Bıçak sırtı bir konuyla karşı karşıya olunduğu tartışma götürmez. Meselenin “hassaslığı” dikkatli bir dil ve söylem kullanmayı zorunlu kılıyor. Siyasal İslamcı rejim ve ortaklarının böyle bir kaygıları yok, sığınmacıları kendi günlük politikalarının bir aparatına dönüştürmekte pek mahirler. Şovenizmle, milliyetçilikle bezenmiş argümanlarla göçmenler her türlü olumsuzluğun, krizin günah keçisi haline getirilmeye çalışılıyor. İktidarın neden olduğu yıkımın faturası sığınmacılara kesilmek isteniyor.

Parayla vatandaşlık satanların sığınmacıları hedef almasında şaşılacak bir durum yok. Belirli aralıklarla sığınmacılar bir şekilde hedefe oturtuluyor. ‘Histerik sığınmacı düşmanlığı’nda bütün muktedirler birbirleriyle yarışıyor.

Yeri geldiğinde Avrupa ile pazarlık masasının unsurları yapılırken yeri geldiğinde de sınır ötesi operasyonun bahanesine dönüştürülebiliyorlar. Tecrübelerle bakidir ki, krizden faydalananlar hep krizin yaratıcıları oluyor. Esasında dünyanın tüm sağcıları, milliyetçileri, faşistleri aynı. Zihin dünyaları benzer çalışır, akıl yürütmeleri de. Her zaman en savunmasızı hedef alırlar. Sorunun pek çok boyutu var. Önce iktidarın bu meseleyi nasıl bir siyasi malzeme yaptığına göz atalım.

AKP SIĞINMACILARI NASIL KULLANDI?

İlk günden bu yana sığınmacılar yeni Osmanlıcı hayaller, demografik siyaset, ucuz iş gücü ve Avrupa ile ekonomik pazarlıklar için kullanıldı.

1- Yeni Osmanlıcı hayallerin aracı
Sığınmacı sorunu, Batılı emperyalistlerle birlikte hareket eden siyasal İslamcı iktidarın komşu bir ülkede rejim değiştirme hevesiyle ortaya çıktı. Yeni Osmanlıcı hayallerin aparatı olarak kullanan sığınmacılar ‘açık kapı’ politikasıyla birlikte belli bir plan dahilinde manipüle edildi. Suriyeli sayısının belli bir orana ulaşması sonrasında Batı emperyalizmi ve uluslararası kuruluşların desteğiyle Şam yönetimine müdahale edilecekti.

2- Avrupa’yla pazarlık unsuru
Sığınmacılar Batı ile pazarlık aracına dönüştürüldü. Brüksel ile imzalanan “geri kabul anlaşması”yla Türkiye Avrupa’nın ileri karakoluna dönüştürüldü. Türkiye’nin mülteciler için tampon bölgeye dönüştürülmesi karşılığında 6 milyar avro, kısmi vize muafiyeti ve bazı üyelik fasıllarının açılması taahhüt edildi. Paranın bir kısmı geldi, vize muafiyeti hiçbir zaman gelmedi.

3- Ucuz iş gücü, iç siyasetin dizaynı
AKP iktidarı sığınmacıları bir yandan Avrupa Birliği’ne karşı kullanırken diğer taraftan da iç politik malzeme yaptı. İktidar Suriyelileri “ensar” olarak tanımlarken milyonlarca kişiyi ucuz emek sömürüsü olarak kullandı. Pek çok yerde de oy deposu olarak kullandı.

NE YAPMALI, NASIL YAPMALI?

Sayıları beş milyonu bulan sığınmacılar partiler arası bir rekabete dönüştü. Ulusalcısı, milliyetçisi, faşisti hepsi birbirleriyle yarışır halde. Bu durum açlık, yoksulluk, hayat pahalılığı karşısında beli bükülen kitlelerin öfkesinin yanlış kanallara yönelmesine neden oluyor. Muktedirler yoksul kitlelerin öfkesini sığınmacı düşmanlığıyla beslemeye çalışıyor. Şoven dalgayı ve faşist hezeyanı boşa düşürmek için şu acil talepleri dile getirmeli.

1) Şam ile ilişkiler normalleştirilsin

İlk yapılması gereken şey Suriyeli sığınmacıların ülkelerini terk etmelerine yol açan koşulları ortadan kaldırmak olmalı. Suriye ile ilişkiler yeniden normalleştirilmeli. Körfez Arap ülkeleriyle olduğu gibi Şam ile de barışılmalı. Her türlü dış müdahaleye son verilmeli. Tüm koşullar sağlandıktan sonra dönüşler her türlü teşvikler verilmeli.

2) Geri Kabul Anlaşması feshedilsin

Para karşılığında Avrupa Birliği ile imzalanan ‘Geri Kabul Anlaşması’ derhal feshedilmeli. Sadece Suriyeliler değil diğer göçmenlerin de Batı’ya, üçüncü ülkelere gitmesine olanak verilmeli. Başvuranlar uluslararası koruma altında devletlere paylaştırılmalı.

3) Geçici Koruma Statüsü kaldırılsın

Geri dönüş yolu açıldıktan sonra dönmek istemeyenler için yasal düzenlemeler yapılmalı. Suriyeliler için getirilen ‘Geçici koruma statüsü” kaldırılmalı, sığınmacıları güvencesiz ve statüsüz bırakan göç politikası son bulmalı. Kalanların entegrasyonu sağlanmalı. İnsanca, kardeşçe bir yaşam için kaynaklar seferber edilmeli. Sığınmacılara yönelik planlı, programlı, uzun vadeli politikalar geliştirilmeli.

4) Gerici, şovenist söylemlere son verilsin

Göçmenleri, sığınmacıları hedef alan, nefret kusan tüm söylemler cezalandırılmalı. Gerici çevrelerin, milliyetçi partilerin ve de iktidar çevrelerinin düşmanlık üreten politikaları teşhir edilmeli. Göçmenlerin, sığınmacıların hedef alınmasına karşı "kardeşlik" hukukunu, dayanışmayı büyütmeli.

AKP’DEN AYRI ELE ALINAMAZ

Siyasi emellerin, toplumsal kamplaşmanın aracı haline getirilen Suriyeliler, ne yazık ki buna bağlı olarak ırkçı-milliyetçi nefretin de hedefi oluyorlar. Birbirleriyle yarışan milliyetçi, şoven liderler yaratılan düşmanlık üzerinden oy devşirme, kitle kazanma derdindeler. Üretilen bu yabancı düşmanlığı, sığınmacı karşıtlığı ne yazık ki çeşitli ilerici, demokratik çevreleri de esir alabiliyor.

İtiraz ve kaygılar yabancı karşıtlığına düşmeden, milliyetçi-faşizan histerinin değirmenine su taşımadan doğru bir temelde yapılmalı. Sığınmacı sorunu iktidarın iflas eden dış politikasından bağımsız ele alınamaz. Öfkeyi doğru adreslere kanalize etmek tarihsel bir sorumluluk. Bu bilinç olmadan yapılacak her şey egemenlerin, gericilerin dümenine su taşıyacaktır. Daha önce de yazdığımız gibi aksi takdirde iktidarın yanlış politikalarının faturasını bir kez daha bütün bir toplum ödeyecek.

Seçimler yaklaştıkça da milliyetçi şoven çevrelerin yönlendirmesiyle toplumdaki anti sığınmacı histeriler görünür bir şekilde dışa vuracak. Tam da bu nedenle sadece sığınmacıları değil, demokratik toplumu, ilerici güçleri, sol-sosyalist çevreleri de zor bir süreç bekliyor.