ittifak ile gidebilir. Ama bu ittifak siyaseti zenginleştirmek, siyasi partilerin kimliklerini korumak ekseninde oluşturulursa yapılır. Oysa TBMM gündemine getirilen teklif bir demokratik ittifak yolunu açan teklif değildir. Bu teklif siyaseti ve milletli kimliksizleştirme teklifidir.”

Bu tespitlere karşın AKP ve MHP’nin kurduğu ittifakın karşısında güçlü olabilmek için muhalefet de hızla ittifak arayışlarına girişti, sancılı süreçlerin ardından CHP, İYİ Parti, Saadet, Demokrat Parti, DEVA ve Gelecek Partisi’nden oluşan Millet İttifakı kuruldu. Ortak motivasyonu “Erdoğan’ın tek adamlığına karşı çıkma” olan bu ittifak, sandık hesabını zorunlu kılan seçim modeli dolayısıyla kimliksizleşme ve kimliksizleştirme riski göze alınarak kurumsallaştırıldı. İttifakın en büyük ortağı olan CHP’nin yüzde 25 oranına hapsolan oylarını arttırmak, Erdoğan karşıtı muhafazakar kesimin oyunu alabilmek ve tümü muhafazakarlardan oluşan ortaklarını küstürmeme gayreti partinin geleneksel çizgisinde büyük sapmalara yol açtı.

YENİLGİ GELDİ

Bülent Tezcan’ın tam da 2018’de uyardığı gibi başlayan “kimliksizleşme” 2023 genel seçimleri öncesi zirveye çıktı. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylemlerine hakim olan muhafazakar çizgi CHP’nin tabanını oluşturan ilerici, demokrat, sol, sosyalist kesimlerde rahatsızlık yarattı. Bu kesimler bu söylemlerde sorunlarının çözüm formülünün izlerini de göremedi. Her şeye karşın “Erdoğan iktidarını sona erdirme” beklentisi ile sandık başına giden seçmenler, CHP’den desteğini esirgemedi. Sonuçta muhalefet Erdoğan karşısında bir kez daha yenildi.

CHP’nin Erdoğan’ın yeniden adaylığının Anayasa’ya aykırılığını tartışmaya açtırmama konusundaki yanlış stratejisi, oy kullanma sürecinde şaibe olduğu yaygın görüşünü sahiplenmeyerek de sürdü. Seçim sonuçlarına razı olundu, muhalefet partileri sessizliğe gömüldü, muhalif seçmen de “kandırıldık, aldatıldık” duygusunun hakim olduğu bir küskünlüğe savruldu.

BİR KEZ DAHA TUTAR MI

Seçim sonrası bu duyguları pekiştiren CHP ve ittifak ortaklarından gelen açıklamalara hiç değinmeden bugüne gelelim.

Yine bir süre sonra “varlık-yokluk” eksenine oturacağı kesin olan bir seçimle toplum karşı karşıya. Gerçekten de AKP’nin 2019’da CHP’ye kaptırdığı 11 büyükşehri ve büyük ilçeleri geri alması, iktidarını tahkim etmesine yarayacaktır kuşkusuz.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in seçim yenilgisinin faturasını ortaklarına kesen, yerel seçimlere her partinin ayrı ayrı girmesinden yana olduklarını ifade eden açıklaması siyasette yeni tartışmalara yol açtı. Akşener’in “Yeni bir pazarlık sürecinde elini güçlendirmek, partisinden kopmaları önlemek” kaygısıyla yaptığı değerlendirilen konuşması, Kılıçdaroğlu’ndan “Nezaket sınırlarını zorlamama” vurgusu ile yanıtlandı. Ancak CHP kurmaylarından CHP’nin her ne olursa olsun ittifaka mecbur tavrını gösteren açıklamalarla karşılandı.

MECBURUZ SÖYLEMİ

Genel Başkan Yardımcısı Eren Erdem, BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’a, “Muhalefetin yerel seçimleri kazanması gerekiyor. Oturulur, konuşulur yani, ‘Bakarız’ diyor... Bugüne kadarki ittifak denklemlerinden bağımsız, farklı bir formül arayışı ortaya çıkar, o da konuşulur. CHP bu opsiyonlara açık ve kazanma arzusundaki bir parti. Bizim burada Akşener’in sözleriyle ilgili polemik oluşturacak bir ifade kullanmamız doğru olmaz” dedi. Genel seçimde başarı getirmeyen bu stratejinin yerel seçimler için doğru olduğunu düşünmeyi sağlayacak gerekçeleri anlamak zor.  

CHP’nin kendi tabanının küskünlüğü giderek katmerlenirken gerçek müttefiklerinin toplumun ilerici, demokrat, emeği ile geçinen kesimleri olduğunu hatırlayarak strateji değiştirmesi bir çıkış yolu olarak ortada duruyor. “Bize mecburlar” denilen seçmenleri bu söylemlerle sandığa götürmek bu seçimde tüm öncekilerden daha zor. Bu kesimlerle barışmak yerine genel seçimlerde CHP ambleminin altına mühür basamayan kesimlerin oyunu alabilme hevesi ile politika yapma daha önce başarı getirmedi, bundan sonra da başarı getirecek gibi görünmüyor.