Amini’nin öldürülmesinin fitilini ateşlediği isyan, kadınlardan öğrencilere ve işçilere toplumun hemen her kesimini sardı. Molla rejimi ise çeşitli tavizlerle isyanın sınıfla buluşmasının önüne geçmek istiyor.

Sınıfla buluşan isyan sarsıyor
Fotoğraf: Masih Alinejad

İbrahim VARLI

Kırk yıldan fazla bir süredir dinci teokratik rejimin tahakkümü altındaki İran’da, şeriat kurallarına uymadığı gerekçesiyle alındığı gözaltında öldürülen Mahsa Amini’nin ölümünün başlattığı isyan üçüncü haftasını geride bıraktı. Kadınların saçlarını keserek ölümü protesto etmesiyle başlayan protestolar ülke geneline yayılırken tüm toplumsal katmanları sarmaya başladı.

İlk günlerde, "Ahlak Polisi" ve zorunlu başörtüsü uygulamasına karşı başlayan eylemler, daha sonra rejim karşıtı gösterilere dönüştü. "Kadın, yaşam, özgürlük" sloganlarının yerini "Kahrolsun diktatörlük", “Molla rejimine hayır” almaya başladı.

Tahran yönetimi sönümlenmeyen protestolar karşısında geri adım atıp tavizler vermeye başlarken bir yandan da meydanlara çıkanları kriminalize etme arayışında. Ancak tüm baskı, şiddet ve gözdağına rağmen gerici, yozlaşmış rejimden bıkan İranlılar geri adım atmıyor.

MOLLA REJİMİ’NİN ‘SOPA VE HAVUÇ’ STRATEJİSİ

Dalga dalga fabrikalara da sıçrayan eylemler, İbrahim Reisi yönetimini endişelendiriyor. Petrokimya ve rafineri işçilerinin iş bırakması, lise öğrencilerinin ders boykotları, üniversitelilerin işgalleri rejimi panikletti. Rejim karşıtı öfke büyürken mollalar, öğrencilerin, işçilerin, kadınların katıldığı gösterileri bastırmak için her türlü yolu kullanıyor.

İran lideri Hamaney, 3 Ekim'de yaptığı açıklamada, protestolardan ABD ve İsrail'i sorumlu tuttu. Batılı güçlerin İran'ı rejim muhalifleri üzerinden parçalamayı hedeflediklerini savunan Hamaney, "Bu isyanlar ABD ve siyonist İsrail rejiminin bir projesidir. Onlardan maaş alan yurtdışındaki bazı İranlı hainler onlara yardım ettiler. Düşmanların gizli hedefi, ülkede isyan çıkarıp güven ortamını yok ederek bazı heyecanlı tipleri tahrik etmektir" dedi.

Bu kara propaganda tutmayınca 10 Ekim’de açıklama yapan İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi eylemlerin aralarında PJAK, Komale, İKDP’nin de bulunduğu Kürt örgütler tarafından organize edildiğini ileri sürdü. İran Hükümet Sözcüsü Ali Bahadori Cehromi de yaptığı açıklamada, ülke genelindeki protestoları, "örgütlü ve terörist eylemler" olarak nitelendirdi.

Reisi yönetimi bunların yanında halkın taleplerini “barışçıl” şekilde ifade etmesi için üniversitelerin bünyesinde "Özgür Diyalog Evleri" kurdu. Bu evlerde başta gençler olmak üzere tüm halk kesimlerine her türlü kısıtlamadan uzak alan sağlanacağı ileri sürüldü.

Ancak tüm karalamalara ve göstermelik uygulamalara inat halkın haklı isyanının önüne geçemiyorlar.

GÖSTERİLERİN LİDERİ KİM, KİMLER ORGANİZE EDİYOR?

Ülkenin batısındaki Sakız’da başlayan ardından da Tahran ve İsfahan gibi kentlere sıçrayan gösterilerin bir lideri bulunmuyor. Peki kimler meydanlarda?

•Kadınlar: Ayaklanmanın başını kadınlar çekiyor. Kadınlar ilk günden bu yana meydanlarda. 13 Eylül’de gözaltına alınan 22 yaşındaki Mahsa Aminin’nin 16 Eylül’de yaşamını yitirmesinin ardından meydanlara dökülen kadınlar, şeriat düzenine karşı ısrarla eylemlerini sürdürüyorlar.

•Öğrenciler: Kadınların eylemi ilk gündne bu yana öğrenciler tarafından sahiplenildi. Tahran Üniversitesi başta olmak üzere dört bir taraftaki üniversite öğrencileri hem kadınlara destek vermek hem de rejimden hesap sormak için eylemlere başladı. İsyan dalgasına lise ve ortaokul öğrencileri de katıldı.

•İşçiler: Rejim karşıtı protesto dalgası fabrikalara, işyerlerine ve diğer çalışanlara da ulaşmaya başladı. Özellikle Buşehr’deki petrokimya işçilerinin iş bırakarak eylemlere destek vermesi dikkat çekti. Sefalet ücretiyle, kötü koşullarda çalıştırılan işçiler uzun bir süredir eylemlikler içindeydi. Amini’nin ölümüyle öfke rejime karşı bir başkaldırıya dönüştü.

•Beyaz yakalılar: İran’daki eylemlerin bir diğer önemli aktörü de beyaz yakalılar olarak tanımlanan kesim. Görece daha iyi koşullara sahip, daha iyi ücretler alan beyaz yakalılar rejimin baskıcı karakterine en fazla itiraz eden kesimlerin başında yer alıyor. Rejim karşıtlığının baskın olduğu bu kesişmler 2009’daki ‘Yeşil Devrim’in de önemli aktörlerindendi.

•Laik/seküler kesimler: İslam devriminin zorunlu şeriat kuralları altında yaşamak zorunda kalan laik/seküler kesimler de protestolar merkezinde yer alıyor. Başlarını zorunlu olarak örtmek zorunda kalan kadınlardan yaşam tarzlarına müdahe edilen kesimlere, herhangi bir inanışa sahip olmayanlardan solculara seküler kesimler, rejim karşıtı cephenin en önemli bileşenleri.

•Reformistler: Sokakta olan, katı molla rejimini protesto eden bir diğer kesim de “reformist” olarak tanımlanan “ılımlı” muhafazakarlar. Yeşil Devrim’in liderlerinden Musavi ve Kerrubi’nin destekçilerinin yanı sıra eski Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani taraftarları da bu kategoride. Öyle ki Rafsancani’nin kızı Faize Haşimi de “kamu düzenini bozmak” ve “rejime karşı propaganda faaliyetleriyle” suçlanarak tutuklandı.

***

REJİM KARŞITI GÜÇLER MEYDANLARDA

İran uzmanı Dr. Tolga Gürakar: Gösteriler yoğun bir biçimde devam ediyor. Öfke sönümlenebilmiş değil. Tüm rejim karşıtı mücadelede bütün güçler birarada. Ayaklanmaya damga vuran bir kesim yok. Gösterilerin önüne geçmek isteyen Tahran yönetimi interneti kapatarak, şiddet kullanarak öfkeyi bastırma peşinde. Ülkede her yer sıkıntılı, işyerleri kapalı, randıman alınamıyor. Özellikle büyük şehirlerde meydanlar, sokaklar, caddeler göstericilerin hakimiyetinde. Ahlak polisi çok ön planda değil. Kadınlar kılık kıyafet açık şekilde metroya binebiliyor, sokaklara çıkabiliyor. Yılların biriktirdiği öfke, toplumun pek çok kesimini sardı. İbrahim Reisi, kırılganlıkları had safhada olan rejimin bu kırılganlıklarını gidermek için seçilmişti. Rejimin asli aktörlerinden. Gösteriler kolay kolay sönümlendirilemeyecek. Eğer bu şekilde devam edilirse hükümette bir takım değişikliklere gidilebilir. “Diyalog evleri” gibi uygulamalar rejimin, gösterileri içeriden parçalamak için başvurduğu bir strateji. Ancak bu politikaların başarılı olma şansı yok. İran’da rejim karşıtı mücadelede psikolojik eşik aşıldı artık. Bundan sonraki tüm gösteriler, ayaklanma ve isyanlar bugünkü mücadelenin üstüne eklenecek, bunu bir sıçrama tahtası olarak kullanacaktır.