Güzel bir haberim var. Çok ayaklı bir olay, lütfen burun kıvırmayın “Börtü-böcek” yazıyorum bu hafta. Bir çevrecilik hikâyesi, içinde....

Güzel bir haberim var. Çok ayaklı bir olay, lütfen burun kıvırmayın “Börtü-böcek” yazıyorum bu hafta. Bir çevrecilik hikâyesi, içinde entrika ve siyaset de var. İşin sonunda sizin hayatınıza da bir şeyler dokunuyor.
Seksenlerin sonu İtalya, Roma. İtalya’nın başkentine ilk McDonals açılıyor. Carlo Petrini isimli bir İtalyan, kendi topraklarında bu dükkânı görünce deliye dönüyor. 1986 yılında Petrini, 62 arkadaşını yanına toplayıp ulusal bir hareket başlatıyor, Sloow Food. Bu çevreçi örgüt, günümüzün dünyasında modern olma adına, gıda maddelerinin üretiminde, doğanın gerçek ritminden koparak, hızlanmaya, çevreye ve insan yapısına zarar vermeye, karşı çıkıyor. Hareket kurulduktan üç yıl sonra Paris’te 15 ülkeden delegelerin katılımıyla uluslararası bir boyut kazanıyor.
Aynı yıllar Türkiye’de İzmir, Tire. Bölge köylüsüne yurtdışından gelen tohumlar dağıtılıyor. Önceleri ucuz olan ve kilo olarak daha verimli olan bu tohumlar köylüye cazip geliyor. Yanlız bu tohumların, satışı yapılırken pek dillendirilmeyen bir ayıbı var.
Yurtdışından gelen salatalık tohumunu, tarlanıza ektiniz. Büyüdü, salatalık fidesi oldu. Bereketi yerinde, kilo kilo salatalık topladınız. Ama bu salatalıklar tohum yapmıyor. Salatayı toplamayıp toprakta bekletip küçük kavun büyüklüğüne geldiğinde, içini açıp çekirdeğini alamıyorsunuz. Bir daha ki sene için, sizin, yurtdışından gelen tohumları satan adama gidip tekrar tohum satın almanız gerekiyor. Elinizdekilerin genetiğiyle oynanmış. Kısır salatalık satılmış size. Bu kurulan yeni döngüyle dededen, babadan beri elinizde tuttuğunuz salatalık tohumları da yok olup gidiyor. Oyuna geldiniz.
Bugün için 80 bin üyeye sahip olan Sloow Foodcular, Türkiye’ye giriyor. Kasım 1977’de vizyona sokulan Sakar Şakir filminde, Kemal Sunal’ın otobüste yediği kocaman salatalık artık yoktur memleketimizde. Sloow Foodcular, Türkiye’de yerel olana sahip çıkılması gerektiğini düşünen 15 akıllı âdem buluyor. Bunlardan biri de İzmir Tire’de.
Öğretmen kökenli, bir restoran sahibi Lütfi Çakır. Dört yıl önce Sloow Foodculara katılmış. Çevresindekilerin de desteğiyle bölge köylüsünün elinde kalan eski tohumlara ulaşıyor. Geçmiş günlerdeki üretimlerini özleyen ve tohumlarına sahip çıkan köylünün de katkılarıyla, son on yıldır artık pazara hiç inmeyen bir salatalığın tohumları, toprakla buluşur. Boyu 30-40 cm, bilek kalığından salatalıklar, yerden bitiyor. Bilmeyenin tezgâhta görse “Kartlamış” diye almayacağı, lezzetine doyum olmayan bu salatalığın üretim döngüsü bu yıl tekrar başlıyor. Lütfi Çakır, tohumluk diye ektiği salatıklardan daha doya doya yemeye kıyamamış. Önümüzdeki yıl, bölge köylüsüne dağıtacak tohumları. Bölgede yetiştirilen dometes ve birer için de aynısını yapacak. Eski tohumlardan, yerel tatlara ulaşacak.
2008 yılında İtalya’nın Torino kentinde Sloow Food’un bir etkinliğinde Lütfü Çakır’la Carlo Petrini biraraya gelmiş. İkisinin yanyana çekilmiş bir fotoğrafı, Sloow Food Türkiye’nin bir büroşüründe kullanılmış. Kendi topraklarında yetişene, üretilene sahip çıkan iki adam. Çevrecilik, romantik bir uğraş değildir. Siyasetin, tam kendisidir. Bizi, yarattıkları markalarla aynı şeyleri giymeye, gıda zincirleriyle aynı şeyleri yemeye, giderek aynı şeyleri, hatta tek bir şeyi düşünmeye iten sistemden, toplum yararına bir şeyler yaparak, kişisel çıkış yoludur.
Zeka gerektirir, çünkü farkındalık ön koşulludur. Bu pazar sabahı, varsa, kahvaltı masanızdaki salatalığa iyi bakın. Sizden mi, değil mi? Değilse, Lütfü Çakır’ın 10 yaşındaki oğlu Deniz’e ulaşın. Ondan alacağınız tohumları apartmanlarınızın arka bahçelerine veya büyükçe bir saksıya ekin. Şimdiler de Sloow Food Çocuğu kurmaya çalışan Deniz, sizin ve yaşıtı kardeşlerinin katkılarını bekliyor.