Savaşların tamamı acılarla doludur. Hele emperyalist savaşlarda bu acılar katmerli hale geliyor.

Bunun pek çok yakın örneği var.

En sonuncusu Türkiye’nin güney komşusu Suriye’de yaşanıyor. Bir tarafta Özgür Suriye Ordusu adı altında toplanan uluslararası paralı askerlerden oluşan sözüm ona “isyancılar” var, diğer yanda ise ülkesinde iktidarını sağlam kazıklar üzerine oturtmuş yarım yüzyıllık bir rejim…

Suriye’deki rejimin batılı anlamdaki demokrasiyle her hangi bir ilgisi yok. Bu meçhul değil… Ayrıca Batı Avrupa dışında hangi ülkedeki demokraside bu kriterler aranıyor ki?

Görünür derdi “Suriye’ye demokrasi götürmek” olan bir uluslararası eylem planının Arap ülkelerinde “Bahar” diye takdim edilen bir dalganın Beşşar Esad’ı indirmek ayağı aksayarak yürütülüyor.

Batılı ülkeler artık Ortadoğu’da kendi evlatlarının ölmelerini istemiyorlar. Bunun yerine kendileri adına aynı işi yapacak taşeronlarla “Kanlı Bahar”ı sürdürmek istiyorlar.

Uzun süreden beri AKP bu işi için itekleniyor. Sanki bir “vefa borcunun” taksiti gelmiş gibi… Başbakan Tayyip Erdoğan, Suriye lideriyle ailesel bağlar da dahil her türlü ilişkiyi geliştirmek üzere adımlar atmış, vizeleri kaldırmış, yakında da sınırları kaldırılacağı umutları vermişken bir anda tam tersi bir yola girdi:

 

-Esad bir diktatördür!

Yetmedi, “iktidarı güzellikle bırak” dedi. Yakın bir zamanda da skandal bir dilekte bulundu:

 

-İnşallah yakında Emevi Camiinde namaz kılacağız!

Şam’daki en büyük mabet olan Emevi Camiinde ezanlar dört mezhebin müezzinleri tarafından aynı anda koro şeklinde okunuyor. Türkiye’de Müslümanlar arasında böylesine bir eşitlik var mı?

Alevi sanatçıların cenazeleri bile devlet zoruyla camilere sokuluyor. Sonra da “farklılıklara karşı saygılıyız” deniliyor.

Bir konu daha var ki, Türkiye’nin kendi evinin içini düzeltmeden komşuda tadilata girmesini çağrıştırıyor: Kürt Sorunu!

Sekiz bin Kürt politikacıyı cezaevlerine doldurmuş bulunan AKP, Suriye’de demokrasi istiyor. Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıklarını da kaldırmayı içine sindirebiliyor. İnsaf!..

Bu lafların hepsi boş… Esas sorun büyük patron için (ABD) seçimlerinden önce Suriye’de bir “diktatörün” indirilmesidir. ABD acı Irak deneyiminden sonra askerlerini Suriye’ye sokamıyor. Çünkü kendi kamuoyunu bunu anlatacak cesareti yok. Onun yerine başkaları bu işi yaparlarsa Başkan Obama, bir seçim daha kazanacak. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ablamızın “durum çok tehlikeli” demesinin bir anlamı olmalı değil mi?

Suriye’de kışkırtılmış isyan Türkiye’nin savaşı olamaz…

Bunun için hep birlikte daha yüksek sesle haykırmak gerekiyor:

 

-Suriye ile savaşa hayır!

***

Hayır demenin onuru!

TBMM Perşembe günü toplandı. Hükümet’ten gelen “Suriye Tezkeresi”nin jet hızıyla kabul etti.

AKP’nin Meclis Grubu’nun “Milli İrade”den ziyade Tayyip Erdoğan’ın kişisel iradesiyle oluşmuş, sadakat dozu yüksek üyeleri anında “kabul oyu” verdiler.

Bugüne kadar AKP’de Başbakan’ın arzusu dışında Meclis Grubu bir kez kendi iradesiyle hareket etti. 2003’te Irak’a müdahale için gelen tezkereye çelme taktı, tezkere de takıldı!

O oylama “hayır” diyen bütün vekiller 2007 Genel Seçimlerinde liste dışı kaldılar.

TBMM o ret kararıyla dünyada büyük bir itibar kazandı!

Onurlu bir davranış olarak alkışlandı.

Ama bunun hiçbir anlamı ve izi kalmadı AKP’de… Dünya “onurlusunuz” dedi, onlar “genel başkanımızı kızdırdık” diye karalar bağladılar.

2012’nin 4 Ekiminde ise Türkiye’nin onurunu söz konusuydu. TBMM’nin böylesi bir hevesi ve yapısı yoktu. Savaşçılar çoğunluktaydı.

O gün akşam binlerce insan sokaklara çıktılar ve haykırdılar:

 

-Madem çıktı tezkere/Meclis gitsin askere!

Savaşa Hayır demenin onurunu Türkiye’ye yaşattılar!

Yarına onların bu onurlu çığlığı kalacak.

***

Hoş geldin Sol Gazete

Günlük gazeteler arasına bu haftanın başından itibaren yeni bir yayın organı daha katıldı: Sol!

İlk üç dört gün İstanbul’un merkezi yerlerinde bile Sol bulunamadı. Bulanlar ise ortaklaşa okudular.

Sol şimdiye kadar çıkan bütün gazetelerden değişik bir sayfa düzenine sahip. Bütün gazeteleri yan yana koyduğunuzda Sol kendini fark ettiriyor. Alışık olmadığımız dizaynıyla ilgi çekiyor. Gazetenin gündemi emek ağırlıklı olarak belirleniyor.

Erbil Tuşalp, Ahmet Abakay gibi özlediğimiz gazetecileri de okurlarıyla buluşturdu Sol gazete…

***

Evrensel 18 yaşında
Günlük gazete olarak sol kulvarın en uzun ömürlü yayın organı Evrensel 18. Yaşını kutluyor. Dile kolay 18 yıl her gün sosyalist sol çizgide habercilik yaparak bir gazeteyi yaşatmak…

Evrensel’in yolu hiç de kolay olmadı. Daha emekleme aşamasındayken ağır bir darbe aldı: Gazetenin genç yeteneği Metin Göktepe haber peşindeyken polisler tarafından kaba dayakla dövülerek öldürüldü.

Ertesi gün gazetenin manşetinde direniş vardı:

 

-Susmayacağız!

O günler geride kaldı, zorluklar ise aynı yerinde durmaya devam ediyor. Evrensel susmadı, Metin’in katillerinin yargılanıp mahkum edilmelerini sağladı.

Gazete bugünlerde 18. yaşını kutluyor.

Biz de buradan selamlıyoruz:

-Yeni yaşın kutlu olsun Evrensel!