Sıra karma eğitimde mi?

Türkiye’nin 100. yaşını kutladığı sene bu yazıyı yazmaktan ötürü mutsuzum, eminim siz de okumaktan dolayı hoşnut değilsiniz zira 2023 yılında bu konuların konuşuluyor olması utanç verici.

Akp blokunun seçimden önce kurduğu gerici ittifaklarla toplumu siyasal İslam temelinde yeniden inşa etme politikasının, seçimden kısa bir süre sonra Milli Eğitim Bakanı tarafından uygulamaya konulduğunu gördük. 

Mili Eğitim Bakanı Tekin, 11 Temmuz’da gazetecilerin karma eğitimle ilgili sorularına verdiği cevapta, “Birincil hedefim kız çocuklarının okullaşmasını sağlamak. O zaman veliyi ikna etmek için gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz. Karma eğitim esastır ama benim asli görevim okullaşma oranını arttırmaktır. Ama bu tür gerekçelerle yani eğitimin okullaşma oranının artması anlamında bu tür tedbirleri almak gerekiyorsa beraber alalım” dedi. Bakan Yusuf Tekin, Türkiye’de bazı ailelerin kız çocuklarını erkek çocuklarla okutmak istemediğini, bu sebeple “kız okullarının” açılmasının gündeme gelebileceğini söyledi.  Ve böylelikle “kız okulları” tartışmasını başlatmış oldu. 

***

2014 yılında Millî Eğitim Bakanlığı müsteşarlığı yaptığı dönemde karma eğitimle ilgili sorulan soruya “eğitimin karma olmasını zorunlu kılan bir düzenleme yok,” diyen Tekin, bakan olunca da “Veliyi ikna etmek için biz, gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz” tartışmasını açan nazır olarak karşımıza çıktı.

MEB’in internet sitesine girip kurum politikalarına göz atınca vizyon ve misyon gibi havalı başlıklar dikkatimi çekti. Bakanlığın vizyon sekmesinin açıklamasında; ‘Vizyonumuz hayata hazır, sağlıklı ve mutlu bireyler yetiştiren bir eğitim sistemi’ yazmakta. Misyon sekmesinde ise; ‘Düşünme, anlama, araştırma ve sorun çözme yetkinliği gelişmiş; bilgi toplumunun gerektirdiği bilgi ve becerilerle donanmış; millî kültür ile insanlığın ve demokrasinin evrensel değerlerini içselleştirmiş; iletişime ve paylaşıma açık, sanat duyarlılığı ve becerisi gelişmiş; öz güveni, öz saygısı, hak, adalet ve sorumluluk bilinci yüksek; gayretli, girişimci, yaratıcı, yenilikçi, barışçı, sağlıklı ve mutlu bireylerin yetişmesine ortam ve imkân sağlamaktır.’ Etkileyici değil mi? Hatta deyim de tam yerine rast geldi; bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? 

Oysa Milli Eğitim Bakanı yapmış olduğu açıklama ile; cumhuriyet değerlerini, laikliği ve demokrasiyi hedef almış, Anayasayı ve uygulamakla yükümlü olduğu başta Milli Eğitim Temel Kanunu olmak üzere tüm mevzuatı yok saymış, eşitlik ilkesini ihlal etmiştir. Bakanlığın internet sitesinde vizyon ve misyon sekmelerindeki o büyük büyük sözleri etmeden evvel MEB’in asli görevlerini belirleyen bu yasayı okusalarmış keşke. 

***

Karma eğitimin temeli cumhuriyette atıldı. Ne var ki atılan temelden 100 sene geçmesine rağmen, çocukların eğitim öğretim haklarına kavuşmalarında cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kalmaları olağan hale getirilmeye çalışılmakta. Karma eğitimi teşvik etmek, çocukların okula devamlılığını sağlamak devletin görevi değilmiş gibi MEB bakanı ailelerin çocuklarını okula göndermediğinden bahsediyor. Çocukların eğitim okula devam etmesi ailelerin inisiyatifinde değil ki, mecburi. Devamlılığını sağlamak da devletin yükümlülüğü.  
Bakanın bu açıklaması bir gündem değiştirme açıklaması değil, bilakis tam da 21 senelik gündemlerinin açıklaması! Milli Eğitim Bakanı bu beyanı ile nasıl bir Türkiye hedefliyor?

Türkiye’yi 200 yıl geriye götürme amacıyla bu açıklamayı yapan sayın bakan acaba nereden ilham aldı? İlhamı, ‘kadınları ve kız çocuklarını hayatın her noktasından soyutlayan’ Taliban mı? Bu tehlikeli söylemi nasıl bir dünyanın özlemiyle açıklıyor? Sorular devam eder. Bakanın dünya tahayyülü nedir bilinmez ama bizlerin dünyasında Taliban’a, Taliban zihniyetin en ufak bir kırıntısına yer yok.

Milli Eğitim Bakanı “kız okulları” konusunu televizyon programında herhangi bir araştırma ve veri göstermeden veriye dayalı bir açıklama yapılmadan dile getirdi. Çünkü herhangi bir veri yok. Bilindiği gibi, tarikat ve cemaatlerin devletteki varlığı ve gücü tarihi zirvede! MEB bakanı da AKP döneminde siyasal islamcılığın güç toplaması ile palazlanan tarikatlardan gelen talepleri dillendiriyor. Bu durumun içselleştirilmesi mümkün değil. Kaldı ki, çocukların tarikatlarda maruz kaldığı istismarlar hepimizin malumu iken, cumhuriyet değerlerinden vazgeçmeyi kılavuz edinmiş muktedir şayet bu yoldan dönmez ise en büyük zararı çocuklara verecektir. Çocuk yaştaki bireylere cinsiyete dayalı ayrımcılığı yaşatmamak devletin görevlerindendir. Zira toplumdaki sağlıklı iletişimin temelinde karma eğitimin katkısı yadsınamaz.  Ayrımcılık ile gelen cinsiyete dayalı eşitsizlik sonucu ülkede; demokrasiden, sekülerizmden, sürdürülebilir kalkınmayı yaşatacak bir yol haritasından bahsetmemiz olanaksız hale gelir. 

***

Ezcümle, kız okulları meselesinin İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın çekilmesi kadar önemli bir adım olduğunu düşünüyorum ve bu konuda iktidar blokunun atacağı adımlara direnmemiz şart aksi halde peyderpey kazanımlarımızı gasp etmeye devam edecekler. Şayet güçlü bir itiraz yükselmezsek, ekim ayında bir torba kanunun içine sıkıştırılıp Meclis’e getirilmesi de mümkün. 

Kadın-erkek eşitliğinin bir ülkenin demokrasisinin temel kriteri olduğunu kabul etmeyenlerle mücadelemiz hep olduğu gibi bu dönemde de hız kesmeden devam edecek. Akp blokunun son derece gerici bir zihniyetle kadınların yaşam ve eğitim haklarına yaptığı saldırılara asla boyun eğmeyeceğiz, hiçbir hakkımızı teslim etmeyeceğiz.