Geçen hafta sonu (24 Nisan 2016) Ankara’da ve Trabzon’da spor sahalarında iki saldırı meydana geldi. Trabzon’da sinirli bir taraftar tribünden atlayarak, yan hakem Volkan Bayarslan’a saldırdı. Trabzon-Fenerbahçe arasında oynanan maç 89. dakikada tatil edildi.
Bu çok önemli bir “saldırı” idi.
Bir de onun kadar “önemli” olmayan saldırı vardı. O da Ankara’da meydana geldi. Ankaragücü’nü Ankara’da 2-1 yenen Amedspor takımının yöneticileri Nurullan Edemen, Haldi Sorun Mızrak ve iki kişi daha ev sahibi takımın yöneticileri tarafından şeref tribününde resmen linç edildiler.

Bu birincisi kadar önemli değildi!!!
Çünkü olay hakkında çıkan haberlerde “Amedspor Yöneticilerine linç girişimi” deniliyordu. Sanki masa, sandalye kırıldı denilir gibi “yöneticileri” yazılıp geçilmişti. Ben de geriye doğru bir tarama yaptım. Ancak olay hakkında bilgi veren yukarıdaki isimleri bulabildim.

Her iki olayda da saldırganlar bir gün sonra serbest bırakıldılar.
Şeref tribününde misafir takım yönetici kadrosunu ölesiye dövmek geleneksel Türk misafirperverliğinin neresine sığar acaba?
Video görüntülerinde baygın halde tribünden aşağıya doğru kayan kişi Amedspor’un basın sözcüsü ve avukatı Haldi Sorun Mızrak’ın hayatta kalması tamamen bir mucize. Baygın halde yüzükoyun yatarken, goril gibi adamlar sırtına kafasına vuruyorlar. Hiç utanmıyorlar!
Neden bunu yapıyorlar?
Kürtlerin takımı deplasmanda galip geliyor!
O zaman herkes bir şeyler yapsın:
-Vurun Kürtlere!
Soruşturma açılmış. Vuranların tümü serbest. Kimi Ankaragücü yöneticisi, kimi özel güvenlik şirketi elemanı, stat görevlisi. Güvenliği sağlamak üzere maaş alıyor. Misafiri koruyacak. Bizzat dövüyor. Utanç verici! Ama utanmıyorlar!
Çünkü ülkenin girdiği yeni yörünge böylesi bir çizgi izliyor.
Vuran kazanıyor!
Güneydoğu'daki kanlı yola gerekçeler döşeniyor: Şehitlerimiz var!
Peki Ankara’da ne oldu?
Ama onların takımı gol atıp, bizi mağlup ediyor!
Aynen böyle…
Tepeden tırnağa aynı hastalık kapladı bünyeyi:
-Şiddete en geniş hoşgörü!

***

Hiç Kimse'nin sırrı
Yazılarıyla her zaman geniş tartışmalara kapı açan gazeteci-yazar Mine Kırıkkanat, en verimli dönemine girdi. Hemen her yıl bir kitapla çıkıyor okurlarının karşısına. Böylece bir başka şeyi de kanıtlıyor:
-İyi bir yazar ne kadar engellenirse engellensin okurlarına ulaşır!
Yaygın medyadan mı dışlanıyor, gazete köşe elinden mi alınıyor, ekranlar mı kapatılıyor?
Hiç önemli değil!

Tek başına bir kalem ve bir tomar kağıt ona yeter de artar bile…
Mine Kırıkkanat son kitabı “Hiç Kimse” de bu sefer Kürtlerin kırılan kanatlarına el atıyor. Paris’te büyük soru işaretleriyle dolu bir suikastla katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez cinayetlerinin derinliklerine doğru yolculuğa çıkartıyor okurlarını…

Ama ne yolculuk!..

Sakine Cansız, “Kürt Özgürlük Hareketi”nin bayraklaşmış bir ismiydi. İsyan bayrağının dalgaları sadece karşına aldığı devletlerle sınırlı değildi. İçinde yer aldığı yapıları da etkiliyordu. Bu yüzden seveni çok fazlaydı.
Onun ortadan kaldırılması için tek ayaklı bir organizasyon yeterli olmayabilirdi. Mine Kırıkkanat spekülatif bir iddia ortaya atarak bu iddia etrafında dantel gibi işlenmiş bir kurgu ortaya çıkarıyor.

Heyecanlı, bir sonraki sayfada ne olacak merakı ve alabildiğine iddialı bir roman dokusu ile okurlarını alıp götürüyor. 188 sayfayı bir gecede okuyup bitirmek işten bile değil.

Mine yıllarca Paris’te yaşadı. Bütün kenti avucunun içi gibi biliyor. Bir de uzun yıllar Milliyet’in Paris Temsilcisi olarak çok üst düzeyde diplomatik ilişkileri oldu. Ayrıca Fransız televizyonlarının çok fazla dikkate aldığı bir gazeteci olarak tartışılmaz bir şöhrete sahip oldu.

Siyasette sahnelenen her oyunun perde arkasını gördü, not aldı, satır aralarında yazdı. Bazılarını ise anı kitaplarında ya da kurgu romanlarında kullanmak (yazmak) üzere sandığına attı.
Daha önce hiçbir kitapta göremediğimiz minik ayrıntıları “Hiç Kimse” de oskurlarıyla paylaşıyor:
“Devlet için tetik çekenlerin bir yakını verilen görev bitene kadar rehin alınırdı. Son anda caymasını, kayıplara karışmasını ya da düşman tarafına geçmesini engellemek için daha sağlam bir yöntem yoktu!”
“Hiç Kimse” herkesin el atmaya cesaret edemeyeceği bir konu üzerinde çok tartışma yaratacak bir roman olmuş.