Tüm direnişlerde olduğu gibi Akbelen’deki direnişin öncüleri kadınlar…
Hatay’daki yaşam mücadelesinin, direnişinin de öncüsü kadınlar.
Hatay’da her geçen gün sorunlar, belirsizlik daha da artıyor. Siyasi iktidar için sermaye için enkazların kaldırılması; kamulaştırmalar, ihaleler eliyle yıkımın ortasında bir şantiye, bir rant alanı Hatay.

Enkazlardan çıkan demirlerin insan yaşamından daha değerli olduğuna tanıklık ediyoruz her gün. Az katlı evlerden çıkan demir daha az olduğu için yıkım için siteler, çok katlı apartmanlar seçiliyor. Yoksulun, emekçinin evi enkazın kaldırılmasına dahi değer görülmüyor. Enkazlar sermayeyi daha da zengin etmenin temel aracı artık ve yıllardır binbir emekle, alın teri ile sahip oldukları evler halka tekrar satılacak.

Yıkımdan, o unutulmaz acılardan bir servet yaratıyor, zenginliklerine zenginlik katıyorlar.

Tüm yaşanılan sorunların ortasında kadınların depremden önceki omuzlarındaki yük katlanarak artmış durumda.

Deprem sonrası nüfusun önemli bölümünün yaşadığı geçici yerleşim yerleri, kadınlar ve kız çocukları için çeşitli güvenlik ve erişilebilirlik riskleri taşıyor.
Kadınlar, çadır, konteyner edinme konusunda daha büyük zorluklarla karşılaşıyor.

Örneğin boşanmış ve deprem sonrası il dışında yurtta kalmış ve şu anda Hatay’a geri dönmüş bir kadın arkadaşımız çocuğu ile birlikte hala barınma sorununu çözememiş durumda, gerçekleştirdiğimiz kadın buluşmalarında bu sorunu yaşayan onlarca örneğe rastlıyoruz.

Kadınlar geçici barınma yerlerinde tuvaletlerin,duşların cinsiyetlere göre ayrılmamış olması ve ortak kullanım alanlarında yeterli aydınlatmanın sağlanmaması nedeniyle de kendilerini güvende hissetmiyor.
Aşırı kalabalık, kadınlar ve çocuklar için ek koruma riskleri doğuruyor  ve kadınlara,çocuklara yönelik şiddet,istismar artışlarına neden oluyor.
 
Kadınlar kendilerine ve cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle bakmakla yükümlü görüldükleri(çocuk,yaşlı,engelli) kişilerin bakımını sürdürmek için gerekli temel ihtiyaçlardan yoksun.

Depremden etkilenen bölgedeki kadınlar, yemek hazırlamak ve bakmakla “yükümlü” oldukları kişilere destek olmak için gereken ev ve mutfak ekipmanına (ocak,fırın,buzdolabı),gıda malzemelerine sahip değil.
Kadınlar ve kız çocukları, sınırlı temiz su ile hijyen malzemelerine erişimle ilgili zorluklarla karşı karşıya. Bu durum, temiz suyun elzem olduğu yemek pişirme, temizlik ve çocuk bakımı gibi genellikle kadınların aile içindeki rolleri olarak görülen işlerin kadınlar tarafından yerine getirilmesi ihtiyacıyla yakından bağlantılı.

Mart ayında yayımlanan bir raporda (IOM) evlerini kaybedenlerin yerleştiği 3000’den fazla alanda yapılan bir değerlendirmede, söz konusu alanların yalnızca %38’inde tuvalet bulunduğunu, bu alanların %27’sinin cinsiyete göre ayrılmadığını, %46’sının da engelliler için erişilebilir olmadığını göstermektedir.

1000’ den fazla nüfusu olan geçici yerleşim yerlerinin çoğunluğunda yalnızca üç-dört tuvalet bulunmakta ve tuvaletlerde cinsiyet gözetilmemekte. Aydınlatma, kilit bulunmamakta.

Binlerce kadın gelirini, işini, tarım arazisini, istihdamını, iş yerini kaybetmiş durumda. İşsizlik, her gün açıklanan zamlar genelde deprem bölgesini özelde kadınları,kız çocuklarını çok daha fazla etkiliyor. Geçici olarak bulmaya çalıştıkları işlerden aldıkları ücret zamlarla birlikte buharlaşmakta. Örneğin ürettiklerini satmaya çalışan kadınlar malzemelerin her geçen (yem,gübre,fide,kumaş,ip) gün artan pahalılığı ve pazarlara,satış yerlerine ulaştırmaya çalışırken benzin,mazot ücretlerinin sürekli artışı nedeniyle hiçbir kazanç elde edemediklerini ifade ediyor. 

Kadınlar deprem öncesinde de düşük istihdam oranlarına sahipken bu oran devasa boyuta ulaşmış ücretsiz bakım işi yükleri, çocukların okula gidememesi ve bakmakla yükümlü oldukları yaralı ya da hasta kişilerin artması nedeniyle kadınların bakım yükü önemli ölçüde artmış durumda.

Kadınlar ve kız çocukları,sağlık ve psikososyal destek gibi çeşitli sağlık hizmetlerine büyük bir ihtiyaç duyuyor. Depremden önce de sağlığa erişim ciddi sorunken güncel durumda bu sorun daha da ciddi boyutta arttı.Tüm sağlık emekçileri açısından deprem bölgesinde istihdam oranı azaldı. Hastanelerde, sahra hastanelerinde her bölüm için yeterli sağlık emekçisi bulunmamakta. Örneğin bir çadırkentte özel hastaneye gitmek zorunda kalan kadın arkadaşımız muayene için 1650 TL ödemek zorunda kalmış.

Açıklanan raporlara göre deprem öncesinde aktif olan doktor ve hemşirelerin yalnızca %30’u çalışabilmekte. 25 Mart ayında açıklanan raporlara göre ise kadın doğum ve jinekoloji servislerinin %60’ı hizmet dışı. Kadınların bakım yükü genel olarak arttığından ve genellikle bakmakla “yükümlü” oldukları kişiler için duygusal bakım yükünü de üstlendiklerinden, kendi ruh sağlıkları üzerindeki baskı da artmakta. Kadın buluşmalarımızda küçük çocukları olan ve önemli ev içi sorumlulukları olan kadınların yüksek düzeyde stres yaşadıklarını açıkça görüyoruz.

Zamlarla ülkenin genelinde yaşanan yoksullaşma deprem bölgesinde katbekat yaşanıyor.Kötüleşen ekonomik koşullarda çocuk yaşta ve erken yaşta zorla evliliklerin yükselişini,kadınların,çocukların bölgede sayısı belirsiz cemaat yapılarına mecbur bırakılma riskini her geçen gün artırıyor.

Çadırkentlerde ve konteyner kentlerde Kuran kursu adı altında çalışma yürütenlerin kimler olduğu,hangi cemaat yapıları ile ilişkili olduğu başlı başına soru işareti. Eğitim koşullarının sağlanmaması nedeniyle ve harçlık vb yöntemlerle çocukların bu yerlere mecbur bırakılması gerçeği yaşanıyor.Geçici yerleşim yerlerinde kız çocuklarının saçlarını örtmesi telkinleri, ailesinin namaz kılıp kılmadığının sorgulanması vb olaylarını görüyoruz.

Kayıp çocukların nerede olduğu, ne yaşadığı ayrıca kocaman bir bilinmezlik deprem bölgesinde.

Eğitimde yaşanan sorunlar genelde tüm çocuklar özelde kız çocukları için okul terkleri riskini her geçen gün artırıyor.

Tüm zorlukların ortasında kadınların direnci o kadar güçlü ki. Yaşanılan sorunları halkla birlikte tespit etmek, halkla birlikte dayanışma ve mücadele olanaklarını üretmek,yaratmak depremin ilk haftalarından itibaren yol haritamızdı.

Fatsa’dan, Yeni Çeltek’ten, Tariş’ten, ODTÜ ÖTK’dan onurla devraldığımız bir geleneğimiz var bizim. Halk için, halkla birlikte.

Çadırkentlerde, mahallelerde, köylerde gerçekleştirdiğimiz kadın buluşmalarında, psiko-sosyal destek, sağlık taramaları, hukuk dayanışması, üretim atölyeleri, kuaför dayanışması gibi onlarca dayanışma biçimi gerçekleştirdik Hatay’da.

Ulaşabildiğimiz her mahallede kadınlarla birlikte konuşarak, planlayarak kararlaştırdığımız dayanışmaları duyuran, ören fiili kadın meclislerimiz oluştu.

SOL Feminist Hareket olarak 21-27 Ağustos tarihlerinde yapacağımız kadın kampımızı da çadırkentlerde, konteynerkentlerde, mahallelerde, köylerde kadınlarla birlikte örüyor, Hatay’ın, Hataylı kadınların ihtiyaç duyduğu dayanışma biçimlerini birlikte planlıyor, kamp dayanışmamızı gerçekleştirecek noktaları belirliyoruz.

Kadınlar için, kadınlarla birlikte…
İlk yardım eğitimlerinden, psikososyal destek çalışmalarına, sağlık taramalarına, üretim atölyelerinden, kooperatif deneyimlerine, hukuk dayanışmasından, film gösterimlerine, tiyatrolara, söyleşilere binbir emekle kampımıza hazırlanıyoruz.

Her halk buluşmasında, kadın buluşmasında altı çizilen duygu unutulmuşluk duygusu. İktidar depremi, deprem bölgesini unutturmak istedi ve başardı cümleleri…

Çadırkentte ilk haftalarda tanıştığımız kadın arkadaşlarımızdan Ceylan’ın feryadını tüm ülke duymalı, duymalıyız. İlk günlerdeki, ilk saatlerdeki çığlığı tekrar tekrar herkese bugün haykırmak istiyorum diyor Ceylan. Sesimi duyan var mı?

Her gün, her saat dayanışmayı, mücadeleyi örüyoruz. Çünkü Hatay’a, Hataylı kadınlara, Ceylan’ a bir söz verdik. Hatay’ı yeniden kurma sözü verdik.