Erdoğan’ın idam karşısındaki tutumunu mezhep, siyaset, popülizm belirliyor

Tutarlı olmamak siyasetin/siyasetçinin doğasında var gerçekten. Siyasetçinin tutumu zamana, dinamiklere, kimi hesaplara dayalı olması açısından da bel bağlanacak bir tutum değildir. Zamanın ruhu neyi gerektiriyorsa o ruha uygun davranır siyasetçi dediğin.

İdam konusunda vaktiyle farklı değerlendirmeler yapmış olan Recep Tayyip Erdoğan, kim ne derse desin idama ilişkin aslında hep aynı tutumu almış bir siyasetçi. Kültürel arka planı, cezalandırmaya büyük önem veren inancı doğrultusunda hiçbir zaman idam karşıtı olmuş biri değil. Bu nedenle anayasanın bazı maddeleri için yapılan referandum öncesi propaganda kampanyalarında 12 Eylül cuntacılarınca yaşı büyütülerek idam edilen devrimci Erdal Eren için gözyaşı dökmesi “siyasi gözyaşı”nın bir örneğiydi sadece. Asıl inandıklarına, o inandıklarının yararına olacaksa, ters düşmekten çekinmeyen biri Erdoğan.

Bir “durumu” savunması ya da karşı olmasında savunduğu ya da karşı olduklarının ne olduğu belirleyici. Bunu “devlet anlayışı” haline getirmesi sorunlu bir tutum. Suriye’de, adı geçen ülkenin tüm egemenlik haklarını hiçe sayarak vekalet savaşının en büyük yürütücülerinden biri olmasına rağmen, Suudi Arabistan’da Şii din adamı Nemr ile 47 arkadaşının idam edilmeleri karşısında Suudi Arabistan’ın “egemenliğine” çok saygılı biri olabiliyor Erdoğan. İdamlara gösterilen uluslararası tepkilere Suudi Arabistan lehine “Bu Suudi Arabistan’ın iç meselesi” dedi biliyorsunuz. 2016 Ocak’ında ettiği bu lafların üzerinden beş ay geçtikten sonra Bangaldeş’teki din adamlarının idamı üzerine “Kinin, nefretin bu denli yaygınlaşması, bu tür idamları yapan anlayışı ne demokratik bir anlayış olarak görüyorum, ne adil bir yönetim olarak görüyorum ve huzurlarınızda lanetliyorum” diyebiliyor.

Ona bu çifte standardı anımsatacak kimse yok. Bu çifte standart mezhep kökenli ayrımcılığın korkunç örneklerinden biri. Suudi Aarabistan’da asılan Şeyh Nemr Bakır en-Nemr ile yanındaki 47 kişinin tamamının Şii, Bangladeş’te asılanların tamamının da Sünni olmasının bu “çifte standart” tutumu almasında payı elbette var. Ülkemizde son günlerde tartışılan idam meselesinde başka ülkelerin tutumunu “George ne demiş, Hans ne demiş umurumda değil, ben Allah ne demiş ona bakarım” diyerek yüzgeri eden Erdoğan’a karşı Bangladeş’ten gelen tepki “Binali ne demiş, Recep ne demiş umurumuzda değil, biz Allah ne demiş ona bakarız” şeklinde olmamış, her uluslararası platformda, zaman zaman çıkarlarını da riske atarak sürekli Türkiye’yi destekleyen bu yoksul ülke Ankara’ya nota vermişti.

Türkiye’deki idam meselesine de Suudi Arabistan’dakine de aynı tutumu alacak istikrarda biridir Erdoğan. Bangaldeş’in “iç meselesi”ne burnunu sokmayı kendisine hak bilen Erdoğan, George’un da Hans’ın da burnunu bu meseleye sokmasını isteyebilmekte bir sakınca görmüyor. Uluslararası toplumu Bangladeş’teki idamları kınamaya çağırmıştı anımsarsanız.

ABD’de idama bakış değişiyor

Sıkıştıkça “ABD’de de idam var” diyen Recep Tayyip Erdoğan, adı geçen ülkenin sadece birkaç eyaletinde idam cezası olduğunu nedense görmezden gelmekte ama hem Batı’nın hem de ABD’nin genelinde bu cezaya başvurulduğunu söyleyebilmekte. Ama ABD’de o birkaç eyalette geçerli olan idam cezalarına karşı ABD’nin genelinde bir itiraz olduğunu bilmesinde yarar var yine de. Dileyen Pew Research Center Poll sitesine girip araştırmaya bir göz atabilir. Araştırmaya göre ABD’de idam cezasına olan destek tam yarım asır sonra yüzde 50’nin altına düşmüş durumda. Bu eğilimin daha da artacağı düşünülüyor. Çünkü idam bir ceza kabul edilmiyor. Caydırıcılığının olduğunu da kimse iddia edemez.

Ergenekon, Balyoz vs. gibi davalarda örneğin idam kararı verilerek idamlar infaz edilseydi, bugün hepsi “düşmüş” olan bu davaların zanlıları geri dönülmesi mümkün olmayan idamın kurbanları olacaktı.

“Kinin, nefretin bu denli yaygınlaşması”ndan yakınan (Bangladeş için tabii) Erdoğan’ın Türkiye’de kendi kininden bağımsız olmayan idam taraftarlığını yapması şaşırtıcı değil elbette.

İdam karşıtları olarak Victor Hugo gibi düşünüyoruz biz de: “Neyin, iyi neyin kötü olduğuna vicdanımız karar verir.”

“Binali ne demiş, Recep ne demiş umurumuzda değil”