İsveç’te, hafta başında başlatılan bir ön araştırma, ortalığı çalkalandırdı. Araştırma sonrası savcılık, bir soruşturma yapmaya karar

İsveç’te, hafta başında başlatılan bir ön araştırma, ortalığı çalkalandırdı. Araştırma sonrası savcılık, bir soruşturma yapmaya karar verir, konu davalık olur, iddialar da doğru çıkarsa İsveç’in “İnsan hakları savunucusu devlet” imajı uzun bir süre askıya alınmak zorunda kalınabilinir. Artık o noktadan sonra İsveç için insan hakları savunuculuğu, Amerika’nın özgürlük savaşçılığına benzer.
Bu iddialı ön araştırmaya konu olan, bir İsveç petrol şirketinin Afrika ülkesi Sudan’daki çalışmaları. Lundin Şirketi, Sudan’da 1997-2003 yılları arasında yaklaşık 10 bin kişinin öldüğü ve 200 bin kişinin zorunla göçe tabi tutulduğu olaylarda ana karakterinden biri olmakla suçlanıyor. Dahası bugün İsveç Dışişleri Bakanı olan Carl Bildt’in 2006’ya kadar bu şirketin yönetim kurulunda görev aldığı biliniyor. Sudan’da işlenen insan hakları suçlarına yönelik 50 barış örgütünün koordinasyonuyla iki hafta önce açıklanan raporlarda bu İsveç şirketi olaylardaki sorumluğundan ötürü açık bir şekilde suçlandı. Lundin şirketi, militan gruplarla işbirliği yapıp paralı askerlerle Sudanlıları kıyımdan geçirmekle suçlanıyor. Sudan Ordusu’nun da destek verdiği zorunlu göçün yolunun güzergâhı, Lundin şirketinin Sudan hükümetinden kiraladığı ya da satın aldığı topraklar üzerinden geçmiş. Bu son rapora göre, şirketin petrol aramak istediği bölgedeki yerel halk, ya öldürülmüş ya da zorunlu göçe tâbi tutulmuş ve evlerinden uzaklaştırılmış.
Suçlamalara ilişkin olarak, İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, sessiz kalmayı tercih ederken bakanlık sözcüsü Irena Busic, suçlamaların kabul edilemez olduğunu söylüyor ve “On yıl önce, geçen hükümet tarafından gerekli incelemeler yapıldı. İsveç hükümetinin sorumluluğu reddedildi. Bu raporda yeni bir şey yok” diyor. Bakanlık ayrıca Bildt’in zamanında yönetim kurulunun en barışçıl elemanı olduğunu da belirtiyor. Ön araştırma tamamlana kadar İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt’in görevden ayrılmasının söz konusu olmadığı konuşuluyor. Sonraki gelişmeler durumu şekillendirecek.
İsveç solu, sağ hükümetin dışişleri bakanı için, böylesi ciddi suçlamalar yönetilen bir siyaset adamının İsveç adına insan hakları savunuculuğu yapamayacağını söylüyor. Sosyal Demokratlar adına konuyu yorumlayan Tomas Bodström, “İsveç’in dünyaya en önemli katkılarından bir tanesi insan hakları savunucusu bir devlet olmasıdır” diyor ve “Böyle bir suçtan ötürü şüpheli olan bir kişinin, dünyayı dolaşıp bu konular hakkında atıp tutması doğal mı? Carl Bildt, halk hukuku, barış ve insan hakları hakkında herhangi bir ortamda nasıl konuşabilir ki?” diye ekliyor.
Stockholm Üniversitesi uluslararası hukuk profesörü Said Mahmoudi’ye göre, Lundin Petrol’ün Sudan’da bilinçli ya da bilinçsiz yasadışı işler yaptığı kanıtlanırsa bundan sorumlu olan şirket yöneticileri, İsveç’te yargı önüne çıkartılabilinir. Profesör Mahmoudi, Lundin şirketinin eğer yaptıysa kiralık asker tutarak insanları evlerinden uzaklaştırmasının suç olduğunu söylüyor ve zarar gören Sudanlıların bu şirkete dava açmak ve davayı kazanmak konusunda büyük bir şansları olmadığını, dava sürecinin çok pahalı olacağını hatırlatıyor.
İsveç’te konuyla ilgili olarak bir soruşturmaya ve ardından bir davaya ihtiyaç duyulmazsa, varsa mağdur Sudanlıların uluslararası bir dava açmaları da maddi yükümlülüklerden ötürü mümkün görünmüyor.
Olmadı, İsveç’in yaptığı gibi yüz yıl bekleyelim, “İsveç, Sudan’da katliam yaptı mı, yapmadı mı?” diye Türkiye olarak Meclis’te oylarız bu konuyu.