Annem sarışınmış. Biz yokmuşuz. En az yarım yüzyıl evvel bir Alan köyüymüş...

Annem sarışınmış. Biz yokmuşuz. En az yarım yüzyıl evvel bir Alan köyüymüş. Babam kara bıyıkları, kocaman kolları, parlayan gözleriyle kaçırmış onu. Sözleşmişler gizliden bir Harçik kıyısında. Annem dünden razıymış. Samanlık seyran, köy düğün olmuş. Yıllar sonra aileden birimizin düğününde, babam kederli hem, içmiş birkaç kadeh de, birden “Sarışındı, biz de onu bulduk” deyivermiş.

Bizim oraların kadınları erken olgunlaşırmış. Kalın dudaklar, çekik gözler ve güzel kalçalar. Saçlar simsiyah, belden aşağılara dökülürmüş. Annem Arze gibiler azmış. Erkekler uzun boylu, geniş alınlıymış. Tarlalar, mağaralar, vadiler sadece bir bitmeyen takibin, sonu gelmez harekâtların, derelerin şırıltısını bastıran “mızu-duman”ların “yatağı” değilmiş. Aşkın ve elbet kaçınılmaz seksin de yatağıymış.

Bizimkilerden “biz” olmuşuz. Babam o serin düğün akşamında, sarışınlıkla güzellik, çekicilik, sanırım esasen şehveti anlatmış olmalıymış. Çocuklar şaşmış, o dev adamdan böyle sözler beklemezlermiş. Babam nerden bilsin, esmer Adem’i baştan çıkaran Havva da sarışınmış. Antik çağdaki tanrılar, tanrıçalar, kahramanlar sarışın. Güneşin parlaklığı, mücevherin altını hep parlamış. Afrodit’in rahibeleri ile yosmaları sadece sarışın değil, dehşetli şehvetliymiş. Akhilleus savaştan kaçmak için Lykomedes’in kızlarının arasına saklanmış, ancak parlak sarı saçları onu ele vermiş. Ama babam bir bahar akşamüstü, annemi sessizce yatırdığı o tarladaki buğdayların pırıl pırıl aydınlatan sarışın ışığını hayretle görmüş. Günahı sarışınmış.

Almanya’daki sarışınlık “Kahverengi Gömlekli”lerin onuruymuş. Ari saflık hedefmiş. İnce vücudu, iri göğüsleri, uzun bacakları, sivri topuklu ayakkabıları ve ışıltılı parlak saçlarıyla Barbie bebek ariymiş. Bin dokuz yüz otuzların Yahudi düşmanı retoriği seks doluymuş. Yahudilere yapılan eziyetler, hayale sığmaz gaddarlık bir şehvet işiymiş. Babamın annemi kaçırdığı yıllarmış, faşizm sonunda yenilmiş, bizimkiler dağlardan şehre inmiş, dünyanın şehirlerinde patlayan savaş karşıtı hareketlerin tümü –bir salgın gibi- seks özgürlüğü talep etmiş. Seks barışla olurmuş.

İnsan şehveti sevmiş. İlk Günah’ın yaratıcısı Aziz Augustinus için, seks sadece evlilik içinde üremek için bir mecburiyetmiş, ama zevk almadan yapılmalıymış. Mastürbasyon, ön sevişme, misyoner pozisyonu yasal, rahiplerin listeler yaparak tek tek saydıkları değişik pozisyonlar yasakmış. Augustinus Hıristiyanlığa dönmeden evvel, henüz sekse düşman değilken yani, “Tanrım bana iffet ve haysiyet ver, ama henüz erken” demişmiş.

Ortaçağ’da Büyük Veba Salgını’nda şehvet çıldırmış. İnsan, “Ye, iç, mutlu ol, yarın zaten öleceğiz” diye düşünmüş. Arzular sönmek bir yana coşmuş. Meyhaneler, genelevler insanla dolmuş, taşmış. Nüfusun üçte biri ölmüş, Avrupa, Avrupa olmaktan çıkmış. Ama yine de insanlar seksin, hele bir fahişeyle yatmanın hastalıktan koruyucu olduğuna inanmış. Dullarla evlenmek, ölmeden evvel mürüvetlerini görmek için yanıp tutuşan kadınlarla nikâh kıymak yaygınlaşmış.
Seksi yasaklayan hiçbir kanun işlememiş. Para, hapis, sürgün, ayıplanma vız gelmiş. İngiltere on sekizinci yüzyılda en çok hapishaneleriyle kötü şöhretliymiş. Yine de koğuşlar fuhuş yapan erkek ve kadınlarla dolmuş. Paris gibi Avrupa’nın açık başkentlerinde bile fuhuş arka sokaklarda saklıca ve süratle yapılırmış.

Osmanlı’da Langa Fatma adlı randevuevi sahibi öldüğünde İstanbul’un en büyük fuhuşhanesi kapanmış, şairler arkasından tarih düşmüş. Padişahlar, iğrenç birer becermehane, işkencehane olan Harem’de yüzyıllarca macun dişlemiş. Şehvetin kitabını yazan Osmanlı, avratların bekâretini kız oğlan kız yapan ilaçlar yazmış.

Harem ve işkence evi şimdi Suriye, Irak ve Arabistan’mış. Ezidi, Şii, Alevi, Türkmen kadının eti “günde üç vakit” cihatçıya meze olmuş. Cihatçının petrolü, silahı, bombası, bayrağının hemen gölgesinde bin, iki bin erkekle cihat, pardon cennet için yattığını söyleyen sarışınlar görülmüş. Kafa kesen kanlı elleriyle bir sakallı şey, esmer birlerce kadının belini sıkmış. Tarihte kadın ve erkek hiç böyle aşağılanmamış, bir haz ve zevk eylemi olan seks insana ait olmaktan çıkmış. Babamın, annemin, toprağımın seksi ne güzelmiş.