6,3 milyon kamu görevlisi ve emeklisini kapsayan toplu pazarlıkta tek yetkili Memur-Sen. Uyuşmazlık halinde ise son sözü çoğunluğu Cumhurbaşkanı tarafından atanan Hakem Kurulu söylüyor. Bu kuyudan su çıkmaz!

Tek sendika rejiminde ucube TİS pazarlığı
Fotoğraf: Twitter/KESK

Kamu görevlileri (memurlar) ve onların emeklilerini kapsayan 7. dönem toplu sözleşme görüşmeleri 1 Ağustos 2023 tarihinde başladı. Türkiye’nin en büyük toplu pazarlığı 3 milyon 820 bini kamu görevlisi 2 milyon 440 bini memur emeklisi olmak üzere 6 milyon 260 bin kişiyi ve onların ailelerini kapsıyor. Mevzuata göre toplu sözleşmedeki artışlar memur emeklilerine de uygulanıyor. Böylece sadece çalışan kamu görevlilerinin değil emeklilerin kaderi de bu toplu pazarlığa bağlı.

İki yılda bir yapılan kamu görevlileri toplu pazarlığı asgari ücretten sonra en büyük ücret/maaş pazarlığı niteliğinde. İşçi sendikaları tarafından kamu işçileri için yapılan toplu pazarlık belediyeler dahil 1,2 milyon kamu işçisini etkiliyor. Bu açıdan memur toplu pazarlığının devasa bir toplu pazarlık olduğunu söylemek mümkün. Ancak Türkiye’nin en büyük toplu pazarlığı oldukça tuhaf, hukuksuz ve ucube bir toplu pazarlık. Aslında ortada bildiğimiz anlamda bir toplu pazarlık yok. Sözde bir pazarlık var, hukuksuz ve anti demokratik bir toplu pazarlık var. Adeta bir kayıkçı dövüşü söz konusu. Anlatayım.

BÜTÜN YOLLAR MEMUR-SEN’E!

Kamu görevlileri toplu sözleşme görüşmeleri hükümet adına Kamu İşveren Heyeti ile kamu görevlileri adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti arasında yapılıyor. Kamu İşveren Heyeti, Cumhurbaşkanının görevlendireceği Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakanın başkanlığında, Cumhurbaşkanınca belirlenen bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinden oluşuyor.

Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, bağlı sendikaların toplam üye sayısı itibarıyla en fazla üyesi bulunan konfederasyonun Heyet Başkanı olarak belirleyeceği bir temsilci ile her bir hizmet kolunda en fazla üyeye sahip kamu görevlileri sendikaları tarafından belirlenecek birer temsilci, toplam üye sayıları itibarıyla birinci, ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlar tarafından belirlenecek birer temsilci olmak üzere onbeş üyeden oluşuyor.

Sendika heyeti 15 kişiden oluşuyor ama 13’ü Memur-Sen’li. Memur-Sen en çok üyeye sahip konfederasyon olduğu için Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın toplantıya heyet başkanı olarak katılıyor. 11 hizmet kolunda en çok üyeye sahip sendikalar Memur-Sen üyesi. Toplantıya en çok üyeye sahip konfederasyonlar (Memur-Sen, Kamu-Sen ve KESK) birer temsilci ile katılıyor.  Böylece 15 kişilik heyetin 13 üyesi Memur-Sen’e ait.

Aslında bu 15 kişinin 14’ünün genel toplu sözleşmeye ilişkin yetkisi yok. Kamu görevlileri adına sözleşmeyi imzalamaya Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti Başkanı (Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın) yetkili. Uyuşmazlık halinde de Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurma yetkisi de Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın’a ait.

Özetle kamu işveren heyeti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından belirlenen toplu pazarlığın tek başına imzaya ve itiraza yetkili sendika temsilcisi Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın. Tam anlamıyla tek kişiye dayalı bir toplu pazarlık düzeni söz konusu.

Bu tablo sendikal temsil açısından oldukça anti-demokratik. Toplu pazarlık yaklaşık 6,3 milyon kişiyi kapsıyor. Bunların 3,8 milyonu halen çalışan kamu görevlisi. Memur-Sen’in toplam üye sayısı ise 1 milyon 35 bin. Toplam sendikalı memur sayısı 2 milyon 230 bin.  Başkanı her şeye yetkili Memur-Sen 5 milyon 200 bin kamu görevlisi ve emekliyi temsil etmiyor.  Memur-Sen’in sendikalı memurlar içindeki temsil gücü yüzde 48,6 ve sendikalı memurlar içinde bile basit çoğunluğa sahip değil. Memur-Sen tüm memurların yüzde 27’sini, emekliler dahil toplu pazarlık kapsamının sadece yüzde 16’sini temsil ediyor.

Memur-Sen yüzde 16’lik temsil gücü ile bütün memurların ve onların emeklilerin kaderine karar veriyor. Böyle bir toplu pazarlık düzeni meşru değil, demokratik değil. Diğer sendika konfederasyonlarının sürecin dışında bırakılması kabul edilebilir değil. İşçi sendikaları kendi üyeleri için toplu pazarlık yapıp toplu iş sözleşmesi bağıtlayabilirken memurlar için adeta bir korporasyon düzeni, fiili bir tek sendika/tek adam rejimi öngörülmüş durumda. Bütün yetkilerin Memur-Sen başkanına verildiği otoriter korporatist bir toplu pazarlık rejimi, ucube bir toplu pazarlık rejimi oya gibi işlenmiş.

GREVSİZ TOPLU PAZARLIK!

Kamu görevlileri toplu pazarlığının ucubeliği bununla sınırlı değil. Bütün toplu pazarlıkların en önemli aşaması uyuşmazlık sürecidir. Doğası gereği toplu pazarlıklar genellikle uyuşmazlıkla (anlaşmazlıkla) sonuçlanır. Demokratik rejimlerde toplu pazarlıkta uyuşmazlık çıkması halinde sendikalar grev ve toplu eylem yoluna başvurulur.  Bu memur sendikaları için de geçerlidir. Kamu görevlileri de otoriter-baskıcı rejimler hariç greve çıkabilir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) kararlarına göre de memurların grev ve toplu eylem hakkı var. Ancak AKP tarafından 2012 yılında yapılan Anayasa değişikliğine göre toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna (KGHK) başvurabilir. KGHK kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir. Bu yola zorunlu tahkim (grev yasağı) deniyor. AKP memurlara grevi yasaklamış ve grev yasaklı ucube bir toplu pazarlık düzeni oluşturdu.

Peki bu Kamu Görevlileri Hakem Kurulu ne ola? 11 kişiden oluşan Kurulunun çoğunluğu (7 üyesi) Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Kurulun yapısı şöyle:

Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay Başkan, Başkanvekili, Başkan Yardımcısı veya Daire Başkanları arasından Cumhurbaşkanınca Başkan olarak seçilecek bir üye; Cumhurbaşkanınca belirlenen bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarından dört üye; üniversitelerin kamu yönetimi, iş hukuku, kamu maliyesi, çalışma ekonomisi, iktisat ve işletme bilim dallarından en az Doçent unvanını taşıyanlar arasından Cumhurbaşkanınca seçilecek bir üye; bağlı sendikaların üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip konfederasyon tarafından üç̧ bağlı sendikaların üye sayısı acısından ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlar tarafından ikişer olmak üzere önerilecek toplam yedi öğretim üyesi arasından Cumhurbaşkanınca seçilecek bir üye olmak üzere 7 üye Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor.

Geri kalan dört üye ise bağlı sendikaların üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip konfederasyon tarafından belirlenecek iki, bağlı sendikaların üye sayısı acısından ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlardan birer üye olmak üzere konfederasyonlar tarafından seçiliyor. Mevcut durumda kalan dört üyenin ikisi Memur-Sen biri Kamu-Sen, biri de KESK temsilcisi.  Görüldüğü gibi KGHK tarafsız bir kurul değil, Hükümetin güdümünde bir Kurul.

BU KUYUDAN SU ÇIKMAZ!

İşte milyonlarca kamu görevlisi ve emeklisinin kaderi böyle ucube bir toplu pazarlıkla belirleniyor. Bütün yollar özgür sendikacılık ve toplu pazarlığa değil otoriter korporatist bir rejime çıkıyor. Otoriter korporatist rejimlerde sendikalar özgürce hareket edemez. Sendika özgürlüğü ve grev hakkı yoktur. Sendikalar âdeta birer devlet organıdır.

Ülkemizde memurlar için kağıt üzerinde sendika kurma serbestisi var ama en çok üyeye sahip (çoğunluğa bile sahip olmasa) konfederasyon başkanı dışında kimsenin yetkisi ve etkisi yok. Sözde toplu pazarlık hakkı var ama uyuşmazlık halinde grev ve toplu eylem hakkının önü tıkanmış durumda. Üstelik toplu pazarlık iki yılda bir ağustos ayına sıkıştırılmış durumda. Memurların büyük bölümünün yıllık izinde olduğu, sıcak günlerde toplu pazarlık neden? Eylül ayında neden yapılmıyor? Hazır herkes izindeyken, havalar sıcakken oldubitti ile mesele kapansın mı isteniyor?

İşte AKP tarafından kurulan ve anahtarı Memur-Sen’e teslim edilen ucube toplu pazarlık rejiminin özeti bu. Bu kuyudan su çıkmaz. Bu ucube rejim ile kamu görevlilerinin haklarını korumak ve geliştirmek mümkün değil.

Peki çıkış yok mu? Elbette var. Bu ucube toplu pazarlık düzenine karşı grev ve toplu eylem hakkını kullanmak mümkün. İç hukuktaki bütün engellere rağmen gerek ILO ve İHAM kararlarına ve gerekse Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına göre kamu görevlerinin sendikanın çağrısıyla hak aramak için iş bırakması grev yapması mümkün Memur-Sen bunu yapar mı? Hiç sanmam. Kamu görevlilerin yarısından fazlasını temsil eden diğer sendikalar bir araya gelip ortak davranırsa bir etki yaratmak yine de mümkün.  

Aksi halde ne mi olacak? Tahminimi de yazıp yazıyı bitireyim. Yüksek enflasyon koşullarında ve hükümetin izlediği kemer sıkma politikası nedeniyle bu toplu sözleşme anlaşmayla bitmez. Memur-Sen topu taca atar, uyuşmazlığa gider ve Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurur. Kurul da hükümetin önerisine oldukça yakın bir şekilde toplu sözleşmeyi bağıtlar. Memur-Sen de “biz yapmadık Kurul yaptı” der. Biraz kayıkçı dövüşü yapar. Böylece bu ucube sendikacılık ve toplu pazarlık rejimi devam eder.

***

KESK İŞ BIRAKACAK: KESK, 16 Ağustos’ta ülke genelinde bir günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirecek. KESK Diyarbakır Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Serdar Keskin, “Öncelikle grevli bir Toplu İş Sözleşmesi istiyoruz. 10 Ağustos’ta biz kitlesel açıklamalar yapacağız, 14’ünde hükümet kendi teklifini açıklayacak. Eğer taleplerimiz kabul görmezse ayın 16’sında ülke geneli iş bırakma grevine gideceğiz. Bu eylemimiz bir günlük uyarı niteliğinde olacak" dedi.