Bu konuda iddialılar. Öyle ki iddaya bile girmiş durumdalar. Stockholm’de otobüsleri ve metro sistemini işleten SL şirketi, şunu aynen duyuruyor: “Bir durakta otobüs bekliyorsun. Otobüsün...

Bu konuda iddialılar. Öyle ki iddaya bile girmiş durumdalar. Stockholm’de otobüsleri ve metro sistemini işleten SL şirketi, şunu aynen duyuruyor: “Bir durakta otobüs bekliyorsun. Otobüsün 20 dakika geç kalırsa atla bir taksiye gideceğin yere git. Elinde taksi fişinle SL şirketine uğra. Biz sana bu parayı öderiz.” Bizim hiçbir otobüsümüz 20 dakika geçikmez, ola ki geçikirse iddayı kaybettiğimizi kabul eder, ödemeyi yaparız diyorlar. Kentin yollarında, sadece otobüslerin kullandığı ayrı şeritler yapılmış olduğu için SL, girdiği her iddiayı kazanır. Duraklarda yazan zaman tablosunda, otobüs, saat 10’u 7 geçe gelecek diyorsa gelir. Kimsenin şüphesi yok. Ama şimdilerde bu şirket, bir grev kararıyla sarsılıyor.

Özel otobüs şirketlerinde çalışan Kommunal Sendikası’nın şoförleri grevde. Çarşaf çarşaf gazete ilanlarıyla sekdika, grev sebeplerini anlatıyor. Sendika üyesi otobüs şoförleri, diğer kamu otobüs sürücüleriyle aynı haklara sahip olmak istiyor. Bir gün içinde, en fazla çalışma süresinin, yarım saat indirilerek 13 saate düşürülmesini, en az 11 saaat dinlenme zamanı verilmesini istiyorlar. Yaplan iş sözleşmelerinin 22 aylık bir dönemi kapsaması talep ediliyor. Maaş zamlarının, kadrolu şoförlerle aynı oranda olmasını isteyen sözleşmeli şoförler, 1600 kronluk, yaklaşık 300 YTL’lik maaş artışı bekliyor. Sendika, halktan, gazete ilanlarıyla özür de diliyor. “Sizi mağdur etmek istemezdik ama bize anlayış göstermenizi bekliyoruz” çağrıları yapılıyor.

1 Temmuz gece yarısından itibaren sürücü koltuğundan kalkan şoförlerin grevinden, 270 bin kişi etkileniyor. En fazla çalışma süresinin yarım saat düşürülmesi ve 300 YTL maaş zammı talebi, trafik sıkışıklığı olmayan, iki araba birbirine çarpsa haber olan bir kentin sözleşmeli belediye otobüsü şoförlerini ayağa kaldırdı. Sendika, metronun gitmediği, sadece otobüslerle ulaşımın sağlandığı yerleşim bölgelerinin grev kapsamı dışında tutulması talebini de geri çevirdi. Şimdi kadrolu şoförler, insanları ordan oraya taşıyor. Grev dolayısıyla hazırlanan haberlerde ve broşürlerde halk uyarılıyor, yola çıkmak için evden erken ayrılın, mümkünse evde çalışın, arabası olan komşularınızla anlaşıp birlikte yolculuk edin. Alınan önlemlerle grevden dolayı kimsenin hayatı öyle çok çok etkilenmiyor. Yine de gidilecek yere, 10 dakika geç kalmak, toplumsal bir ayıp sayıldığından, daha yeni başlayan grev ilk meyvesini verdi. Sendikaya, işveren şirket, acil masaya oturalım, tekrar görüşelim çağrısı yaptı bile. Otobüsler gecikse de çalışan hakları, demokrasi tıkır tıkır işliyor.

Stockholm’de son sekiz ay içinde yaşanan ikinci grev kararı uygulaması otobüs şoförlerinden geldi. İlki hemşirelerin greviydi. Hemşireler 10 Mayıs’ta sonuçlanan grevleriyle istediklerini aldı. Çalışma saatlerinde yeni düzenlemeler yaptıran hemşireler grevle maaşlarında binde 5 artış da sağladı. Hemşirelerin grevi için yapılan yorumlar “Aslında onlara, sunulan ilk teklife evet demiş gibi oldular” üzerinde yoğunlaşıyor. O grev, pek de başarılı sonuçlandı, sayılmıyor.

Taleplerin büyüklüğü ya da küçüklüğü, çözüm bekleyen sorunların aciliyeti veya ertelenebilirliği fark etmiyor. Çalışanlar daha iyi çalışma koşulları neyse, sendikal haklarını kullanarak söke söke alıyor. Hak verilmiyor, aranıyor, alınıyor. Bir arada olmaktan, mücadeleyi birlikte vermekten de ‘güç’ doğuyor.

Bizde büyük şehirlerde, özellikle İstanbul’da bir arkadaş buluşmasına geç gitmenin en haklı sayılan nedeni “Yarım saat otobüs bekledim” olur. Hem de kimse grevde olduğu için değil. Günlük koşuşturmamızın en doğal bekleme kısmını duraklarda yaparız. İnsanın içi acıyor, bari bu bekleyiş otobüs şoförlerinin işine yarasa. Biz böyle beklemeye, bekletilmeye alıştıkça, olmaz da, grev olsa haberimiz bile olmayacak.