Sendikalaşmayı engellemek için işverenler tarafından envaiçeşit yöntemler kullanıldığı biliniyor.  Bunlar en “rafine” yöntemlerden en kaba olanlarına; “İkna”dan tehdide, mobbingden işten çıkarmaya kadar “zengin” bir yelpaze oluşturuyor. Bilindiği gibi ülkemizde işçiler sendikal nedenli işten çıkarmalara karşı etkin bir biçimde korunmuyor. İşçinin sendikal nedenle işten çıkarıldığı yargı tarafından tespit edilse dahi işçi işine dönemiyor, işveren tazminat ödeyerek sendikalaşmayı engelleyebiliyor.

 

Oysa temel hak ve özgürlüklerin en önemlilerinden biri olan sendikalaşmanın engellenmesi aynı zamanda ceza hukuku kapsamında bir suç. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi” başlıklı 118. maddesine göre “Bir kimseye karşı bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanın faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, sendikadan veya sendika yönetimindeki görevinden ayrılmaya zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Yasa sendikal faaliyetlerin engellenmesini de cezai yaptırıma bağlıyor. TCK 118/2’ye göre “Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir sendikanın faaliyetlerinin engellenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

 

Ancak TCK 118 bugüne kadar etkili biçimde kullanılmadı. Gerek sendikaların yeterince ısrarcı olmaması gerekse savcıların takipsizlik vererek dava açmamaları nedeniyle TCK 118’deki yol yeterince kullanılamıyor. Ama bu konuda az da olsa sonuç alıcı örneklere rastlanıyor. Bu davalardan biri geçtiğimiz günlerde sonuçlandı.

Isparta’nın AKP’li eski Belediye Başkanı Hasan Balaman ile 9 belediye yöneticisi hakkında, Belediye-İş Sendikası'na üye 152 işçiyi baskı ve tehditle sendika değiştirmeye ve Hizmet-İş sendikasına üye olmaya zorladıkları iddiasıyla Belediye-İş Sendikası tarafından açılan dava sonuçlandı. Belediye Başkanı Hasan Balaman, başkanlığı döneminde belediye işçilerini baskı ve tehditle sendika değiştirmeye zorlama suçundan TCK’nın 118. maddesine göre 2.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme Balaman’ı sürekli veya geçici kamu görevi üstlenmekten ve seçilme hakkından da men etti. Mahkeme suçu birden çok işlemesi ve konumu nedeniyle Balaman’a artırımlı ceza verdi.

Isparta Belediyesinde yıllarca Belediye-İş Sendikası örgütlüyken 2004 yılı yerel seçimlerinde belediye başkanlığını AKP’li Hasan Balaman’ın kazanmasından sonra işçilere Belediye - İş Sendikası’ndan istifa ederek Hak-İş’e bağlı Hizmet - İş Sendikası’na geçmeleri yönünde baskı yapılmaya başlanmış.

Bu baskılar sonucunda işçilerin bir bölümü Hizmet-İş Sendikası’na geçmek zorunda kalırken, bir bölümü sendikalarını değiştirmemiş. Ancak istifa etmeyen Belediye-İş üyesi 152 işçinin iş sözleşmesi feshedilmiş. İşten çıkarılan işçiler işe iade davası açmış ve toplam 276 işe iade davasının tamamında mahkeme, feshin geçersizliğine, fesihlerin sendikal nedenle yapıldığına ve işçilerin işlerine iadelerine karar vermiş ve bu kararların tamamı Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş.

İşe iade davalarından ayrı olarak Belediye-İş Sendikası belediye başkanı ve diğer görevliler hakkında Isparta Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmuş ve belediye başkanı ile bazı belediye yöneticileri hakkında aleyhine Türk Ceza Kanununun 118/1’inci maddesini ihlal ettikleri gerekçesiyle dava açılmıştı.  19 Ekim 2009 tarihinde başlayan davada Isparta Sulh Ceza Mahkemesi 9 Şubat 2012 tarihinde kararını açıkladı. Belediye başkanı sendikal baskı ve tehdit suçundan 2.5 yıl hapis cezası aldı.

Mahkemenin kararının ne kadar doğru olduğunu ceza alan eski belediye başkanı şu sözlerle ortaya koydu. "Aldığım ceza Hak-İş Sendikası'nı belediyede kayırmam, onları desteklemem iddiasıyla verilmiş bir karardır. Eğer bu doğruysa benim için bu bir idealdir. Onur duyarım." Balaman ayrıca Mecliste bulunan yargı reformu paketinde yer alan bir düzenlemeden yararlanarak hapis yatmayacağını da iddia etti (DHA, 9.2.2012). Cürete bakar mısınız!

Bakalım Yargıtay sanığın bu “samimi” itirafını dikkate alıp cezayı onaylayacak mı?  TCK 118’e göre açılmış başka davalar da var. Bunların biri de Sabah-ATV yöneticileri hakkında. Bakalım sendikal hakları kullananların değil, bu hakları engelleyenlerin hapse atıldığı bir demokrasi görebilecek miyiz?