İşin hafife alınır tarafı yok, biliyorum, o nedenle “tecavüzü engelleyemiyorsan zevk al” cümlesini buraya yazıyor oluşum tuhaf bulunabilir. Dahası, çok haklı olarak, kızgınlığa da yol açabilir. Her durumdan espri çıkartmaya meraklı olanlardan değilim, hemen belirteyim. Bu aktardığım, çoğunuzun da duyduğunu sandığım vecize, alt kültür söylemini kendisine “dil” yapmış bir lümpene ait değil. O muhteşem denemeleri çağları aşıp günümüze kadar gelen Montaigne’in lafıdır bu.

Büyük düşünür, döneminin resmi makamlarının kadın tecavüzleri karşısındaki kayıtsızlıklarına itiraz etmektedir aslında. O makamlar ki, uğradıkları tecavüz sonucu canlarına kıyan kadınlara başlarına gelenleri kabullenmeyi öğütlemektedir adeta. Kabullenemiyorsa kendilerini öldürmeleri normaldir. Montaigne “oldu olacak, kadınlara zevk de almaları söylenseydi” anlamında etmiştir bu lafı. Ben böyle yorumladım en azından.

Çünkü devlet aklı (akılsızlığı) önlemden, sorun çözmekten akıllı insanların anladıklarını anlamıyor. Anladığı, tecavüze uğramış kadınları ya intihara sürüklemek ya da “tecavüzcüsüyle” evlendirmek. Akılsızlık devletin en “akıllıca” uyguladığı tek politikadır. Yüz yıllar önce de aynıydı, şimdi de.

Devletimiz, tecavüze uğramış küçük kız çocuklarının tecavüzcüsüyle evlenmesine olanak sağlayacak bir rezaleti hayatımıza sokmaya çalışıyor. Neden yapıyor bunu? Çünkü Aile bunlar için çok önemli, tecavüzcü ile kurbanı “aile” oldular mı mesele bitiyor. Devlet aklı ancak buraya kadar çalışıyor işte. Tecavüze uğrayan erkek çocuklarının tecavüzcüleri için ne düşünüyor devlet peki? Onlar için de bir “uygulaması” var mı? Haksızlık etmeyeyim, tabii ki cezalandırıyor(!) Yani erkek çocuğa tecavüz cezalandırılması gereken bir suç. Kurban kız çocuğuysa öyle değil. Anladığımız bu.

“Aile” oluşturalım falan derken toplumu göçertecekler bunlar farkında değiller. Tahammül sınırlarını zorluyorlar artık. Bu kayıtsızlıkla, bu toplumda bir şey olmaz denecektir elbette ama bu kadar ahlak, din, edep laflarının ortada dolandığı bir yerde birileri patlayıverir bakarsınız. Çünkü gerçekten işin suyunu çıkardılar.

Medeniyet, bana sorarsanız, bulunduğumuz çağla ilgili bir kavram değil. Çağlar öncesinde de gösterdikleri tepki açısından son derece “modern” bireyleri olan toplumlar var. Roma toplumu bunlardan biriydi.

İki olay vardır ki hükümet düşürmüştür Roma İmparatorluğu’nda. Lucretia adlı evli bir kadına aşık olur İmparator Tarquinius’un oğlu. Bir gün kılıcını çekip odasına girer genç kadının. Lucretia ona (yani tecavüzcüsüne) boyun eğmektense intihar edeceğini söyler. Erkek aklı her çağda aynı biçimde çalışmıştır. İmparatorun oğlu Lucratia’ya eğer kendisini reddederse onu öldüreceğini, yanına da öldürülmüş çıplak bir köle koyacağını, böylelikle herkesin zina sonucu basılıp öldürüldüğüne inanacağını söyleyerek şantaj yapar. Lucretia, kocası ile babasına intikamını almaları için yemin ettirdikten sonra kendini öldürür.

Olay büyür. Lucretia’nın ölümü, belki bir bahane de sayılmıştır, halkın ayaklanmasına yol açar. Roma’nın son imparatoru Tarquinius’un dönemi bu olay yüzünden bitmiştir.

Diğer olay da rejim düşüren türdendi. Roma’nın kuruluşunun 303’üncü yılıdır, İÖ 445. Yüzbaşı Virginius’un kızına tutkun Yüksek Yargı Görevlisi Appius Cladius, ne yaparsa yapsın kızı kendisiyle olmaya ikna etmeyi başaramaz. Erkek egemen alçaklık her çağda aynısını yapmıştır. Cladius hileye başvurur: Kölelerinden birinden, kızın, köle olarak doğduğunu, Virginius tarafından kaçırıldığını iddia ederek, kızda hakkı olduğu talebiyle dava açmasını ister. İşin tuhafı bu iddiayı mahkemede değerlendirecek olan da kendisidir. Davayı adamı lehine sonuçlandırır, kızı da o adamdan “yasal” yollarla alır. Yüzbaşı Virginius seferden döndüğü Roma’da durumu öğrenince, erkek şiddetinin gerekçesi her çağda aynı olmuştur, namusunu(!) temizlemek için kızını öldürür. Bekir Bozdağ’ın mahkemelerinde ne yapıp, edilip beraat ettirilirdi Virginius ama o dönemin Roma toplumunda onu da affetmez halk. Ayağa kalkar yeniden. Yüksek Yargı Görevlileri’nden oluşan Decemvir denilen ayrıcalıklı güruhun egemenliğinin sonu böyle gelir.

Aman ha, kimseyi kışkırttığım falan yok. “Çoban”la iyi geçinen “koyunun” arasını açmaya kimsenin gücü yetmez. Ama ben yine de hatırlatayım istedim.

“Aile” oluşturup toplumu koruyalım derken “maaile” çöküp gidilmesin.