Korkunun ecele faydası yok! Biz bunu çoktan kavradık ve yerine cesareti koyarak ecele kadarki hayatı en güzel haliyle yaşamak için mücadele ediyoruz.

Korkunun ve ecel ilişkisini bir türlü kavrayamayanlar korku imparatorluğu kurmaya çalışırlar. Korkuyu hakim kılarlarsa imparatorlukları ölümsüz olur sanarak… Oysa, üstümüze salıp hakim kılmaya çalıştıkları korku, asıl onların içini kemirir.

Seçim öncesi düzenledikleri operasyonlarla onlarca Kürt ve muhalif gazeteciyi tutuklamaları, tutuklamaları protesto eden meslektaşlarını gözaltına almaları, Taksim etrafını her 1 Mayıs’ta demir perdeler çekmeleri, Taksim’e çıkmak isteyenleri yaka paça etmeleri, bunları haberleştirenleri de kelepçelemeleri korkutmaya çalışanların korkusu.

77’de Taksim’i kana bulayanlar da korkuyordu o meydandan, şimdi yasaklayanlar da korkuyor. Korkunun ecele faydası olmadığını görecekler ve gelecek 1 Mayıs’ta o meydana güle oynaya girilecek. 

Olmazsa, yine direne direne!

1 Mayıs arifesinde İzmir Gündoğdu’da toplananlar, İstanbul’da Bağcılar Meydanı’nı dolduranlar, Ankara’da Vedat Dalokay Parkı’nda buluşanlar ve dün memleketin dört bir yanında meydanlara çıkanlar 1 Mayıs 2024’te kol kola Taksim’de olacaklar. 

77’yi Unutma şiirinde; “Ülkenin umuduyduk / Yekinip yürüdüydük / Yeniden dirildiydik, / Hani, o 1 Mayıs’ta” demişti Attila (Aşut) Abi. Dün de, Dersim’den Zonguldak’a, Ankara’dan İstanbul’a Türkiye’nin dört bir yanında yelkinmiş yürüyorduk! 14 Mayıs gecesi, şöyle bir durup arkamıza baktığımızda ne kadar yol gittiğimizi de göreceğiz.

Seçimi, önlemek için ellerinden geleni yapacakları bir darbeye benzetenler; 14 Mayıs gecesine şampanyalı şükür namazlı göndermeler yapanlar; kampanyalarını seccadeye sarılarak sürdürenler mezarlıktan geçerken ıslık çalanlara benziyorlar.

Taksim’den korkuyorlar!   

AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in hafta sonunda Adana’da çok doğru ifade ettiği amacımızdan korkuyorlar: “Bunların amacı Recep Tayyip Erdoğan’ı, Ak Parti’yi, Cumhur İttifakı’nı göndermek.” 

E tabii, zaten seçim dediğiniz şey böylesi amaçlarla yapılmaz mı?

BirGün’ün 1 Mayıs afişi olarak hazırlanmış dünkü birinci sayfası da öyle diyordu işte: “Ey gerçek sesimiz / Ey büyük kavga / Yankılan dağdan dağlara / GÖNDERECEĞİZ!

Şimdi Taksim korkusu, oldu 14 Mayıs’ta gönderilme korkusu!

Şimdi Taksim korkusu, “amaçları Erdoğan’ı göndermek” korkusu aynı zamanda. Aç, işsiz, yoksul, halk pazarlarında bile tezgahlara utanarak bakan insanlardan korku…

Taciz edilen, saldırıya uğrayan, cinayetlere kurban giden kadınlardan korku…

Cemaat yurtlarında tecavüz edilen, yanan, ölen çocuklardan korku…

Kendi öz yurdunda barınamayıp yurtdışında umut arayan gençlerden korku…

Gerçeği yazmasın, doğruyu söylemesin diye cezaevine atılan gazeteciden, akademisyenden korku…

Biz görevde olduğumuz sürece çıkamaz” diyerek cezaevlerine doldurdukları Demirtaş’tan, Kavala’dan, Gezicilerden korku…

Kara kömür madenlerine gömdükleri, yetinmeyip dışarıda tekmeledikleri madencilerden korku…

Bir felakete dönüştürdükleri depremin, sorumlularını 9-10 şiddetinde sallamasından korku…  

Listesi uzun korkularının, ama faydası yok ecele: 14 Mayıs’ta GİDECEKLER

Ve Taksim kana bulandığında bile korkuya teslim olmayanlar, 14 Mayıs’tan sonra da cesaretle yürüyecekler.

Hakkın, hukukun, adaletin olduğu, ne okulda ne hastanede paranın sorulduğu, üretilenin adil bölüşüldüğü, her şeyin korkusuzca konuşulduğu, ne dinin ne de dilin vatandaşlığın üstüne konduğu, laikliğin huzur ve barış, bağımsızlığın onur olduğu bir memleket için yürüyecekler…

Taksim ve korkunun bir daha asla aynı cümlede kullanılamadığı günlere kadar!