Cruyff ve Maradona yeteneklerini spor kuralları içinde kullanarak bir tepki ortaya koydular. Ortaya koydukları tavır son derece insaniydi. Yaptıkları aynı zamanda insanlığa ait değerleri içinde barındırıyordu.

Tepki ve yetenek

Kitle iletişim araçlarının gelişmesine paralel olarak dünyanın küresel bir köye dönüştüğü günümüzde, insanlar, dünyanın herhangi bir yerinde yapılan organizasyona, yarışmaya veya bir etkinliğe çok kolay erişme imkânı bulabilmekteler.

Etkinlilerin evlerin içine çok rahat girmesi neticesinde spor, seyirci veya uygulayıcı olarak bir yaşam biçimine dönüşmekte ve insanların tüm kesimleri çeşitli şekillerde spor olaylarının içine girmekte. Haliyle, böyle büyük bir talebe karşılık insanların spora olan bu ilgisini değerlendirmek isteyen, ekonomik (rant) ve sosyal (güç) olarak çıkara dönüştürmeyi arzu eden bir kesim de ortaya çıktı. Spor, kitle iletişim araçları sayesinde ticari bir platforma sahip olmasıyla, ekonomik açıdan oldukça kazançlı bir pazarlama aracı olmuş ve endüstrileşmiştir. Ticari bir meta haline gelen spor, siyasilerin de etki alanına girerek ülkelerdeki kültürel yapıya uygun olarak siyasi amaçlara hizmet eden bir olgu haline geldi.

SİYASİLERİN İLGİSİ

Siyasiler tarafından etkin propaganda ve ticari alan olarak araçsallaştırılan spor ki özellikle kitle etkileme alanı olan futbola ilgi gösterdi.

Siyasilerin spora ve futbola destek olması, sahiplenmesi ve hatta bu alanlarda başarı sağlanması için federasyon ve kulüpler bazında örgütlenmesi tesadüf değil. Bir rant kurgusu içine sokulan özellikle futbol üzerinden bugün başta kulüp yöneticileri, ticari işletmeler, reklamcılar, siyasetçiler ve medya olmak üzere sporun ve futbolun nimetlerinden faydalanan siyasetle paydaş gruplar ortaya çıktı.

Spor yüzyıllardır var olmuş bir olgu. Toplumları kuvvetli etkileme gücü sayesinde, spora olan ilginin etkisi siyasilerin bu ilgiyi kendi çıkarları için kullanarak adeta bir propaganda alanına çevirmeleri-yandaş toplama çalışmaları ve ayrıca bu gücü ve maddi gücü sayesinde ortaya koydukları çabalar siyasetle sporun iç içe geçmesine neden oldu.

Kapitalizmin temelini oluşturan insan bedenini sömürme kurgusu üzerine, toplumda ekonomik, kültürel ve diğer yaşam alanlarında zorlayıcı bir ilişki içinde bulunan iktidarlar, paydaş güç odaklarıyla iş birliği yaparak politikalar üretmekte. Bu politikalar, sportif ve kültürel seçimlerimizi, tüketim alışkanlıklarımızı algı manipülasyonu üzerinden yönlendirmekte. Bu sayede insan bedeni ticarileştirilerek bir tüketim alanına dönüştürülmekte.

“Spor, öncelikle siyasal ideoloji tarafından kendi iktidarının meşruiyeti için kullanılmış ve bir nevi propaganda aracı haline getirilmiştir. Bunun en uç örnekleri, Hitler Almanya’sı, Franco İspanya’sı ve Salazar’ın Portekiz’idir. Ayrıca spor, bilhassa da futbol, Latin Amerika ülkelerinde iktidarı ele geçiren askeri idarelerin sıkça kullandıkları bir manipülasyon alanıdır. ”
Ahmet Talimciler

Spor; özellikle futbol, kapitalizmin ekonomik, siyasal, ideolojik ve özellikle de kültürel amaçlarını üretmeye yönelik örgütlü etkinlikler alanı. Toplumsal bir topraklama aracı olan futbol, aynı zamanda kitleleri bölme etkisiyle de sistemin/siyasetin kitleleri daha kolay etkisi altına almasını sağlar.

“Faşistlerin Cumhuriyetçileri yendiği 1930’ların sonunda futbol, Franco’nun Falanjist partisinin denetimi altına girmiştir. Sporun örgütlenmesinden sorumlu General Mascardo’nun ‘siyasal hedeflerimizi gerçekleştirmede spor ve futbol en önemli araçlarımızdan biridir’ (A. Sert) ifadesi rejimin ve siyasal iktidarın sporla ilişkisini göstermesi açısından önemlidir. Buna benzer bir uygulamayı Cumhuriyetçiler Madrid kentinin ikinci büyük takımı Atletico Madrid’le yaptılar. Harcanan paralarla Atletico güçlendi. Artık futbol, olayın görünen yüzü olmuştu. Mücadele faşizm ile demokrasinin futbol alanındaki karşılaşmasıydı.”

İç savaş esnasında Katalanlara karşı yapılan kıyım neticesinde Real Madrid ile Barcelona’nın oynadığı maçlar futbolun öteside bir iktidar mücadelesine dönüştü. Real Madrid’in Avrupa kupalarındaki başarıları, Franco’yu ve merkezi iktidarını simgeledi. Faşist Franco’nun 80’lere kadar iktidarını sürdürmesinde Real Madrid takımının etkisi çok büyük.

CRUYFF ETKİSİ

Ama bu sürece tepki vererek süreci tersine çeviren bir insan vardı. 1973'te Barcelona'ya transfer olduğunda İspanya'nın başında diktatör Franco vardı. Cruyff’a neden Real Madrid değil de Barcelona'yı seçtiği sorulunca “Hiçbir zaman Franco ile bağlantılı bir kulüpte oynamam” yanıtını vermişti.

‘‘Ajax, beni Real Madrid'e satmak istiyordu. Barcelona Real Madrid ile aynı seviyede değildi o dönemde, bir Katalan ekibinde yer almak da bir meydan okumaydı. Ama Barcelona bir kulüpten fazlasıydı!’’

Cruyff ve arkadaşları 1974 yılında, Franco tarafından ‘uyku tulumu’ olarak yaptırılan Santiago Bernabeu’da 5-0’la unutulmaz bir galibiyet alır. Real kendi evinde adeta hezimet uğrar. Katalanlar, Diktatör Franco’nun bu mağlubiyetten sonra kahrından öldüğüne inanır.

KÜLTÜR EMPERYALİZMİ

19. yüzyılda İngiltere’de dokuma fabrikalarında çalışan işçileri oyalamak ve boş zaman kavramını da kontrol altına almak için ortaya çıkarttığı oyun olan futbol, İngilizler tarafından bir kültür emperyalizmi olarak sömürü mekanizmasının parçası haline getirip dünyaya yaymışlardır.

Arjantin’de bu süreç içeresinde bu oyunu İngilizlerden öğrenmiş ülkelerden biriydi. Ama bir farkı vardı. Arjantin’de kadın ve erkekler sokaklarda futboldan önce de sonra da tangoda yapıyorlardı. Futbol ile tangonun birleşmesi İngilizlerin tek düzeldiğine karşı başka bir karakter ortaya koymaktaydı.

Arjantin’deki 30 bin kişinin katili faşist cunta 1978 Dünya Kupası’nda futbolun nimetlerini yeterince kullanmasına rağmen, iktidarını kaybetme korkusu bir savaşa giremeye mecbur kalacak kadar süreci tetiklemişti.

22 Haziran 1986’da Meksika’nın Aztek Stadı’nda Dünya Kupası’nın çeyrek final için tarihi bir rekabet yaşanıyordu. Bundan 4 yıl önce Malvinas Savaşı’nda karşı karşıya gelen İngiltere ve Arjantin, şimdi bu stadyumda birbirine rakipti.

RÖVANŞ ALINDI

Maradona’nın attığı ilk gol “Tanrının Eli” ismiyle sembolleşmesinin sebebi, bu golün savaşın sembolik bir karşılığı olduğunu dile getirir. İngilizler ’in savaş galibiyetlerini “Tanrı bize yardım elini uzattı” diyerek kutlamalarına karşılık, Maradona “Tanrının eli” golüyle İngiltere’den Arjantinliler adına o beklenen rövanşı almıştı…

Cruyff ve Maradona mesleki ahlak formatında kalarak, yeteneklerini spor kuralları içinde kullanarak bir tepki ortaya koymuşlardı. Ortaya koydukları tavır son derece insani ve rasyoneldi. Ama sonuçları bakımından tüm insanlığa ait değerleri içinde barındırıyordu.

İnsanlığın başlangıç tarihine kadar uzanabilen spor olgusu, son yüz yılda büyük kitlelerin ilgisini çekmesinin yanında toplumsal etkisiyle de yaşamda değişim ve dönüşümleri meydana getirme gücüne sahiptir. Bireysel anlamda da ortaya konulan değerler ile sporun kendi değerleri toplumsal uyum mekanizmalarını harekete geçirme gücüne sahip olduğundan, siyasilerin politikalarını benimsetme uğraşında sporun oynayacağı rolün nasıl önemli olduğu ortaya çıkmakta

Tarihsel süreçlerimizi ve dönemlerimizi incelediğimizde, siyasilerin ortaya koyduğu spora yönelik çaba ve girişimleri, özellikle 1980 cunta sonrasından günümüze kadar-sporu desteklemelerinin sebebi, sportif kültürümüzün oturmasından ziyade sporu araç olarak kullanma çabası içinde olduklarının kanıtı niteliğindedir.

Kimse federasyonlardan, tuttukları takımların yönetimlerinden, medyadan, spor kurumlarından spor kültürü veya sporun gereklilikleri üzerine herhangi bir beklenti içine girmemesi gerçekliğine bir dayanak olsun diye değerlendirme yapmaya çalıştım.

Francoları bilmem ama, Cruyff veya Maradona’nın içimizden çıkmayacağını düşünürsek, haliyle süreç kayıplar üzerine sürecektir.