Google Play Store
App Store

12 Eylül askeri darbesinin ülkemizde verdiği zarar sadece demokrasiyi darbelemekle kalmadı, insan yaşamının imhasının ötesinde bir sürü kirli, karanlık ortamların ve haksız kazanç-yolsuzluk gibi uygulamaların yaşam alanı bulmasına da yol açtı.

Hikâyenin dayandığı budur.

Balıkesir'in Susurluk ilçesinde 1996 yılında dört kişiyi taşıyan bir Mercedes otomobil, benzin istasyonundan çıkmakta olan bir kamyona çarptı. Otomobildeki üç kişi yaşamını yitirdi, bir kişi sağ kurtuldu. Aracın içinde bulunan eski Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ, Gonca Us ve Mehmet Özbay adıyla Uluslararası Polis Teşkilatı (Interpol) tarafından aranan Abdullah Çatlı olay yerinde hayatını kaybetti. Dönemin Doğru Yol Partisi Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak ise yaralı kurtuldu.

Susurluk kazası ve ardından ortaya çıkan ilişkiler ağı, uzunca bir süre gazetelerin manşetlerini, televizyonlardaki haberleri ve hem siyasetin hem de kamuoyunun gündemini meşgul etti ki ben bunlara girmeyeceğim. Sadece futbol bağlantısı üzerine değinmek istiyorum.

Yıl 2011, Ankara Özel Yetkili 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi, ‘suç örgütü yöneticisi’ olduğu iddiasıyla açılan davada Mehmet Ağar'ı beş yıl hapis cezasına çarptırdı. Ağar, Aydın'da bulunan cezaevinde 1 yıl 4 gün yattıktan sonra denetimli serbestlikle tahliye edildi. Susurluk’ta ortaya çıkan illegal yapının sonucuydu bu ceza.

Bu illegal örgütün futbol içindeki yapılanmaları da Susurluk (!) kadar derin bir ilişkiye sahip. Her şey çıkar odaklı rekabet üzerine alan kapma yarışı ile kendini belli ediyordu. 1997 tarihindeki Futbol Federasyonu başkanlık seçiminde Ulusoy'u Susurluk grubu, Mustafa Kefeli'yi ise Sedat Peker ve Alaattin Çakıcı desteklemesiyle başlayan rekabet bunların belirleyicilerinden biriydi. Seçimi Ulusoy yani Susurluk grubu kazandı. Bu illegal yapının futbol içinde örgütlenmesi DGM kayıtlarıyla çok net olarak ortadadır. Türk futbolunda 1997 tarihinden itibaren TFF’den başlayarak kulüplere doğru derin birtakım bağlantılar ve ilişkilerin varlığı buralarda netleşmektedir. Fakat ne hikmetse, başta medya olmak üzere bir takım dış etkenler sayesinde bu derin yapı normalleştirilmeye çalışılmıştır.

Susurluk kazası sonrası, ayrıntıların ortaya çıkmasıyla birlikte, 2002 yılındaki DGM tarafından yürütülen soruşturmadaki kayıtlara göre, Susurlukçu Ali Fevzi Bir ile hakemler, teknik direktörler bir olup Türkiye Futbol Ligi’nde istedikleri maçların skorlarını istedikleri şekilde bitiriyorlardı. Türkiye futbol liglerinde bazı maçlarda şike yapıldığı saptandı. Sadık İlhan başta olmak üzere-hakemler ve teknik direktörler ayarlanarak şike yapılmak suretiyle oynatılan maçlar için yurtdışında ve içinde bahisler oynatıldığı da ortaya çıktı. Futbol maçlarındaki şikelerin yapılmasını sağlayan çetenin başı Ali Fevzi Bir’di.

Ali Fevzi Bir, Susurluk'un temel taşlarından biriydi. Sami Hoştan ile Susurluk Çetesi'nin para kaynağıydı. Ömer Lütfi Topal'ın öldürülmeden elinden alınan mal varlıkları, bu ikisine aktarıldı. O dönemde tetikçilik yapan Özel Harekâtçılar tarafından kolluyordu. 2. Lig'den 1. Lig'e kadar çoğu maçın parayla alındığı, o dönemki kayıtlarda çok açık. Bu yapı ortaya çıktıktan sonra tasfiye edildi.

Mafya ile derin devlet, spor kulüplerinde zaman zaman iş birliği zaman zaman da karşılıklı çıkar çatışması içinde buluşuyorlardı. Bu yüzden futbol kulüpleri alacakaranlık kuşağı gibiydi. Futbolun ayin törenleri, ilkel ritüellerin-ki milliyetçilik başta gelir-aktörlerinin üzerini kapatıyordu.

Milliyetçilik, dincilik ve futbol taraftarlığı birbirine benzer. Üçünde de akılla değil normatif refleksleriyle hareket eder. Ve tabii bu normatif yapı düşünmeye gerek kalmadan katılımı sağlar. Tek şartı duygularını bu alana kanalize etmektir.

Susurluk sadece futbolu bugün geldiği durum için belirleyici olmadı, aynı zamanda; siyasi yapılanmanın derin kurgusunun bugünlerde de kullanılması ile bir taşıyıcı görevi üslenmiştir. Mehmet Ağar cezaevindeyken ziyaret edenlere baktığımızda bugün de işin nasıl kurgulandığına şahit olabiliriz. Fatih Terim ki Ağar onun teknik direktörlük kariyerini planladı, Aziz Yıldırım, Fikret Orman, Yıldırım Demirören, Nihat Özdemir, Abdürrahim Albayrak, Ali Dürüst Arda Turan ve Emre Belözoğlu’nun-bugün bile önemli aktörlerin bu ziyareti yapanların içinde olması tesadüf olmadığı gibi-gayet normal olmakla birlikte-bugünkü yapısal sorunların nereden geldiğini ve neden korunduğunun da belirleyicisi olması bakımından değerlendirmeye tabii bir olaydır.

Süreç, şartlara ve koşullara bağlı olarak değişikliklere ayak uydurarak illegal yapı devam etmektedir. Sadece belirleyici konum değişkenliklerinin stratejileri ve uygulama şekilleri değişmiştir. Ama, futbolun araç olarak kullanılma şekli değişmemiştir.

Ziyaret eden isimlerin federasyon başkanlığı, kulüp başkanlığı, Milli takım antrenörlüğü, kulüp antrenörlüğünü yaptıklarını düşünürsek o zamanki yapısal kurgunun pek değişmeye niyeti olmadığı ortaya çıkmaktadır. Süreç devam etmektedir.

Vekalet menajerler üzerinden kurgulanan futbol yapısı, artık kendi amacının dışına çıkarak bir ‘rant’ paylaşımı haline gelmiştir. Transfer manipülasyonları ile elde edilen yüksek kazançlar bu alan içindeki hâkim gruplar arasında paylaşılırken-kendi yapılarını dışarıya karşı koruyarak sürecin sekteye uğramadan sürmesini sağlamaktadırlar.

Futbolda ‘rant’ artık ortak amaç haline geldi ve kültürel bir alt yapı oluşturdu. Bugüne kadar futbol içindeki tüm kurguları siyasi ve hukuki açıdan korunaklı bir hale getirildiğinden, davranışlarındaki cüretkârlık ve korkusuzluk hiçbir hamlelerinde kısıtlama kaygısı taşımamalarına neden olduğundan, bu yapı artık kabul görülen ve olması gereken olarak kabul edildi. Sistem kendi içindeki sorunlarını kendisi çözerken siyasi bir dayanağı olması onlar için temel güvenceydi.

Ve sistem artık kurumsallaşarak, işetme hacmini de büyüterek-ulusal ve uluslararası geniş bir kitleye hitap etmektedir.

Murat Ağırel’in ortaya çıkardığı bahis skandalı ile Fatih Terim fonundaki çıkar kavgasının temelinde bunar yatmaktadır. Bunları tartışmadan sorunu konuşmak, ancak var olan sorunları ortaya koyarak kendisini tartışmak anlamına geleceğinden futbol içn bir sonuç yaratmaz. Ama, yapısal sorunu ve bunun aktörlerini ve futbolun araç olarak nasıl kullanıldığının üzerinden süreci tartışırsak çözüm odaklı bir yaklaşımı elde ederiz.

Kolay para kazanmak, ‘emek’ eksenli yaşamı bertaraf etmek için neoliberal politikaların bir pazarlama aracını temsil eder. ‘Emek’ üzerine kazanım, bunun sosyal ve siyasal kurgusu üzerine yaşam tasarrufu hem İslamcı-milliyetçi siyasi güce hem de bunu pazarlayan neoliberal politikalara karşı alternatif üretmek anlamına geldiğinden, sistem bunu reddeder ve elindekini pazarlar.

Barselona’dan Başakşehir’e gelen Arta Turan ile Milan’dan Ülkeye geri dönen Fatih Terim’in futbol adına beklentilerin sadece ‘meta’ olarak onu kullanmaktan başka bir anlam ifade etmediği için, kolay para kazanmaya ve haliyle bu fona yöneldiler. Ve kendilerine bir şey olmayacağını sandıkları için bu cüretkarlığı gösteriyorlar…

Yasa dışı bahis oyunlarındaki söz sahibi kişilerin, futbol ile alakalarının olmaması ve futbolun içindeki aktörleri kullanmaları da işin neden yapıldığının cevabıdır.

Siyaset-rant-manipülasyon-ticaret-çete futbol için geçerli başlıklardır.

Tek tesellimiz Montella’nın Milli Takımın başında olması…