Samsun’dan Ankara’ya doğru yürüyorlardı. Tıpkı 1968’deki gibi, ellerinde bayraklarla pankartla… Aradan 30 yıl geçmişti ama içlerindeki

Samsun’dan Ankara’ya doğru yürüyorlardı. Tıpkı 1968’deki gibi, ellerinde bayraklarla pankartla… Aradan 30 yıl geçmişti ama içlerindeki “bağımsızlık” ateşi aynı yakıcılıktaydı.
Samsun’dan yola çıkarken açtıkları büyük pankartta şöyle yazıyordu:
“Tam Bağımsızlık Yürüyüşü!”
İlki Deniz Gezmiş’in önderliğinde 1 Mayıs 1968’de yapılmıştı. İkincisiyse 1 Mayıs 1998’de Samsun’dan başlıyordu. Deniz Gezmiş’in arkadaşları kırlaşmış saçlarıyla yürüyorlardı.
Geceleriyse varılan kentlerde konaklanıyor, toplantılar yapılıyordu.
Ben de Mehmet Güç’le birlikte gazeteci olarak yürüyüşü başından sonuna izliyordum. Tokat’a gelindiğin de 68’liler büyük bir sinema salonunda toplandılar. Konuşmalar yapıldı. Sahneye Ataol Behramoğlu çıktı. Yanında kıvırcık saçlı bir delikanlı vardı. Ataol gür sesiyle şiirler okuyor, delikanlı da gitarıyla ona eşlik ediyordu. Bir iki şiir-şarkı okunup geçildikten sonra Behramoğlu durdu, arkasındaki genç adamı 68’lilere takdim etti:
- Gitarıyla ve şarkılarıyla bizim yanımızda olan sevgili kardeşim Haluk Çetin!
Salondan büyük bir alkış koptu.
Ben Haluk Çetin’i ilk kez Tokat’taki o coşkulu gecede Ataol Behramoğlu şiirleriyle tanıdım. Büyük ustanın yanında yeteneği, sağlam bileği ve gür sesiyle ayakları yere basan bir sanatçının gelişini haber veriyordu. Sonra sayısız kez yollarımız kesişti. Haluk’un konserleri, televizyon programları, ortak gecelerdeki performansları dinleyicilerine büyük bir keyif verdi.
Haluk Çetin geride durmayı sever.  Mikrofon karşısına geçince şarkılarını bir kenara ayırıp dinleyicilerine “söylevler” vermez. Onun yolu “herkesin işini iyi yapması” ilkesinden geçer. Müzisyensen çık şarkılarını türkülerini söyle, anlayan anlar…
“Ben bu besteyi şunun için yaptım, şu şarkıyı söylememin anlamını size anlatayım…”
Haluk’un sahnesinde bunlar yoktur.
Ama yanında her zaman iyi konuşan hitabet ustaları olur. Mesela 14 yıldır birlikte sahneye çıktıkları Ataol Behramoğlu böylesi bir isimdir. Sonra Cezmi Ersöz vardır, Haluk’un yol arkadaşı olarak birlikte festivallere katılırlar,  televizyon programları yaparlar… Bazen sıkıntılı anlar yaşayabilirler… Mesela bir gün Anadolu’da küçük güzel bir sahil ilçesinde yapılan geleneksel Deniz Şenlikleri’nde ortak programları vardı. Cezmi Ersöz şiirler okuyacak, Haluk Çetin de şarkılar söyleyeceklerdi. Yazın sıcak günleri, henüz akşam olmamış millet kumda, denizde… Ama ilçenin küçük amfisi tıka-basa dolu. Haluk Çetin gitarının son kontrollerini yapıyor, Cezmi Ersöz okuyacağı şiirlerin ve yapacağı konuşmanın notlarını son kez kontrol ediyor. Programı sunma görevi de  yerel bir şaire verilmiş. Mikrofon yerinde, ses kontrolü tamam, haydi başla abi işareti de geldi.
Ama o da ne?
Yerel şair abimiz, Cezmi ile Haluk’u takdim edeceğine kendi şiir kitabını açıp okumaya başlamasın mı? Bir şiir, iki şiir… Yok, bitmek bilmiyor. Sunucu-şair tam yirmi şiirini okudu. Cezmi ile Haluk en ufak bir tepki göstermeden saygıyla beklediler. Dinleyicilerin bazıları, yerlerinden kalkıp festival alanı dışına çıktılar, şair abi belli bir doyuma erişti. Cezmi Ersöz-Haluk Çetin ikilisinin dinleyicilerine kendini defalarca alkışlattı.  
Neden sonra sunuculuğunu hatırladı, dinleyici kitlesiyle Haluk ve Cezmi ikilisinin arsından çekildi. Haluk gerçek bir profesyonelin nasıl olması gerektiğini göstererek o gerilimi yaşamamışçasına coşkuyla gitarının tellerine yüklendi. Cezmi’nin ince mizahıyla birlikte festival konuklarına mutlu etmesini bildi.
Bütün bunları bana hatırlatan şey, Haluk Çetin’in Ada Müzik’ten çıkan “Şiiriçi Şarkılar” adlı  albümü oldu. Tamamı kendi bestelerinden oluşan albümdeki şarkıların sözleriyse edebiyatımızın şiir cennetinden geçiyor.
Nazım Hikmet, Ataol Behramoğlu, Nihat Behram, Ahmet Telli, Sunay Akın ve Cezmi Ersöz’ün dizeleri Haluk Çetin’in yorumuyla olağanüstü bir şölene dönüşüyor. Tabii bu şöleni görkemli kılan Vedat Sakman’ın düzenlemelerini ayrıca belirtmeliyiz.
Her albüm ortak emeğin ürünüdür. Fotoğraflarda İsa Çelik’in özeni hemen belli oluyor. Haluk, yukarıdaki isimlerin hepsine teşekkür ederken Gökhan Hoştürk, Hüseyin Haydar, İsmail Onancı, Akif Oktay, Namık Çetin, Neriman Çetin ve albüme adını koyan Özlem Serin’i tek tek anıyor.
Haluk Çetin’in “Şiiriçi Şarkılar” albümünü dinleyince “bunlar” diyorsunuz:
-Şiirlere can veren şarkılar!